Sahih-i Buhârî : Hicri üçüncü asnn şöhreti İslâm aleminin her tarafına yayılmış âlimi Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail el-Buhârî’nin tamamen sahih hadislerden meydana geldiği kabul edilen meşhur hadis kitabıdır. Değişik konulardaki hadisleri bir araya toplayan cami türünde bir eserdir. Asıl ismi el-Câmi’u’s’Sahîhu’1-Musnedu’l-Muhtasaru min umûri Resûlillâh (s.a.s) ve Sunenihî ve Eyyâmihîdir.
Kısaltılarak el-Câmi’u’s-Sahîh veya Sahih-i Buhârî denmiş ve daha ziyade bu isimlerle meşhur olmuştur. Sahihin uzun ismi, özelliklerini de gösterecek nitelikte görülmüştür. Buna göre o isimdeki el-Câmî kelimesi, kitabın cami türünden bir kitap olduğunu, bütün konularda rivayet edilen hadisleri bir araya topladığını ifade eder. es-Sahîh kelimesinden sahih hadisleri ihtiva ettiği anlaşılır. el-Musned ise isnadı muttasıl hadislerden meydana geldiğini gösterir. el-Muhtasar sıfatıdır ve bütün sahih hadisleri değil, mü’ellifinin koyduğu şarta uyan sahihlerden özlü hükümlere delalet eden bir kısmını aldığını belirtir.
Diğer lafızlarsa onu sadece hadisleri değil bu hadislerin ait oldukları hükümlerin istinbatını da verdiğine delalet eder. Sahih-i Buhari’den önce yazılan hadis kitaplarında sahih hadislerle birlikte hasen ve zayıf olanlar da vardır. Ayrıca Hz. Peygamber’in hadisleri yanında sahabe ve tabiilerden gelen rivayetler de mevcuttur. Bu durumda kimsenin şüphe etmeyeceği sahih hadisleri bir arada toplayan güvenilir bir kitaba şiddetle ihtiyaç duyulmuştur.
Buharî, kitabını böyle bir ihtiyaca cevap vermek üzere yazmıştır. Onun Sahihi yazmasında şeyhi İshak b. Râhüye’nin büyük tesiri olmuştur. Bizzat kendisi anlatmıştır. “İshâk b. Râhüye’nin yanında idik. Bize, “Hz. Peygamber (s.a.s)’in sünnetinin sahih olanlarını bir kitapta toplasanız” dedi. Bu işi yapmak benim gönlüme düştü. Bunun üzerine sahih hadisleri toplamaya başladım. Bu kitaba sahih olandan başkasını yazmadım. Kitap uzamasın diye yazmadığım sahih hadisler yazdıklarımdan çoktur. Yazdıklarımı altı yüz bin hadis içinden seçtim Sahihe, iki rekat namaz kılıp Allah’a istihare ettikten sonra sıhhatine kesinlikle kanaat getirdiğim hadislerden başkasını koymadım.”1047 Buhâri, sahihini on altı senede yazmıştır.
Bu, devamlı bir çalışmadan çok, sahihin son şeklini almasına kadar geçen zaman olmalıdır. Eserini tamamladıktan sonra onu devrin en büyük hadis otoriteleri olan Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Ma’în ve Ali İbnu’l-Medînî’ye göstermiştir. Bu alimlerin hepsi Sahihi beğenmişler, dört hadis hariç, içindekilerin sahih olduklarına şehadet etmişlerdir. el-Ukaylî “bu dört hadis hakkında son söz Buharî’nindir. Onlar da sahihtir” demiştir. Sahih-i Buhari cami türündeki hadis kitaplarının belli başlı ana konularının hepsini ihtiva eder.
İçindeki hadislerin konuları ve sayıları sirasiyle şöyledir: Bed’u’l-vahy (7); İmân (50); İlm (75); Vudû (109); Guslu’l-Cenâbe (43); Hayz (37); Teyemmüm (15); Fardu’s-Salât (2); es-Salât fi’s-Siyâb (39); Kıble (13); Mesâcid (36); Sutretul-Musallî (30); Mevâkîtu’s-Salât (75); Ezan (28); Fadlu Salâti’l-Cemâ’a (40); İmâme (40); İkâmetu’s-Sufûf (18); İftitâhi’s-Salât (28); Karâ’e (30); er-rukû ve’s-Sucûd ve’t-Teşehhud (52); İnkıtâ’u’s-Salât (17); İctinâb Ekli’s-Sûm (5); Salâtu’n-Nisâ ve’s-Sibyân (15); Cumu’a (65); Salâtu’1-Havf (6); Îd (40); Vitr (15); İstiskâ (35); Kusûf (25); Sucûdu’l-Kur’ân (14); Kasr (36); İstihare (8); Kıyâmu’1-Leyl (41); Nevâfıl (18); Salât bi-Mescidi Mekke (9); Amel fi’s-Salât (26); Sehv (14); Cenâ’iz (154); Zekât (113); Sadakatu’l-Fıtr (10); Hac (240); Umre (32); İhsâr (40); Cezâ’u’s-Sayd (40); Savm (66); Leyletu’1-Kadr (10); Kiyâmu Ramadân (6); İ’tikâf (20); Buyu’ (191); Selem (19); Şuf’a (3); İcâre (24); Havale (30); Kefâle (8); Vekâle (17); Muzâra’a ve Şirb (29); İstikrâd ve edâ’u’d-Duyûn (25); Eşhas (13); Mulâzeme (2); Lukata (15); Mezâlim ve Gasb (41); Şerike (72); Rehm (9); Itk (21); Mukâteb (6); Hibe (69); Şehâdât (58); Sulh (22); Şurût (24); Vesâyâ (41); Cihâd ve Siyer (255); Bakiyyetu’l-Cihâd (42); Fardu’l-Humus (58); Cizye ve Muvâda’a (63); Bed’u’1-Halk (202); Meğazî (428); Cezâ’u’1-Âhir Ba’de’l-Meğâzî (138); Tefsir (540); Fedâ’ilu’l-Kur’ân (81); Nikah ve Talak (244); Nefekât (22); Et’ime (70); Akîka (11); Sayd ve Zebâ’ih (90); Edâhî (30); Eşribe (65); Tıb (79); Libâs (120); Merdâ (41); Libâs (100); Edeb (256); İstizan (77); Da’avât (76); Du’a (30); Rikâk (100); Havz (16); el-Cennetu ve’n-Nâr (57); Kader (28); Eymân ve Nuzûr (31); Keffâretu’l-Yemîn (15); Ferâ’iz (45); Hudûd (30); Muhâribûn (52); Diyât (54); Îstitâbetu’l-Murteddîn (20); İkrah (13); Terku’l-Hiyel (23); Ta’bir (60); Fiten (80); Ahkâm (82); Emân (22); İcâze Haberi’l-Vâhid (19); İ’tisâm (96); Tevhîdden sonuna kadar (170) hadis.1048 Buna göre Sahih-i Buharideki 97 kitâb başlıklı ana bölüme dahil 3730 babda 7375 (veya İbn Hacer’in sayımına göre 7397) hadis vardır. Mu’allaklar, Mutâbe’at ve mevkuf olanlar bu sayının dışındadır. Tekrarlar hariç sadece Hz. Peygamber’e ait merfû hadislerin sayısı 2602 dir. Rivayetlere göre Sahîh’i Buhari’den doksan bir kişi dinlemiştir.
Bunlar arasında beşi Sahîh’in en meşhur ilk ravileridir: 1. Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b. Matar el-Firebrî, 2. İbrahim b. Ma’kil en-Nesefî, 3. Hammad b. Şâkir en-Nesevî, 4. Mansür b. Muhammed b. Ali el-Bezdevî, 5. el-Hasen b. İsmâ’il b. Muhammed el-Mehâmilî 1049 Sahihin ilk iki rivayeti hariç diğerleri pek itibar görmemiştir. Kaynakların verdiği bilgiye göre en-Nesefî rivayeti el-Firebri rivayetinden daha az kapalı ve zordur, el-Hattâbî, Ebu Nu’aym, el-Humeydî gibi alimler bu nüshayı diğerlerine tercih etmişler, şerh yahut çalışmalarında onu asıl almışlardır.
el-Firebri nüshası Buhârî’nin kâtibi Ebu Ca’fer Muhammed b. Ebî Hatim nüshasının nassına dayanan bir asıldandır. el-Firebrî bu nüshayı Buhârî’den 248 de Firebr’de 252 de Buhâra’da iki kere dinlemiştir, bu nüshadan kopya edilen ilk nüshalar arasında önemli ihtilaflar meydana gelmiştir. 1050Ali b. Muhammed b. Abdillah el-Yûnînî, hicri yedinci asrın sonlarında el-Firebrî müshasma dayanan rivayetlerin arasını birleştirmiş ve böylece Buhârî’nin bugün elimizde bulunan nüshasını meydana getirmiştir.
Diğer nüshalar bu arada kaybolmuştur. İstanbul kütüphanelerinden birinde bulunan ve Sultan Abdulhamid’in emriyle Mısır’a gönderilen çok eski bir Yûnînî nüshası da kaybolmuştur. 1051 Sahih-i Buhari’nin belli başlı özellikleri arasında en önemlilerinden birisi mukaddimesinin olmayışıdır. Bundan başka hadisleri, bütün rivayetlerini bir arada değil, taşıdığı hükme göre birkaç yerde vermesi de önemli bir özelliğidir. Bu konuda el-Makdisî şöyle demiştir: “Allah rahmet eylesin, Buhârî, bir hadisi bazen birkaç yerde zikreder ve her babda ayrı bir isnadla ve hangi babda tahric ediyorsa o babın gerektirdiği manayı çıkararak verir.
Aynı isnad ve aynı lafız ile bir hadisi iki yerde tekrar ettiği nadirdir. Bir hadisi tekrar ettiğinde başka bir tarîktan gelen rivayeti tekrarlar ve bundan bazı faydalar gözetir. Mesela bir hadisi bir sahabîden rivayet ettikten sonra onu bir diğer sahabîden daha rivayet etmiş bulunursa maksadı o hadisi garabetten kurtarmak olmuştur. Bizzat kendi şeyhlerine varıncaya kadar ikinci, üçüncü…, tabaka ravileri hakkında da bunu yapar. O hadisi değişik yerlerde okuyanlar tekrar edilmiş sanırlar.
Gerçekte ise o, fazladan bir faydaya şamil olduğundan tekrar sayılmaz. Görünüşte tekrardan bir farkı da bazı ravilerin tam, diğer bazılarının muhtasar olarak rivayet ettikleri aynı hadisin hangi lafızlarının hangi raviye ait olduğunu ayırdederek göstermektir, bunun için hadisi, her birinden nasıl varid olmuşsa öylece rivayet eder. Böylece ravisinde bir şüphe varsa giderir. Bunun gibi hem mevsûl hem mürsel; hem merfû hem de mevkuf olarak varid olmuş çelişkili hadisler vardır ki, Buhari’de mevsûl veya merfû olduğ açıklık kazanmıştır. İşte bu gibi yerlerde aynı hadisi her iki tariki ile rivayet eder. Bununla da rivayetler arasındaki tearuzun kendisince hükmü olmadığını, vasi yahut ref suretlerinin kendisince açıklığa kavuştuğunu anlatmak ister. 1052
Bir hadisin metod icabı Buhâri’nin ayrı yerlerinde değişik lafız veya isnadlarla tekrar edilmesine “inneme’l-a’mâlu bi’nniyyât…” hadisi misal verilebilir. Buhâri bu hadisi Sahih’in yedi ayn yerinde, yedi değişik şeyhten farklı isnadlar ve lafızlarla şöyle vermiştir: 1. Bed’u’l-Vahyde el-Humeydî’den (1/2); 2. Kitâbu’l-İmânda Abdullah b. Mesleme el-Ka’nebî’den (1/20); 3. Kitâbu’l- Itk, el-hata’u ve’n-nisyânu babında Muhammed b. Kesir’den (3/ 119); 4. Hicretu’n-Nebî bahsinde Musedded b. Muserhed’den (4/252); 5. Kitâbu’n-Nikâh’ta Yahya b. Kaza’a’dan (6/118); 6. Kitâbu’l-Eymân ve’n-Nuzûrda Kuteybe b. Sa’idden (7/231); 7. Terku’l-Hiyelde İbnu’n-Nu’man’dan (8/ 59).
Buhârî’nin sahihte takip ettiği bu metodun hadisten hüküm çıkarmak yönünden son derece önemli olduğu muhakkaktır. O, rivayet ettiği birkaç hükmü taşıyan bir hadisi değişik bablarda bölerek zikrederken her babda ilgili hükmün çıkarılabileceği kısmını vermeye özen göstermiştir. Buna misal olarak da Hz. Peygamber (s.a.s)’in bi’setini haber alan Rum Meliki Hirakl’ın ticaret için Şam’da bulunan Ebu sufyân’ı huzuruna getirerek sorular sorması ve Hz. Peygamber’in yolladığı İslâm’a davet mektubu kıssası verilebilir. Bulıârî bu haberi Sahih’in on dört yerinde vermiştir.
Şöyle ki, 1. Bed’u’l-Vahyde, Ebu Sufyân’ın Hirakl ile konuşması, Hirakl’ın Hz. Peygamberi ikrarı, Dihye vasıtasıyla Busra emirine gönderilip onun tarafından Hirakl’e ulaştırılan mektup, müneccim İbnu’n-Nâtûr kıssası, Hikakl’ın Bizans ileri gelenlerini toplayıp onları Hz. Peygamber’e uymalarını söyleyerek sınaması sırasıyle. (1/4).
2. Kitâbu’l-Cihâd, du’â’u’n-Nebî (s.a.s) ile’l-îslâm babında, Hz. Peygamber’in Kaysere İslam’a davet mektubu gönderdiği, bu mektubu Dihye ile gönderip ona Busra emirine vermesini emrettiği, Ebu Sufyân kıssası, Hz. Peygamberin mektubunun içeriği kısımlanyla, 3. Kitâbut’t-Tefsîr’de, Ebu Sufyân kıssası, Hz. Peygamber’in mektubu fıkralarıyla, 4. Kitâbu’t-Tefsîr’in bir başka yerinde Abdullah b. Muhammed rivayetiyle muhtasar olarak, 1053 5. Kitâbu’ş-Şehâdâtin “men emera bi-İncazi’1-Va’d babında, Hirakl’ın Ebu Sufyân’la konuşmasının sadece bir fıkrasıyla, 6. Cizye bahsinde muhtasar olarak, 7. Kitâbu’l-edebde, özlü bir biçimde ve Ebu Sufyanla konuşmanın iffet ve sılayı rahim fıkralarını ihtiva eden kısmını, 8. Yine Kitâbu’l-edebde Muhammed b. Mukâtil rivayeti ile ve muhtasar olarak, 9. Kitâbu’l-ilmde munâveleye delil olarak sadece Hz. Peygamber’in, mektubu elden göndermesi fıkrasıyla, 10. Kitâbu’l-Eymân ve’n-Nuzûrda yine kısa bir şekilde, 11. Kitâbu’l-Ahkâm, tercemetu’l-hukkâm bahsinde sadece tercüme fıkrasıyla, 12. Kitâbu’l-meğâzîde, 13. Haberi âhad bahsinde mektubun Kisrâ’ya götürülmesi fıkrasıyla, 14. Kitâbu’l- İstizan, “keyfe yuktebu’l-Kitâb ilâ Ehli’l-KItâb” babında Ehli Kitaba mektup yazmanın caiz olduğuna delil olarak mektubun hitap kısmı ile. 1054 Sahihi Buhârî’nin önemini artıran hususlardan birisi de bab başlıklarıdır. “Buhâri’nin fıkhı, terâcümündedir” yani bablara koyduğu başlıklardadır sözü meşhurdur. Bab başlıklarında çok kere konuya delil olan ayetleri, hadislerden bazı kısımları, sahabe kavillerini, diğer âlimlerin istinbatını verir. Buna misal olarak da Kitâbu’l-Îmânın birinci babı verilebilir. Burada Buharı, ‘Hz. Peygamber’in “Buniye’l-İslâmu alâ hamsin” hadisi” başlığını koymuş, sonra imanın kavi ve amelden ibaret olduğu, artıp eksileceği görüşünü vererek delil olarak sekiz ayet zikretmiştir.
Daha sonra Allah için sevip Allah için buğz etmenin imandan olduğunu kaydedip Ömer b. Abdilaziz’in Adî b. Adî’ye yazdığı “imanın farzları, şartları, hududu ve sünnetleri vardır; bunları tamamlayan imanını kemâle erdirir. Tamamlamayan erdiremez. Eğer yaşarsam öğrenmeniz için bunları açıklayacağım. Eğer ölürsem sizin sohbetinize haris değilim” ifadesine yer vermiştir. Daha sonra da Kur’ân-ı Kerimden Hz. İbrahim’in “kalbim mutma’in olsun” sözünü nakletmiştir, en sonra da Mu’az b. Cebel, İbn Mes’ud, İbn Ömer, Mücâhid ve İbn Abbas’ın imanla ilgili bazı sözlerini ve Kur’ân ayetlerindeki bazı lafızların açıklamalarını muallak olarak vermiştir. 1055 Sahih’i diğer hadis kitaplarından ayıran bir önemli özelliği de mu’allak hadisleridir.
O kadar ki, mu’allak hadisllerin menşe’inin Sahih-i Buhârî olduğu söylenmiştir. Bu şekilde önemli bir özellik oluşturan mu’allak rivayetler 1341 adettir. Daha çok bab başlıklarındadır. Çoğu başka yerlerde mevsûl olarak zikredilmişlerdir. Umumiyetle bu ana özelliklere sahip Sahih-i Buhârî’nin ravileri içinde yalancılık, yalan ithamına maruz kalmak, sahibini küfre götüren bid’atlar gibi kusurlarla cerh edilmiş kimse yoktur. Bu yönüyle de İslâm alimlerinin güvenini kazanmış ve büyük çoğunluğu tarafından Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitap sayılmıştır. Pek çok alim tarafından şerhedilmiştir. Bundan başka ravilerine, taliklerine, bab başlıklarına, muşkil taraflarına, hadislerine dair pek çok kitap telif edilmiştir.
Şerhlerinden en önemli birkaçı şunlardır: 1. İ’lâmu’s-Sunen: Hamd b. Muhammed el-Hattâbi, 2. Ali b. Halef (İbn Battal) şerhi, 3. et-Telvîh fî şerhi’l-Câmi’i’s-Sahîh: Ala’uddin Moğoltay b. Kılıç et Turkî, 4. el-Kevâkibu’d-Derârî fî Şerhi Sahîhi’l-Buhârî: Muhammed b. Yûsuf el-Kirmânî, 5. Fethu’1-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî: Ahmed b. Ali, İbn Haceri’l-Askalânî, 6. Umdetu’1-Karî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî: Mahmûd b. Ahmed el-Aynî, 7. İrşâdu’s-Sârî fî Şerhî Sahîhi’l-Buhârî: Ahmed b. Ebibekr el-Kastalânî, 8. Tuhfetu’1-Bârî li-Şerhî Sahîhi’l-Buhârî: Şeyhülislâm Zekeriya el-Ensârî.1056 Sahih-i Buhârî üzerine yapılan çalışmalar içinde tecridlerinin ayrı bir yeri vardır. Bazı alimler Sahihin tekrar eden hadislerini kaldırıp sadece Hz. Peygamber’e ait merfu rivayetleri ayırarak bir kitapta toplamışlardır.
Bu tür eserler içinde ez-Zebîdî’nin et-Tecrîdu’s-Sarîh li-Ahâdîsi’1-Câmi’i-s-Sahîh isimli eseri meşhurdur. Bu kıymetli eser Türkçeye çevrilmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanmıştır. On iki cilt halinde neşredilen bu kaynak eserden kolayca faydalanabilmek için tarafımızdan “kılavuz” adıyla bir fihrist hazırlanmıştır.