“Fakirlere yemediğiniz şeylerden yedirmeyiniz.”
İZAHI
insan tâze ve nefis yemekleri sever, ağırlaşmış, bozulmuş yemekleri sevmez ve yemez, işte, insanın yemediği yemekler bu kabil yemeklerdir ki, artık bunların kıymeti kalmamış ve hattâ zararlı bir hale gelmiştir.
Fakirleri yedirip doyurmak iyiliktir. Kıymetsiz ve hattâ zararlı bir şeyi başkasına vermek, ihsan ve iyilik sayılmaz ve bununla insan sadaka sevâbma nâil olmaz. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de: “Siz sevdiğiniz şeylerden Allah için infak edinceye kadar asla iyiliğe nâil olmazsınız; her ne infak ederseniz muhakkak Allah bilir.” meâlinde olan nazm-ı celîl ile sevilmeyen şeylerden tasaddukun iyilik sayılamıyacağını beyan buyurmuştur.
imdi insan, fukarayı kendi yeyip içtiğinden yedirip içirmeli, onlarm da kendisi gibi insan olduğunu düşünmelidir. Hizmet ve ıyâ-lmda olanlara karşı da aynı veçhile hareket eylemelidir. Resûlullah Efendimiz, bir mânî olmadıkça kendilerine hizmet edenleri sofrasına alır ve onlarla berâber yerlerdi.
Bakınız, Peygamberimiz şu meâldeki hadîslerinde, ümmetine ne tavsiye buyuruyor: Sizden birine hizmet eden kimse, emek sarf ettiği ve dumanını yuttuğu yemeğini getirdiği zaman, onu da beraberinde sofrasına oturtsun, bir mâzeretle berâber oturtamazsa (tat-yîb için) bir iki lokma tattırsm.
Kendilerine hizmet edenleri, yemeklerini hazırlayanları sofralarına oturtmayıp da, onları mutfağın bir köşesinde yedirenler, Peygamberimizin ahlâkiyle mütehallik değildirler. Bunlar, hiç olmazsa, bir gün gelip de evlâd ve ıyâllerinin fakr ve zarûrete düşerek başkalarına hizmetle hayatlarını idâme zorunda kalacakları ihtimâlini düşünmelidirler.