Sabır ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamber Efendimizin (s.a.v) sabır ile ilgili hadisleri…
Sabır Bir Işıktır
Ebu Malik el-Eş’arl’nin naklettiğine göre, Resülullah (sav) şöyle buyurmuştur: ” … Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır …” (M534 Müslim, Taharet, 1)
Sabır Musibet Başa Geldiği Anda Olmalıdır!
Enes b. Malik (ra) anlatıyor: “Hz. Peygamber (sav) bir kabrin başında ağlamakta olan bir kadına rastladı ve ‘Allah’tan kork ve sabret. ‘ dedi. Kadın, “Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın!” diye cevap verdi. Hz. Peygamber’i tanımıyordu. Kendisine, onun Peygamber (sav) olduğu söylendi. Bunun üzerine kadın Hz. Peygamber’in (sav) kapısına gitti, kapıda bekleyen herhangi bir görevli de yoktu. (Peygamber’in yanına girdi ve); “Seni tanıyamadım.” dedi. Peygamber Efendimiz de, ‘Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı)dır.’ buyurdu. (Bl 283 Buhart, Cenfüz, 31; M 2140 Müslim, Cenaiz, 1 5)
Güçlü İnsan Kimdir?
Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hakim olandır.” (M6643 Müslim, Birr, 107)
Ecri Büyük Amel
İbn Ömer’den nakledildiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur.” (İM4032 İbn Mace, Fiten 23; HM5022 İbn Hanbel, II, 44)
Kim Sabrederse…
Ebu Sald el-Hudrl’den nakledildiğine göre, ensardan bazı kimseler Resulullah’tan (sav) (bir şeyler) istediler. O da verdi. Sonra tekrar istediler. Allah Resulü de yanındakiler bitinceye kadar verdi ve şöyle buyurdu: ” … Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir.” (M2424 Müslim, Zekat, 124)
Mümin İçin Hayırlı Olan
Ebû Yahyâ Suheyb b. Sinân’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: “Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder; bu da onun için hayır olur.” (M7500 Müslim, Zühd, 64)
Peygamberimizin Acısına Sabır!
Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor: Peygamber’in hastalığı ağırlaşıp da hayli sıkıntıya düşmeye başlayınca, Fâtıma (ra): –Vah babacığım, sıkıntın ne kadar da büyük, dedi. Bunun üzerine Resûlullah: –Bu günden sonra artık baban için sıkıntı yoktur, buyurdu. Peygamber ebediyete göçünce Hz. Fâtıma: –Babacığım, Allah’ın davetine icabet ettin. Vah babacığım, varacağın yer Firdevs bahçesidir. Babacığım, derdimizi artık Cebrail’e yanacağız, dedi. Peygamber defnedilince de Hz. Fâtıma: –Resûlullah’ın üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu, dedi. (B4462 Buhârî, Megâzî, 84)
Karşılığı Cennet Olan Amel
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mümin bir kulumun dünyada sevdiği dostunu aldığım zaman, o kimse (sabrederse ve) Allah’tan ecir beklerse onun karşılığı cennettir.” (B6424 Buhârî, Rikâk, 6)
Musibetlere Karşı Sabrın Mükafatı
Hz. Âişe’den (ra) rivayet edildiğine göre o, Resûlullah’a veba hastalığını sormuş, Allah Resûlü de ona şöyle cevap vermiştir: ” Veba, Allah Teâlâ’nın dilediği topluluğa gönderdiği bir çeşit azaptı. Allah, onu Müminler için rahmet kıldı. Veba hastalığına yakalanan, sabredip ecrini umarak ve başına Allah’ın yazdığından başka hiçbir şey gelmeyeceğini bilerek memleketinde kalan kimse, şehit sevabına nail olur. ” (B5734 Buhârî, Tıb, 31)
Gözleri Görmeyenlerin Sabrının Sonu Cennettir
Enes’in (ra) Resûlulah’tan şöyle işittiği nakledilmiştir: Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kulumu sevgili gözlerini kaybetmekle sınadığımda, eğer sabrederse gözlerine karşılık onu cennete koyarım.” (B5653 Buhârî, Merdâ, 7)
Cennet İle Müjdelenen Kadın
Atâ b. Ebû Rebâh’tan rivayet edilmiştir: İbn Abbâs (ra) bana: –Cennetlik bir kadını sana göstereyim mi, dedi. Ben de: –Evet, (göster) dedim. O: –İşte şu siyahî kadındır. Bu kadın Peygamber’e geldi ve: –Saram tutuyor ve bedenim açılıyor, benim için Allah’a dua etsen, dedi. Peygamber : –İster sabret, cennetlik ol; istersen, sana afiyet vermesi için Allah’a dua edeyim, dedi. Bunun üzerine kadın: –Öyleyse sabredeyim, fakat bedenim açılıyor. Hiç değilse bedenimin açılmaması için dua buyur, dedi. Peygamber de onun için dua etti. (B5652 Buhârî, Merdâ, 6; M6571 Müslim, Birr, 54)
Günahlara Kefaret
Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Allah, Müslüman’ın vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar meşakkat, hastalık, endişe, keder, acı ve kaygı gibi musibetleri, onun günahlarına kefâret kılar.” (B5641, B5642 Buhârî, Merdâ, 1; M6566 Müslim, Birr, 50) Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: Allah hayrını dilediği kimseye, –günahlarına kefâret olsun diye– musibet verir. (B5645 Buhârî, Merdâ, 1)
Sabredip Şükredenler Kazandı
Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: “Allah Teâlâ, bir kulunun iyiliğini dilerse onun cezasını dünyada verir. Eğer bir kulunun kötülüğünü dilerse günahı karşılığı onu dünyada cezalandırmaz; kıyamet gününde cezasını tam olarak verir.” Yine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Mükâfatın büyüklüğü, sıkıntının büyüklüğü nispetindedir. Allah Teâlâ bir topluluğu severse onları sıkıntıya uğratır. Kim hâline razı olursa Allah da ondan razı olur. Kim de başına gelenden dolayı öfkelenirse gazaba uğrar.” (T2396 Tirmizî, Zühd, 56)
Kovulmuş Şeytandan Allah’a Sığınırım
Süleymân b. Surad’dan (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle diyor: Peygamber ile birlikte oturuyordum. İki adam birbirine sövüp hakaret ediyordu. Birisinin yüzü kıpkırmızı olmuş ve boyun damarları şişmişti. Bunun üzerine Resûlullah şöyle dedi: Ben bir söz biliyorum ki eğer bu kişi onu söylerse üzerindeki hâl ondan gider; eğer, “Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm (Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.)” derse üzerindeki hâl ondan sıyrılır, dedi. Adama, Peygamber , “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” dedi, diye söylediler. (B3282 Buhârî, Bed’ü’l-halk, 11; M6646 Müslim, Birr, 109)
Sabredin
Ebû Yahyâ Üseyd b. Hudayr (ra) anlatıyor: –Ey Allah’ın Resûlü, filan kimseyi vali tayin ettiğiniz gibi, beni de vali tayin etmez misin, dedi. Peygamber : –Siz benden sonra adam kayırma gibi durumlarla karşılaşacaksınız, bana (âhirette) havuz başında kavuşuncaya kadar sabredin, buyurdu. (B3792 Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 8; M4779 Müslim, İmâre, 48) Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı (Hadislerle İslam Cilt 3 – Riyazüssalihin Cilt 1) – İlamtv
Atâ b. Ebû Rebâh’tan (r.a.) rivayet edilmiştir:
İbn Abbâs bana:
“–Cennetlik bir kadını sana göstereyim mi?” dedi. Ben de:
“–Evet, (göster)” dedim. O:
“–İşte şu siyahî kadındır.” Bu kadın Peygamber’e geldi ve:
“–Saram tutuyor ve bedenim açılıyor, benim için Allah’a dua etsen.” dedi. Peygamber:
“–İster sabret, cennetlik ol; istersen, sana afiyet vermesi için Allah’a dua edeyim.” dedi. Bunun üzerine kadın:
“–Öyleyse sabredeyim, fakat bedenim açılıyor. Hiç değilse bedenimin açılmaması için dua buyur.” dedi. Peygamber de onun için dua etti. (Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54)
Ebû Mâlik el-Eş’arî’nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“…Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır…” (Müslim, Tahâret, 1)
Hz. Enes’in (r.a.) Resûlulah’tan (s.a.v.) şöyle işittiği nakledilmiştir:
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kulumu sevgili gözlerini kaybetmekle sınadığımda, eğer sabrederse gözlerine karşılık onu cennete koyarım.” (B5653 Buhârî, Merdâ, 7)
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:
“Hz. Peygamber bir kabrin başında ağlamakta olan bir kadına rastladı ve ‘Allah’tan kork ve sabret.’ dedi. Kadın, “Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın!” diye cevap verdi. Hz. Peygamber’i tanımıyordu. Kendisine, onun Peygamber olduğu söylendi. Bunun üzerine kadın Hz. Peygamber’in kapısına gitti, kapıda bekleyen herhangi bir görevli de yoktu. (Peygamber’in yanına girdi ve); “Seni tanıyamadım.” dedi. Peygamber Efendimiz de, ‘Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı)dır.’ buyurdu. (Buhârî, Cenâiz, 31; Müslim, Cenâiz, 15)
Ebû Hüreyre’den (r.a.) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hâkim olandır.” (Müslim, Birr, 107)
İbn Ömer’den (r.a.) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur.” (İbn Mâce, Fiten 23; İbn Hanbel, II, 44)
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) şöyle diyor:
Ensardan bazı kimseler Resûlullah’tan (bir şeyler) istediler. O da verdi. Sonra tekrar istediler. Allah Resûlü de yanındakiler bitinceye kadar verdi ve şöyle buyurdu: “…Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir.” (Müslim, Zekât, 124)
Ebû Yahyâ Suheyb b. Sinân’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir:
“Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder; bu da onun için hayır olur.” (M7500 Müslim, Zühd, 64)