Mechûl : “Bilinmeyen, meçhul” manasına ism-i mef’ûl olan mechûl tabiri hadis ıstılahı olarak iki ayn yerde kullanılır. Bunlardan birincisi gerek kimliği, gerekse adalet durumu bilnmeyen ravilere denir. el-Hatîbu’1-Bağdâdî’ye göre muhaddisler nazarında mechûl, kendisi ilim talebiyle meşhur olmayan, hadis alimlerinin tanımadığı, hadisleri sadece bir tek ravi cihetinden bilinen kimsedir. Söz gelişi Amr b. Zîmur, Cebbâru’t-Tâî, Abdullah b. Eğari’l-Hemedânî, Heysem b. Haneş, Mâlik b. Eğar, Sa’îd b. Zî-Huddân, Kays b. Kerkem, Hamr b. Mâlik meçhuldürler; zira bütün bu zatlardan Ebu-îshak es-Sebî’îden başka hadis rivayet eden olmamıştır. Aynı şekilde Sem’ân b. Muşennec, el-Hezhâz b. Mizen de meçhullerdendir.
Bunların da eş-Şa’biden başka ravileri olduğu bilinmemektedir. Bekr b. Karvâş, Hallâm b. Cezel de Ebu’t-Tufeyl Amr b. Vâsile’den başka ravileri olmadığından meçhuldürler. Yezid b. Suhaym’dan Hilâs b. Amr’dan, Çeri b. Kuleyb’den Katâde b. Diâme’den başka rivayette bulunan olmamıştır. 635
Bu sebeple onlarda meçhuldürler. Görülüyor ki muhaddislere göre bir ravinin kendisinden rivayette bulunan bir tek ravisinin olması, onun meçhul kabul edilmesi için yeterli sebeptir. Yine el-Hatîbu’1-Bağdâdî’ye göre böyle meçhul ravilerden cehaletin kalkmasının asgari şartı, Hadis ilminde şöhret yapmış iki ve daha fazla ravinin kendisinden rivayette bulunmasıdır. Nitekim Muhammed b. Yahya “bir raviden iki kişi rivayette bulunursa ondan cehalet kalkar” demiştir. Şu da var ki, meçhul bir raviden iki kişinin rivayette bulunması halinde o ravi meçhul olmaktan çıkarsa da cehaletten çıkmakla adalet hükmü sabit olmaz. 636
Bununla birlikte el-Hatîb’in devam ederek kaydettiğine bakılırsa aksine kail olanlar, yani iki ravinin rivayette bulunmasıyla cehaletten kurtulan ravinin adaletinin sabit olacağı görüşünde olanlar da vardır. Bu görüşte olanlar, bir raviden adaleti bilinen birinin rivayette bulunmasının onun adaletine hükmetmek olacağı görüşünden hareket etmişlerdir. Bu görüşün batıl olduğuna şüphe yoktur; zira adil olduğu bilinen ravinin hadis rivayet ettiği kimsenin adaletli olup olmadığını bilmemesi imkân dahilindedir.
Buna göre ondan rivayette bulunmuş olması onun adaletine hükmetmek sayılamıyacağı gibi sadık olduğunu haber vermek manasına da gelmez. Aksine ondan çeşitli maksatlarla rivayette bulunmuş olabilir. Nasıl olmasın ki sika ve adil hadiscilerden bir grup kimi şeyhlerden öyle hadisler rivayet etmişlerdir ki, bunların bir kısmını naklederken durumlarının memnuniyet verici olmadığını bildikleri halde hallerini söylemekten çekinmişler; bir kısmında da rivayette yalan söylediklerine, görüşlerinin ve tuttukları yolun bozuk olduğuna şahitlik etmişlerdir.” 637
Şu hale göre adil bir ravinin meçhulden hadis rivayet etmiş olmasını onun adaletine hükmetmek için yeterli sebep olarak görmeye imkân yoktur. Bir rivayette münferid kalan, rivayetleri diğer bir tarîkdan kuvvet bulmayan mechûl üç kısımdır. Birincisi, adaleti meçhul olanlardır ki bunlara mechûlu’l-adâle denir. Adaleti meçhul olan ravinin hadisi ile ihticac edilmez. İkincisi zahiren adalet sahibi oldukları halde bâtınen adaleti meçhul olanlardır. Bunlara da mechûlu’1-hâl veya mestur adı verilir. Üçüncüsü ise kendisinden rivayette bulunan tek raviden başka hiçbir muhaddis tarafından tanınmayanlardır.
Böyle meçhullere de mechûlu’1-ayn veya mechûlu’z-zat denir. Mechulün ilk kısmının hadisleri ile amel edilmeyeceği konusunda âlimler görüş birliğine varmışlardır. Mechulün son iki kısmının rivayetinin kabul edilip edilmeyeceği konusunda ise, ihtilaf meydana gelmiştir. Bu manada meçhulün karşılığı, bazı hadis alimlerine göre, ma’ruftur. İkinci olarak “mechulün” cerh lafızlarındandır. Cerhin üçüncü mertebesine delâlet eder. Hakkında meçhulün denilen raviler büsbütün terkedilmez. Hadisleri i’tibar için yazılırsa da ihticaca yarar kabul edilmez.