“Allâhu Teâlâ bir maraz halk etmedi, illâ onun için devâ halk eylemiştir. O devâyı bilen bilir, bilmeyen bilmez. Ölüm müştesnâ. (Ölüm hastalığmın devası yoktur).”
ÎZÂHI
Tedâvî ve tabâbet ilmine teşvik hakkmda müteaddit hadîs-i şerifler vardır. Bu hadîs-i şerîf de o cümledendir. Bu mazmundaki hadîslerden bâzısında “Hle’s-sâm” yerinde “îlle’l-hereme” vârid olmuştur.
Bu hadîs-i şerîf deki, her derdin devâsı vardır, sûretindeki beyan, tedâvîye; onu bilen bilir cümlesi, tıp ilmini tahsîle teşviki mu-tazammındır. Bilen kimdir? Bilen, insan vücut ve teşekkiilâtına ve maraz ve devâ hakkmdaki esaslara ve kânunlara ve bu sûretle es-râr-ı ilâhiyyeye vâkıf olandır. Bu ise ancak çalışmakla ve bilenlerden öğrenmekle olur. Böyle karışık ve mu‘dü ilimler az çalışmakla elde edilemez. Yalnız bir diploma, maksadı te’mîn eylemez. Gece ve gündüz ömür boyunca çalışmak lâzımdır. Cenâb-ı Hak iyi niyetle çalışanı, mesâisinde mahrûm etmez, âdet-i ilâhiyye böyle câridir.
Ey tabip namzedi Türk genci! Gece ve gündüz durmadan çalış, yükselmek, hem-nev‘ine fâideli olabilmek için rahat ve uykundan fedâkârlık lâzımdır. Böyle çalışmakladır ki, vatandaşlarını ecnebi tabâbet ve tabiblerine ihtiyaçtan kurtaracak, Türk tabâbetine ve hem-nev‘ine büyük hizmet etmiş olacaksın. Arkanda bırakacağın senin için en yüksek kıymet, yalnız ve yalnız bu olacaktır. Bırakacağın mal, mülk artık senin değil başkalannmdır. Mensub olduğun din ve onu sana tebliğ eden Peygamber, senden bu kıymet ve fazileti bekler.