Mudellis : Sözlükte deles maddesinin tef’il babından ismi fail’i olan mudellis, Hadis Usulü ilminde, rivayetin de tedlis yapan muhaddise denir. Açıklamak gerekirse bir ravi görüşmediği veya görüştüğü halde hadis almadığı bir şeyhten bizzat rivayet etmişçesine hadis rivayet ederse böyle rivayet etmesine tedlis, tedlis yaparak rivayet ettiği hadisi mudelles denilmiştir. (Bk. Mudelles ve tedlis).
Rivayetinde tedlis yapan raviye de müdellis adı verilir. Çoğulu mudellisûn gelir. Tedlis üzerinde uzun boylu duran ve bu konuyu enine boyuna araştırmış bulunan İbn Hacer’il-Askalânî’ye göre müdellisler beş derecedirler. Bunlardan birinci dereceyi Yahya b. Sa’îd el Kattan gibi tedlis yapmamakla tanınan veya çok ender olarak tedlis yaptığı tesbit edilenler teşkil eder. İkinci derece, hadis imamlarının tedlis yaptığına ihtimal verdikleri muhaddislerdir. Bunlar, güvenilir oldukları ve rivayetlerinde çok az tedlis yaptıkları için sahih hadislerini rivayette beis görmemişlerdir. Sufyânu’s-Sevrî gibi.
İbn Hacer’e göre Sufyân b. Uyeyne gibi sadece sikadan rivayetinde tedlis yapan müdellisler de aynı dereceye dahildir. Üçüncü dereceyi rivayetlerinde fazlaca tedlis yapanlar oluştururlar. Hadis imamları bunların hadisleri arasında sadece sema yoluyla aldıklarını tasrih ettikleriyle ihticac ederler. Aralarında hadisleri kesinlikle reddedilenleri olduğu gibi Ebu’z-Zubeyr el-Mekkî gibi kabul edilenleri de vardır. Dördüncü derecedekiler, zayıf veya meçhul ravilerden rivayetlerinde tedlis yapanlardır ki böyle müdellislerin sema yoluyla aldıklarını tasrih etmedikleri sürece hadisleri ile hiçbir şekilde amel edilemeyeceğine ittifak vardır.
Bakiyye İbnu’l-Velîd bu derecede olan müdellislere misâldir. Beşinci derece müdellisler tedlisle birlikte başka bir sebepten dolayı cerhedilerek zayıf ravi durumuna düşenlerdir. Böyle müdellislerin hadisleri rivayetlerinde sema açıklamış olsalar bile kendilerini zayıf bulanlar tarafından tevsik edilmedikleri takdirde merduddur. İbn Lehi’a gibi.777 İbn Hacer’in müdellisleri böylece tasnif etmesinden anlaşılıyor ki hadis ilminde yüksek dereceleri almış hadis imamlarından bile az da olsa tedlis yapanlar vardır.
Nitekim Ahmed b. Hanbel’e göre Sa’îd b. Ebî Arûbe, el-Hakem b. Utbe ile Hammâd b. Zeyd ve Amr b. Dinardan; Hişâm b. Urve, İsmail b. Ebî Hâlid, Ubeydullah b. Ömer, Ebu Bişr, Zeyd b. Eşlem ve Ebu’z-Zinaddan bizzat görüşüp hadis almadıkları halde tedlis yaparak rivayette bulunmuşlardır. Ali b. Haşrem’in anlattığına göre İbn Hacer’in tasnifinde ikinci derece müdellisler arasında yer alan meşhur muhaddis Sufyân b. Uyeyne bir keresinde “Kale’z-Zuhri” diyerek ondan hadis rivayet eder. Kendisine rivayet ettiği hadisi ez-Zuhri’den bizzat işitip işitmediği sorulunca işitmediğini söyler ve şunları ekler: “Haddesenî Abdurrezzâk, an Ma’mer, ani’z-Zuhri.” 778Sufyân’ın bu sözleri onun sikadan rivayette de olsa, tedlis yaptığının ifadesinden başka bir şey değildir. Hadis tarihinde tedlis yapan raviler en çok Kûfe’den çıkmıştır. Basra hadis ekolünün muhaddisleri arasında da müdellis vardır. Fakat bunlar Küfe ölçüsünde değildir.
Bağdat, Hicaz, Mısır muhaddisleri içinde tedlis yapanlar fazla değildir. Şam muhaddislerinin müdellis olanları hayli fazladır. Rivayetinde tedlis yapan müdellis, işitmediği bir hadisi rivayet ederken şeyhinden işittiğine delâlet eden Semi’tu, haddesena, ahberanâ, kale lî fulanun ve benzeri cezm sigaları kullanmaz. Kullandığı takdirde yalan ithamıyle ta’n edilir. Hadisi de tedlîs yaptığından dolayı değil, bu yalanla itham edilmesi yüzünden terkedilir. Bu itibarla müdellisler isnadlarında cezm ifadeleri değil, Kale, an fulânin gibi işitilmeden rivayete delâlet eden eda lafızları kullanmışlardır. Müdellisin hadisinin kabul edilip edilmemesi konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür. Fakihlerden bir grup ile hadiscilere göre müdellisin rivayeti makbul değildir.
Sebebi, müdellisin rivayetinde tedlîs yapmakla isnadında en azından bir ravi ismini zikretmemiş olmasıdır. Halbuki ismi zikredilmeyen ravi sika olmayabilir. Bununla birlikte bazı alimler müdellisleri yalancı raviler derecesinde görmemiş; bunun sonucu olarak tedlisi, ravinin adaletini zedeleyecek bir kusur olarak telakki etmeyip hadislerinin kabul edilmesine kail olmuşlardır. Diğer bazı alimlere göre müdellis, eğer hiç mülaki olmadığı kimseden rivayetinde tedlis yapan ve bunu adet haline getirirse ondan hadis alınmaz. Fakat tedlisi mülaki olduğu ve hadislerini işittiği şeyhten yaparsa o şeyhin sika olması şarüyle makbuldür. el-Hatîbu’1-Bağdâdînin bu konuda itimada şayan gördüğü bir görüş de müdellisin hadisinin kabul edilmemesi yönündendir.
Bununla beraber eğer müdellis haberini vehmi giderecek lafızla rivayet edecek olursa o haber ancak o zaman kabul edilir. 779 İbn Haceri’l-Askalânî de bu görüşe katılır ve “Tedlis yaptığı sabit olan müdellisin hükmü sahih olan görüşe nazaran adil olduğu takdirde hadislerinden isnadında tahdisi belirtecek lafızlar kullandıkları kabul edilir” der.780 Yukarıda müdellislerin derecelerini açıklarken umumiyetle sema yoluyla aldıklarını tasrih ettikleri ile sikadan tedlis yaparak rivayet ettikleri hadislerin makbul, semaini tasrih etmedikleri ile zayıf veya meçhul ravilerden tedlis yaparak rivayet ettiklerinin ise merdud olduğunu söylemiştir ki bu İbn Hacer’in görüşü olduğu kadar hadis alimlerinin görüşünün aşağı yukarı özetidir.