MEALİ
“Seni emin ittihaz edene emaneti eda et, sana hiyanet edene sen hainlik etme.”
İZAHI
Bu hadîs-i şerif mühim iki ahlâk ve nızâm-ı içtimâi esâsım ihtivâ ediyor. Biri emâneti yerine getirip hıyanet etmemek, diğeri hiyânet edene hiyânetle mukabele eylememek.
Burada emânetten maksat, yalnız mala teallûk eden emniyet olmayıp, gerek hukûku’llah’dan gerek hukûku ibâddan îfâsı lâzım gelen haklardır. Binâenaleyh, her îmân sâhibi namaz, oruç gibi hak-ku’llâh’ı; zekât, sadakât, mal, can ve ırz ve nâmusa âit Allah’a ve gâlip olarak ibâda âit haklan yerine getirecek ve bu meyanda muhâ-fazası îcâb eden emânet, vedîa, âriyet, rehin gibi emânât nevinden olan mallan hüsnü muhâfaza edip sâhiplerine iâde lâzım geldikte hemen iâde eyleyecektir.
Bu kayıtlardan da anlaşılacağı üzere, devlet reisinden en küçük memur ve müstahdeme vanncaya kadar devlet hizmetinde olanlara ve alelâde işçilere tevdi olunan vazifeler de emânettir. Bunlar da taahhüt ettikleri işleri vakit ve zamânmda kemâl-i i‘tinâ ile yapıp hiyânet etmiyeceklerdir. Vaktında işi başına gelmemek ve işleri ihmal ve gecikmeli ve kusurlu yapmak hiyânet olup, karşılığında alınan ivaz ve ücret haramdır.
Hiyânete hiyânetle mukâbeleye gelince: Doğrudan doğruya hiyânet memnû olduğu gibi, hiyânete hiyânetle mukâbele dahi zulüm olduğundan memnûdur. Ancak “el-bâdî azjem” hadîs-i şerifi mûcibince, iptidâ hiyânet edenin zulmü daha ağır ve o nisbette cezayı müştekimdir.