Kitâbetu’l-Hadîs : Hadislerin yazılması manasına gelen bir tabirdir. Hadis İlminde Hz. Peygamber (s.a.s) ve sahabe devrinde hadislerin yazılması ve hadis yazarken dikkat edilecek kaideler olmak üzere iki önemli konuya delalet eder. Hz. Peygamber’in sağlığında -bir iki olay hariç-hadisler umumiyetle yazılmıyordu.
Bir kere sahabe arasında yazı bilen çok azdı. Bu yüzden, Hz. Peygamberden öğrenilen hadisler hıfzediliyor, şifahî nakil ve müzakere yoluyla sahabe arasında yayılıyordu. Ebu Sa’îdi’l-Hudri’den rivayet edilen bir hadise göre Hz. Peygamber önceleri “…Benden (Kur’ân-ı Kerim’den başka bir şey) yazmayınız. Kim benden Kur’ân-ı Kerim’den başka bir şey yazmışsa onu imha etsin.
Benden (yazmaksızın) rivayette bulunun. Bunda bir mahzur yoktur. Her kim bile bile benim adıma yalan söylerse Cehennemdeki yerine hazırlansın” 558buyurarak hadislerin yazılmasına izin vermemişti. Yine aynı sahabî Allah Resulünden hadis yazmak için izin istemişse de verilmemiştir. 559 Şüphesiz Allah Resulünün, kendisinden Kur’ân-ı Kerim’den başka bir şey yazılmasına müsaade etmeyişinin önemli sebepleri vardır. Önce yukarıda işaret edildiği gibi yazı yazmasını bilen sahabîler yok denecek kadar azdı. Yazı tekniği de gelişmiş değildi. Her şeyden evvel yazılan hadislerin Kur’ân-ı Kerim ayetleri ile karışma ihtimali vardı.
İşte bu mühim sebepler yüzünden sahabe Hz. Peygamber (s.a.s)’in yasağına uyarak hadisleri yazmıyor; ezberden naklediyorlardı. Aslında Kur’ân-ı Kerim bir yandan ezberlendiği, öte yandan yazıldığı, bazı sa-habîler tarafından hem yazılıp hem ezberlendiğinden yanlış yazılma tehlikesi olmadığı gibi Kur’ân’dan olmayan sözlerle karışma korkusu da yoktu. Fakat hadisler öyle değildi. Onları hem bütün sahabîler bilmiyor, hem de ezberlemiyordu.
Bu yüzden Kur’ân’la ve birbiriyle karışma ihtimali vardı. Aradan zaman geçip Kur’ân-ı Kerim bütünüyle belli olup pek çok sahabî tarafından ezberlenince artık hadislerin Kur’ân ayetleriyle karışma tehlikesi kalmamıştı. Hz. Peygamber (s.a.s) böyle bir durumda bazı sahabîlere kendisinden işittikleri hadisleri yazmaları için izin verdi. Ne var ki, Allah Resulünün hadislerin yazılmasına ne zaman müsaade ettiği kesinlikle belli değildir. Bu itibarla hadislerin yazılmasını meneden yasağın bütün Sahabeye mi yoksa yazı yazmasını iyi bilmediğinden dolayı doğru yazmayacağından korktuklanna mı konulduğu kestirilememektedir.
Hadislerin yazılmasına müsaade edildiğini gösteren rivayetler bazı sahabîlerin Hz. Peygamberden işittiklerini yazmak hususunda izin istediklerine, onun da istenen izni verdiğine dairdir. Misal verelim: “… Abdullah b. Amr’dan rivayete göre demiştir ki: “Hz. Peygamber (s.a.s) den ne işitirsem bellemek ister; yazardım. Kureyşliler “Hz. Peygamber (s.a.s)’den işittiğin her şeyi yazıyorsun.
Oysa Hz. Peygamber (s.a.s)’de insandır. Rıza halinde de öfkeli iken de söz söyleyebilir” diyerek beni bundan men ettiler. Bunun üzerine (bir sene) hadis yazmaya ara verdim. Nihayet işi Hz. Peygamber (s.a.s)’e söyledim. Mübarek parmağıyla ağzını işaret ederek “Yaz dedi; canım kudreti altmda olan (Allah)’a yemin ederim ki buradan hak sözden başkası çıkmaz” 560 Şu haber de Hz. Peygamberin, unutmak ihtimali olduğundan hadisi yazarak muhafaza etmeyi tavsiye ettiğini göstermektedir. “Ebu Hureyre’den rivayete göre demiştir ki: “Ensardan biri Hz. Peygamber (s.a.s)’den hadis işitir, işittikleri hoşuna gider ancak belleyemezdi. Bu durumunu Hz. Peygamber (s.a.s)’e şikayet etti: “Ya Resulallah dedi; senden hadis işitiyorum, hoşuma gidiyor. Ancak bir türlü öğrenemiyorum. (Ne yapayım?)” Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.s) eliyle yazı işareti yaparak: “Sağ elinden faydaları” buyurdu.” 561 Râfi b. Hadic’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s)’e, işittiği hadisleri yazayım mı diye sormuş, Allah Resulü yazmasını, yazmakta bir mahzur olmadığını söylemiştir. 562
Bu hadislerden anlaşıldığı gibi, Hz. Peygamber (s.a.s) önceleri Kur’ân-ı Kerimle karışması gibi ciddî bir tehlike söz konusu olduğu için hadislerin yazılmasına müsaade etmemiştir. Ancak, zamanla bu mahzurun ortadan kalktığına kani olunca yazı bilgisine güvendiği, hadisleri yanlış yazmayacağından, bilhassa Kur’ân-ı Kerim ayetleriyle karıştırmayacağından emin olduğu sahabîlere yazma müsaadesi vermiştir. Nitekim Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Amr, Hz. Ali hadisleri yazan sahabîlerdendir. Hadislerin yazılmasını men eden hadislerle yazılmasına izin verildiğini gösteren hadislerin arası böyle bulunmuştur. Bununla birlikte Hz. Peygamber (s.a.s)’in kendisinden işitilen hadislerin yazılmasını men edişi ile yazma izni verişini neshe hamledenler de vardır. Öte yandan Allah Resulünün sağlığında dişlerin yazıldığını, hatta bizzat kendisi tiafından yazdınldığını gösteren belgeler vardır.
Söz gelişi hicreti takip eden ilk günlerde Medineli Yahudilerle yazılı bir andlaşma yapılmıştır. Hudeybiye Sulh andlaşması esasları da yazılmıştır. Komşu ülkeler devlet başkanlarına yazdığı mektuplar da ilk yazılı metinler arasındadır. Yemenli Ebu Şâh isimli bir sahabî Mekke fethinden sonra yaptığı konuşmanın yazılmasını istemiş, bizzat Hz. Peygamber (s.a.s) “Ebu Şâh için söylediklerimi yazın” diyerek yazdırmıştır. Ölümüne yakın “bana yazı yazacak şeyler getiriniz. Size bir vasiyetname yazdırayım. Sonunda doğru yolu kaybetmiyesiniz” demiştir.563
Bu rivayetler henüz Hz. Peygamberin sağlığında bazı hadislerin yazıldığını belgelemektedir. Bazı sahabilerin Hz. Peygamber hayatta iken yazdıkları hadis metinlerinden biri Abdullah b. Amr’ın es-Sahifetu’s-Sâdikasıdır. Ebu Hureyre’nin “Abdullah b. Amr hariç kimsede bende olduğu kadar hadis yoktur. O hadisleri yazardı. Bense yazmadım” diyerek 564 hadislerini yazdığını belirttiği Abdullah b. Amr’ın sahifesi vefatından sonra torunlarına geçmiş ve rivayet edilmiştir. Daha sonra tâbiiler’in bir kısmı da hadisleri yazmıştır. Söz gelişi meşhur tâbi’i Said b. Cubeyr’in hadisleri yazdığı kaydedilir. İbn-i Şihâb’ın da hadisleri tedvin edip yazdığı meşhurdur. Bu nesilden Hemmâm b. Münebbih’in Ebu Hureyre’den rivayet ettiği 138 hadisi ihtiva eden es-Sahifetu’s-Sahîha halen elimizde mevcuttur.565
Şu hale göre az da olsa bir kısım sahabîler ta Hz. Peygamber (s.a.s)’İn sağlığında hadisleri yazmışlardır. Sahabiler tarafından yazılan hadislerin meydana getirdiği küçük çaptaki hadis çetinlerine sahife denilmiştir. Sahifeler içinde en meşhuru Abdullah b. Amr’ın es-Sahîfetu’s-Sâdıkasıdır. Bundan başka abır b. Abdillâh, Ali b. Ebî Tâlib, Semure b. Cundeb, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer İbnu’l-Hattâb, Enes b. Mâlik ve Sa’d b. Ubâde’nin de birer hadis sahifeleri vardır. Daha sonra tâbi’îler arasında da hadis yazanlar olmuş; hatta hadis yazmanın caiz olduğuna kail olanlarla olmadığı görüşünde olanlar arasında ihtilaf meydana gelmiştir.566 Hadislerin tedvin edilmesinden sonra hadis kitabeti, tamamen rivayet edilen hadisleri yazmak, yazılı metinler haline getirmek şekline girmiştir.
Kitâbetu’l-Hadisin ikinci anlamı olan hadis yazılırken dikkat edilecek kaide ve esaslar manasına gelince, İbnu’s-Salâh bu manayı ilk manasından ayırmak üzere yerine göre dabtu’l-kitâb tabirini kullanır. Arkasından kaidelerini şöyle sıralar:
1. Hadis yazan kimsenin bilhassa iltibasa yol açacak şahıs isimlerinin zabtına itina etmesi gerekir; zira bu isimler manasından çıkarılamıyacağı gibi önündeki ya da sonundaki kelimelerden de anlaşılamaz.
2. Müşkil lafızların zabtını önce yazılı metinde sonra haşiyede tam karşısına harekeli ve müstakil olarak yazması iyi olur.
3. Mecburiyet olmadıkça yazıyı ince yazması doğru olmaz. Hanbel b. İshak’ın dediğine göre Ahmed b. Hanbel bir gün kendisini ince yazı ile metin yazarken görmüş, “öyle yapma; sonra en çok muhtaç olduğun şey sana ihanet eder” demiştir. İnce yazı ile yazmak ancak kağıtta yeteri kadar boş yer olmamak veya kâtibin çok gezen biri olması halinde kitab yükünün hafif olması için ince yazıya ihtiyaç duyması gibi durumlarda mazur görülebilir.
4. Hadis yazanın yazısını hızlı ve harfleri birbirine karıştırarak okunmaz halde yazmaktan çok okunaklı yazması tercih edilir. Nitekim Hz. Ömer “en kötü yazı okunaksız yazılanı (meşk), en kötü kıraat hızlıca belli belirsiz okumaktır. En güzel yazı okunaklı olanıdır” demiştir.
5. Mu’cem (noktalı) harflerin noktalarla zabtedilmesi gibi mühmel (noktasız) harfler de ihmâl alâmeti ile zabtedilmelidir.
6. Muhaddisin kitabında sadece kendinin anlıyacağı başkalarının anlamayacağı ve şaşıracağı terimler kullanması doğru olmaz. Rumuz kullanmaktan kaçınması her rivayetin yanına ravisini yazması uygun olur. Yalnız kitabının başında veya sonunda bu işaretlerden neyi kasdet-tiğini açıklarsa mahzuru yoktur.
7. Yazdığı hadislerin arasını ayırdedecek küçük bir daire çizmesi gerekir. Nitekim Ebu’z-Zinâd, Ahmed b. Hanbel, İbrahim b. İshak el-Harbî, Muhammed b. Cerîri’t-Taberi gibi imamlar bu şekilde uygulama yapmışlardır. (Bk. Daire).
8. Abdullah b. Fulân gibi isimlerde “Abd” kelimesini satır sonuna, kalan kısmı ise diğer satır başına yazması da doğru değildir. Abdurrahman gibi Allaha kulluk ifade eden diğer isimler de öyledir. Aynı şekilde “Kale Resulü” lafızlarının satır sonuna, “Allah sallallahu aleyhi ve sellem” lafızlarının öteki satıra yazılması da doğru olmaz.
9. Hadis yazanın Hz. Peygamberin isminin her geçtiği yerde salat ve selamı yazmaya itina etmesi ismin tekrarlandığı yerlerde salat ve selamı da tekrar etmekten usanmaması gerekir. Bu hadis talebesinin ve katiplerinin dikkat etmeleri gerekli faydalı bir husustur. Bundan gaflet eden büyük bir ecir fırsatından mahrum kalır. Hatta el-Hatîbu’1-Bağdâdî’nin dediğine göre selef âlimleri “hadisleri yazan Hz, Peygamber (s.a.s)’e yazı ile değil dille salat ve selam okumalıdır.”
10. Hadis kâtibi yazdıklarını semâ’a asıl olan nüsha ve şeyhinin kitabı ile mukabele etmelidir. Nitekim Urve İbnu’z-Zubeyr oğlu Hişâm’a bir gün “Hadisleri yazdın mı?” diye sormuş o da: “Evet” cevabını vermiştir. “Yazdığını asıl metinle vuruşturdun mu?” diye sorduğunda: “Hayır” demesi üzerine: “Öyleyse yazmamışsın” demiştir.
11. Metinde düşen kısmı -ki lahak denir- hâşiyede gösterirken tercih edilen metot, metnin neresinden düşmüşe oradan yukarı doğru bir çizgi çekerek göstermektir.
12. Hadis yazan kâtibin tashih, tazbîb ve temrîze dikkat etmesi gerekir.
13. Hadis yazılırken kitaba yazılmaması gereken bir ibarenin yanlışlıkla yazılmassı halinde fazlalık ya darbedilir; ya da keşt, hak veya mahv suretlerinden biriyle silinir.
14. İhtilaflı rivayetleri birbirine karışmaması için ayırmalıdır.
15. el-Hatibu’1-Bağdadî’ye göre hadis yazan talibin işittiği hadisleri besmeleden ve hadis işittiği şeyhin adını, künyesini nesebini kaydettikten sonra yazması icap eder. 567 Dikkat edilirse bu kaidelerin hepsi hadislerin isnad ve bilhassa metinlerini doğru bir şekilde yazıya geçirmek için konulmuş esaslardır. Bu da muhaddislerin hadislere ne derece itina gösterdiklerini; yazılışında bile belirli kaideler dahilinde hareket ettiklerini gösterir.