“Suç vardır mağfiret (ve afv) olunmaz. Suç vardır terk olunmaz. Suç vardır mağfiret (ve afv) olunur.
Mağfiret olunmayan suça gelince: Allâh’a eş koşmaktır.
Mağfiret olunan suça gelince: Sırf hakku’llâh’a teal-lûk edip kul ile Allah arasında olan suçtur.
Terk olunmayan (vaz geçilmeyen) suça gelince: Kulların birbirlerine olan zulmüdür’
İZAHI
Bilûmum peygamberlerin şeriatı, tevhîd akidesine yâni mükev-venâtın yegâne hâlık ve mutasarrıfı, Zât-ı Vâcibü’l-Vücûd olup şerik ve nazîri bulunmadığı esâsına müstenittir. Buna rağmen hilkat-ı beşerdenberi, insanların bazıları kendileri gibi mahlûk olan ay» güneş, yıldızlan ve bir nevî hayvan ve ağaçlan ve bâzılan ise putlan mâbut ittihaz etmiş ve bir sınıf insanlar, tabiat gibi şuursuz ve mevhum bir kuvvete izâfetle, Vâcibü’l-Vücûd olan Allâh’ı inkâr etmişlerdir ki, hepsi şirk ve küfürdür. Müvahhit mü’minler, AUâh’ı ikrarla noksan sıfatlardan münezzeh ve kemâl sıfatlariyle muttasıf olduğunu ve gönderdiği peygamberlerin ve inzâl eylediği suhuf ve kitapların hak olduğunu kabûl eylemişlerdir. Bunların arasında sâ-lihler bulunduğu gibi, suç işleyenler de vardır. Bu suçlar kısmen Hukuku’llâh’a ve kısmen kul haklarına teallûk etmektedir.
işte, bu hadîs-i şerîfde zikri geçen suçlardan hangileri afv ve mağfiret olunup hangileri olunmayacağı beyan buyurulmuş tur. kovarak §er ve fesatlarına meydan vermemektir. Belki bu nefret kartlımda tuttuktan yolun fenalığını anlayarak islâh-ı hâl ederler.
Şunu ilâve edelim ki, bir şahıs mal, can, ın ve nâmusunu kurtarmak için, karşısındakini tasvip ve ona muhabbet izhar eder gibi görünmekte beis yoktur. Bu hareketleriyle dünyâ ve âhirette ievm ve takbîha müstahık olmazlar