“Yapacağın işte tedbirli ol (evvelce iyice düşün); eğer âkıbeti hayırlı görür isen yap, kötü görürsen vazgeç.”
İZÂHI
Füi ve hareketlerin sonu, birtakım şart ve imkânlara bağlıdır. Binâenaleyh, insan bir iş yapmak isteyince, evvelce âkıbetin ne olacağını, hayırlı veya zararlı olup olmayacağını düşünmeli, hayır olacağına zan hâsıl olursa o işi yapmalı, zararlı olacağına zan hâsıl olursa vazgeçmelidir. Düşünülmeden başlanan işlerin sonu çok defa kötü ve zararlı ve hattâ musîbetli olabilir, sonradan nedâmet hiçbir fâide vermez. Hele mühim ve hayâtî işlerde her ihtimâli düşünerek ve akıl ve tecrübe sâhibi emin kimselerle istişâre ederek karar vermelidir.
Ferdî ve şahsî işlerde olduğu gibi, umûma âit işlerde de hal daha mühim olarak böyledir. Alâkalı zatların âmme işleri hakkında verecekleri kararda, daha dikkatli ve müteyakkız olmaları iktizâ eder, aksi halde telâfisi gayr-i mümkün âkıbetler olabilir. Bir de hayırlı işlere başlarken Allah’a güvenmeli ve O’ndan muvaffakiyet ve hayır niyâz ve tazarrû eylemelidir. Allah, hulûs-u niyyet sâhibi kullarının duâsını reddetmez.
Bir iş yapmak murâd ettiğin vakit, âkıbeti düşün; o iş hayır ise yap, şer ise yapma, meâlinde rivâyet olunan diğer bir hadîsgerîfde de, yapılacak işin hayır veya şer olduğunun düşünülmesi emir ve tavsiye olunmuştur.
îhtivâ ettiği kayıtlara nazaran, birinci hadîs umûru mübâha ve ikinci hadîs meşrû* ve gayr-i meşrû’ işler hakkındadır. Bu halde ikinci hadisin anlamı, bir işi yapmak murâd ettiğin zaman o işin meşrû* olup olmadığını düşün, meşrû* ise yap, değilse yapma, demek olur.
Vâcibat ve ferâizden gayri hususlarda da muvaffakiyet şartlan ve akıbetin hayırlı olup olmayacağı düşünülmek gerekir.