“Halâl ve haram İslâm (şeriatında) bellidir. Bunlar arasında halkın çoğunun bilmediği şüpheli hususlar vardır. Bunlardan kaçınanlar, din ve ırzını sıyânet etmiş olur. Şüpheli hususları işleyenler, sürüsünü koru etrafında otlatan çoban gibi harama düşer. Dikkat, her melikin (hükümdârın) koruduğu yer vardır. Dikkat, Allâh’ın hi-mâsı, koruduğu yer, mehârimi (ma’sıyet sâhası) dır. Dikkat, cesette (vücutta) bir et parçası vardır. O salâhda olursa (nûr-u hidâyetle münevver olursa) bütün ceset salah bulur; o fesatta (dalâl zulmetinde) olursa, bütün vacut fesâda gider. Dikkat, o et parçası kalbdir.”
İZAHI
îsîâm şeriatında halil ve haram beyin olunmuştur. Kur’ân-ı Kerim ve badla-i şerifde tasrîh olunan ve ümmetin hillinde icmâ’ ve ittifakı bulunan şeyler halli, hürmet ve memnûiyyeti Kur’an ve hadîs-i şerif de beyan buyrulan ve ümmetin hürmetinde içtimâ ve ittifakı bulunan şeyler haramdır. Kur’an ve hadîsde açık sarahat bulunmadığından veya iki nass arasında zahirde teâruz bulunduğun’dan, haikm çoğunun bilmediği hıil ve hürmeti şüpheli hususlar vardır.
Sarîh olan hıll ve hürmetle amelin lüzûmımda şüphe ‘yoktur. Şüpheü mes’eleler ki, bunlar ahlâka ve fıkha mütaallık kitaplarda yazılıdır. Kim bunlardan kaçınırsa, din ve şerefini, halkın ta‘n ve teşnîinden korur, kim şüpheli şeylerde mubâlâtsızlık gösterirse, haram sâhasına düşebilir.
Hadîs-i şerîfdeki kalbden, nefs-i insânî muraddır. Nefs-i insânî salâhla muttasıf ise, yâni, nûr-u İlâhî ile meşbû ise, bütün uzuvlar salâh kesbeder, değilse bütün uzuvlar salâhdan mahrum olur da memnû* şeylerden kaçınmaz.