İmlâ : Sözlükte doldurmak anlamına gelen bu kelime, daha çek imla etmek, yazdırmak, dikte etmek manasında kullanılır ve bu manada meşhurdur. Hadis ıstılahı olarak aynı manada, bir hadis şeyhinin kendisine müracaat eden veya akdettiği hadis meclislerine katılanlara hadis yazdırmasına denir.
İmlâ sistemi İslâmiyet’in ilk yıllarında görülmeye başlamıştır. Hz. Peygamber (s.a.s)’in katiplerine Kur’ân-ı Kerim dışında diplomatik vesikalar ve diğer anlaşma, mektup ve yazılar yazdırdığı bilinmektedir. Bunlar imla metodunun ilk uygulamaları olarak kabul edilir. Aynı sistem sahabe tarafından da tatbik edilmiştir. Vasile İbnu’l-Eskâ’nın halka hadis imlâ ettiği onların da yazdıkları kaydedilir.
Aynı yolla Nâfı de İbn Cureyc’e hadis yazdırmıştır. Etbâ’u’t-Tâbi’In ve onlardan sonraki nesillerde imlâ meclisleri tertip edip hadis yazdıranlar arasında Şu’be İbnu’l-Haccâc, Vekî İbnu’l-Cerrâh, Yezîd b. Hârûn. Âsim b. Ali et-Teymî, Amr b. Merzûk el-Bâhilî, Muhammed b. İsmail el-Buhârî, Ebu Müslim İbrahim b. Abdullah el-Keccî, Ca’fer b. Muhammed el-Fıryabî ve diğer muhaddisler yer almaktadır.
Daha sonraki devirlerde bulunduğu yerde hadis meclisleri akdederek meclislerine katılanlarla hadis yazdıran âlimler arasında ise, Nisâbur’da el-Hakîm Ebu Abdillah Muhammed; Bağdad’a Ebu’l-Hasen İbn Rızkaveyh; İsfehan’da Ebu Abdillah Muhammed b. İshak b. Mende ve Ebu Nuaym Ahmed b. Abdillah’in-Nîsâbûri; Basra’da İsa b. Gassân; Hemedan’da Ebu Tahir b. Seleme; Merv’de Ebu Mansûr Muhammed b. Abdilcebbar es-Sem’âni ve Ebu Hafs Umer b. Muhammed es-Serahsî anmaya değer. 494 es-Suyûtî’nin kaydettiğine göre İbnu’s-Salâh’tan sonra Ebu’l-Fadli’l-Irâkî’nin son günlerine kadar hadis yazdırma işi ihmale uğramıştır. Ancak el-Iraki 796 yılında başlayıp 806’da ölünceye kadar 410’dan fazla meclis akdederek taliplerine hadis yazdırmasiyle imlâ sistemi yeniden canlanmıştır.
el-Irâkî’den sonra oğlu bir ara kaybolmaya yüz tutan ve babasının başlamasıyle devam eden imlâ usulünü sürdürmüş ve 826 da vefatına kadar 600’ün üzerinde meclis kurarak hadis yazdırmıştır. Daha sonra da İbn Haceri’İ-Askalânî akdettiği binden fazla mecliste talebelerine hadis imlâ etmiştir. İbn Hacer’den sonra 19 sene imla meclisine ara verilmiş495; 872 de es-Suyûtî tarafından tekrar başlanarak devam ettirilmiştir.
Hadis İmlâ meclislerinin daha çok mescitte, bilhassa haftanın salı ve cuma günleri kurulması adetti. Meclise abdestli olarak gelip kıbleye karşı oturmak, imlâyı tercih edilen kitaptan yapmak, mecliste Kur’ân-ı Kerim’den bir miktar okumak, besmele çekip salavat getirmek, hamd ile şeyhe dua etmek, tek bir şeyhten değil, birçok şeyhlerden hadis yazmak, güvenilir şeyhlerden yazmak, dinleyip hadis yazanların seviyesini göz önünde bulundurmak, en faydalı hadisleri imla etmek, anlaşılmayan yerleri açıklamak, Hz. peygamberin ismi geçtikçe salat ve selamı; sahabe isimleri geçince tardiye’yi unutmamak, uzun imla ile talebeleri bıktırmamak, meclisi hikâye, şiir ve nüktelerle bitirmek gibi hususlar imla meclislerinde şeyhin ve talebelerin rivayet ettikleri kaidelerdendi.496
İmlâ meclislerinin büyük rağbet gördüğü devirlerde, bu meclîslere devam eden halkın 100 bini aştığı söylenir. Meselâ Âsim b. Ali el Vâsıtî’nin meclisinde 100 binden fazla kimse hazır bulunmuştur. Aynı hadisçi ile ilgili olarak gelen başka bir habere göre de Yahya b. Ma’în, kendisine “halkın efendisi oldu” diyen bir kimseye “sus, halkın efendisi Âsim İbn Ali’dir; zira meclisinde 30 bin kişi var” cevabını vermiştir.
Bu rakam dahi kalabalığın azametini göstermeğe yeterlidir. İmlâ meclisleri, bu meclislerde hazır bulunanların azlığına veya çokluğuna göre mescid veya cami gibi kapalı yerlerde yahut geniş meydanlarda akdediliyordu.
Hazır olanların çokluğu ve hadis imlâ eden muhaddislerin seslerinin onlara uzak bulunan kimseler tarafından işitilmemesi halinde sahanın muhtelif yerlerinde mustemli denilen ve şeyhin sözlerini daha yüksek ve pürüzsüz sesle tekrarlayan yardımcılar kullanılması da adet olmuştu.497