“Ölen kimseyi üç şey tâkip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri gelir ve biri kalır, âilesi ve malı geri gelir ve ameli (yanında) kalır.”
IZÂHI
însan dünyâya acz-i mutlak hâlinde gelir. Sonra muhteüf devirler geçirir ve nihâyet ebediyyet âlemine döner. İnsanın geçirdiği devirler ve hayat safhaları mâlûmdur. Yedi yaşma gelince maaş ve meâdı, yâni dünyâ ve âhireti için hazırlık devri başlar. Ana baba çocuklarım yedi yaşma girince, dînî ve dünyevî tâlim ve terbiye ile onları hayât-ı maddiyye ve ma’neviyyeye hazırlamak vazifesiyle mükellef ve bu vazifeyi ifâdaki ihmâl ve kusurlarından mcs‘uldürler.
Çünkü, bu yaştan i‘tibâren, tâlim ve terbiyesine i‘tinâ edilmeyen çocuk, ne kendisi, ne de mensub olduğu cemiyyet için fâideli bir uzuv olamaz. Küçük, sonra mükellefiyet ve rüşt yaşma girer ve bu andan i’tibâren toplulukta mes‘ul bir uzuv olarak yer alır, hayâtını kazanmaya çalışır. Bu arada Allâh’a karşı kulluk vazifesini îfâ eder. Ne âhiret için dünyâyı, ne dünyâ için âhireti terk eder, ehil ve ıyâl, mal ve mülk sahibi olur ve nihâyet eceli tamâm olunca ebediyyete rucû4 eder.
Bu hale göre, insanın mahsûlü, ömür ve sa4yi, evlât ve ıyâl, mal ve amelden ibârettir. Ölünce evlât ve ıyâi ve mal dünyâda kalır. Yalnız amel kendisiyle birlikte gider. Dünyâda hayır amel yapmış ise, öbür dünyâda mükâfâtmı, şer yapmış ise eezâsım görür.
İşte Resûİ-i Ekrem, ümmetine bu âkıbeti haber vererek îkaz buyuruyor.