Bir kimse başkasının toprağından bir karış kadar yerine tecâvüz ederse, yerin yedi katı o kimsenin boynuna geçirilir (şiddetli azap görür)
IZÂHI
Başkasının malına tecâvüz zulümdür, memnû’dur. O mal, ister menkul olsun, ister gayr-i menkul olsun, hükümde müsâvîdir.
Bu hadîs-i şerîf, insanların düşkün olduğu toprak hırsızlığına ve onun cezâsma mütealliktir. Filhakika bâzı kimseler, komşularının topraklarına ve hattâ yol, mer’a, meydan gibi umûmi yerlere tecâvüzle kendi topraklarına katarlar ve bunu bir kâr zannederler.
İstatistiklerdeki tecâvüz da’vâlannı tetkik ediniz ve bir de Ankara’nın eski mahallelerine bakınız, bu esef verici hâli görür ve anlarsınız. Yoldan hırsızlık yetmiyormuş gibi binâlara çıkıntı yapmak sûretiyle havasına da tecâvüz olunmuştur. Diğer şehirlerde de böyle. iman sâhibi olan, buna nasıl cesâret eder ve vicdânı nasıl rahat olur?
İslâmiyet düşmanlan, bu düşük halleri Müslümanlığa atfederler Düşünmezler ki, din, hükümlerine riâyet edenleri yükseltir, etmeyenler alçalır. Kur’ân-ı Kerîm’de ve müteaddit hadîslerde, zulüm ve tecâvüz hakkında bunca tahzîr ve ceza ile korkutma vardır. İşte bu hadîs-i şerîf deki veît de o cümledendir. Burada veîdi ifâde eden beyan, şiddetli azaptan kinâyedir.