Sizden biriniz, kendisi için sevdiği şeyi (mü’min) kardeşi için de sevinceye kadar kâmil mü’min olmaz.”
İZAHI
Bu hadîs-i şerifin medlûlünü anlamak için, îmânın ne olduğunu hatırlatmayı faydalı buluyorum.
îmânın rüknü yâni asıl unsuru, Allâh-u Azimü’ş-Şân’ın birlik ve Resûlü’nün hak olduğunu kalb ile tasdik eylemektir. Dil ile ikrar, İslâmî hükümlerin icrâsı için şarttır. Dil ile ikrar edip kalben inkâr eden münâfıkebr, mü’min değildir.
iman ziyâde ve noksan kabûl etmez. Fakat her güzel şeyde olduğu gibi îmânın de kemâli vardır. İmânın kemâli, sâhibinin onun muktezâsiyle amelinin derecesine göredir, imanda kemâl olmamak, nefs-i imânın olmamasını istüzâm etmez. Mü’min olan bir kimse, amel bakımından kusurlu olabilir. Bu takdirde de o müzmindir. Fakat kâmil mü’min değildir. îmâna kemâl veren, müstahsen ve memduh birtakım hal ve ameller vardır ki, bunlarla îman kemâle erişir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, bu hadîs-i şeriflerinde o amellerden birini beyan buyurmuşlardır ki, mü’min kesb-i kemâl için kendisi için arzuladığım mü’min kardeşi için de arzulamaktır.