Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan En’am süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.
Kur’ân-ı kerîmin altıncı sûresi. Kim En’âm sûresini gece ve gündüz okursa, yetmiş bin melek ona salât (istiğfâr) eder ve onun için af diler. (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzîl)
En’âm sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Yüz altmış beş âyet-i kerîmedir. En’âm, deve, koyun ve sığır gibi hayvanlara denir. Allahü teâlâ bunları ve daha nice hayvanı insanların faydalanması için yarattığı hâlde, inanmayanların âciz varlıklar olan bi r kısım hayvanlara tapınmalarından bahsedildiği için sûre bu ismi almıştır.
En’âm sûresinde; İslâm dîninin îmân esasları, dünyâ hayâtının fânî (geçici), oyun ve eğlenceden ibâret olduğu, âhiretin daha hayırlı olduğu, hazret-i İbrâhim’in üvey babası ve kavmi ile olan mücâdelesi, hazret-i İshâk, Yâkûb, Dâvûd, Süleymân, Eyyûb, Yûsuf, Mûsâ, Hârûn, Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ, İlyâs, İsmâil, Elyesa’, Yûnus ve Lût’un aleyhimüsselâm fazîletleri (üstünlükleri), Allahü teâlânın adı anılmadan (Besmele çekilmeden) kesilen hayvanların etinden yememek, günahtan sakınmak, Allah’a ortak koşmamak, Ana-babaya iyilikte bulunmak, yetim malı yememek, ölçü ve tartıyı hakkıyla, eksiksiz yerine getirmek gibi hükümler bildirilmektedir. (Senâullah-ı Dehlevî, İbn-i Abbâs)
Fazileti : Kim En’âm sûresini gece ve gündüz okursa, yetmiş bin melek ona salât (istiğfâr) eder ve onun için af diler. (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzîl) Faziletine ilişkin bazı rivayetler nakledilmiştir. Bu sûrenin inişine 70.000 meleğin eşlik ettiğini bildiren yukarıdaki hadis bunlardan biridir.
Başka bir rivayette Hz. Ömer’in, “En‘âm sûresi Kur’an’ın seçkin sûrelerinden biridir” dediği (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 17) ve faziletini önemle vurguladığı; Hz. Ali’nin de okuyan kimsenin Allah’ın rızâsını kazanacağını ifade ettiği yolunda rivayetler vardır (bk. İbn Atıyye, II
ENAM SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elehumdu lillahillezî halekas semavati vel erda ve cealez zulumati ven nur summellezîne keferu bi rabbihim ya’dilun
2. Huvellezî halekakum min tîynin summe kada ecela ve ecelum musemmen îndehu summe entum temterun
3. Ve huvellahu fis semavati ve fil ard ya’lemu sirrakum ve cehrakum ve ya’lemu ma teksibun
4. Ve ma te’tîhim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu’ridîyn
5. Fe kad kezzebu bil hakkî lemma caehum fe sevfe ye’tîhim embau ma kanu bihî yestehziun
6. E lem yerav kem ehlekna min kablihim min karnim mekkennahum fil erdî ma lem numekkil lekum ve erselnes semae aleyhim midrara ve cealnel enhara tecrî min tahtihim fe ehleknahum bi zunubihim ve enşe’na mim ba’dihim karnen aharîn
7. Ve lev nezzelna aleyke kitaben fî kîrtasin fe lemessuhu bi eydîhim le kalellezîne keferu in haza illa sîhrum mubîn
8. Ve kalu lev la unzile aleyhi melek ve lev enzelna melekel lekudîyel emru summe la yunzarun
9. Ve lev cealnahu melekel le cealnahu raculev ve lelebesna aleyhim ma yelbisun
10. Ve le kadistuhzie bi rusulim min kablike fe haka billezîne sehîru minhum ma kanu bihî yestehziun
11. Kul sîru fil erdî summenzuru keyfe kane akîbetul mukezzibîn
12. Kul li mem ma fis semavati vel ard kul lillah ketebe ala nefsihir rahmeh le yecmeannekum ila yevmil kîyameti la raybe fîh ellezîne hasiru enfusehum fe hum la yu’minun
13. Ve lehu ma sekene fil leyli ven nehar ve huves semîul alîm
14. Kul e ğayrallahi ettehîu veliyyen fatîris semavati vel erdî ve huve yut’îmu ve la yut’am kul innî umirtu en ekune evvele men esleme ve la tekunenne minel muşrikîn
15. Kul innî ehafu in asaytu rabbî azabe yevmin azîym
16. Mey yusraf anhu yevmeizin fe kad rahîmeh ve zalikel fevzul mubîn
17. Ve iy yemseskellahu bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yemseske bi hayrin fe huve ala kulli şey’in kadîr
18. Ve huvel kahiru fevka îbadih ve huvel hakîmul habîr
19. Kul eyyu şey’in ekberu şehadeh kulillahu şehîdum beynî ve beynekum ve uhîye ileyye hazel kur’anu li unzirakum bihî ve mem belağ e innekum le teşhedune enne meallahi aliheten uhra kul la eşhed kul innema huve ilahuv vahîduv ve innenî berîum mimma tuşrikun
20. Ellezîne ateynahumul kitabe ya’rifunehu kema ya’rifune ebnaehum ellezîne hasiru enfusehum fe hum la yu’minun
21. Ve men azlemu kmimmeniftera alellahi keziben ev kezzebe bi ayatih innehu la yuflihuz zalimun
22. Ve yevme nahşuruhum cemîan summe nekulu lillezîne eşraku eyne şurakaukumullezîne kuntum tez’umun
23. Summe lem tekun fitnetuhum illa en kalu vallahi rabbina ma kunna muşrikîn
24. unzur keyfe kezebu ala enfusihim ve dalle anhum ma kanu yefterun
25. Ve minhum mey yestemiu ileyk ve cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhu ve fî azanihim vakra ve iy yerav kulle ayetil la yu’minu biha hatta iza cauke yucadiluneke yekulullezîne keferu in haza illa esatîyrul evvelîn
26. Ve hum yenhevne anhu ve yen’evne anh ve iy yuhlikune illa enfusehum ve ma yeş’urun
27. Ve lev tera iz vukîfu alen nari fe kalu ya leytena nuraddu ve la nukezzibe bi ayati rabbina ve nekune minel mu’minîn
28. Bel bedalehum ma kanu yuhfune min kabl ve lev ruddu le adu lima nuhu anhu ve innehum le kazibun
29. Ve kalu in hiye illa hayatuned dunya ve ma nahnu bi meb’usîn
30. Ve lev tera iz vukîfu ala rabbihim kale e leyse haza bil hakk kalu bela ve rabbina kale fe zukul azabe bima kuntum tekfurun
31. Kad hasirallezîne kezzebu bi likaillah hatta iza caethumus saatu bağteten kalu ya hasratena ala ma ferratna fîha ve hum yahmilune evzarahum ala zuhurihim e la sae ma yezirun
32. Ve mel hayatud dunya illa leîbuv ve lehv ve leddarul ahîratu hayrul lillezîne yettekun e fe la ta’kîlun
33. Kad na’lemu innehu le yahzunukellezî yekulune fe innehum la yukezzibuneke ve lakinnez zalimîne bi ayatillahi yechadun
34. Ve le kad kuzzibet rusulum min kablike fe saberu ala ma kuzzibu ve uzu hatta etahum nasruna ve la mubeddile li kelimatillah ve le kad caeke min nebeil murselîn
35. Ve in kane kebura aleyke î’raduhum fe inisteta’te en tebteğîye nefekan fil erdî ev sullemen fis semai fe te’tiyehum bi ayeh ve lev şaellahu le cemeahum alel huda fe la tekunenne minel cahilîn
36. İnnema yestecîbullezîne yesmeun vel mevta yeb’asuhumullahu summe ileyhi yurceun
37. Ve kalu lev la nuzzile aleyhi ayetum mir rabbih kul innellahe kadirun ala ey yunezzile ayetev ve lakinne ekserahum la ya’lemun
38. Ve ma min dabbetin fil erdî ve la tairiy yetîyru bi cenahayhi illa umemun emsalukum ma ferratna fil kitabi min şey’in summe ila rabbihim yuhşerun
39. Vellezîne kezzebu bi ayatina summuv ve bukmun fiz zulumat mey yeşeillahu yudlilh ve mey yeşe’yec’alhu ala sîratîm mustekîym
40. Kul eraeytekum in etakum azabullahi ev etetkumus saatu e ğayrallahi ted’un in kuntum sadikîyn
41. Bel iyyahu ted’une fe yekşifu ma ted’une ileyhi in şae ve tenzevne ma tuşrikun
42. Ve le kad erselna ila umemim min kablike fe ehaznahum bil be’sai ved darrai leallehum yetedarraun
43. Fe lev la iz caehum be’suna tedarrau ve lakin kaset kulubuhum ve zeyyene lehumuş şeytanu ma kanu ya’melun
44. Felemma nesu ma zukkiru bihî fetahna aleyhim ebvabe kulli şey’ hatta iza ferihu bima utu ehaznahum bağteten fe iza hum mublisun
45. Fe kutîa dabirul kavmillezîne zalemu vel hamdu lillahi rabbil alemîn
46. Kul eraeytum in ehazellahu sem’akum ve ebsarakum ve hateme ala kulubikum men ilahun ğayrullahi ye’tîkum bih unzur keyfe nusarriful ayati summe hum yasdifun
47. Kul eraeytekum in etakum azabullahi bağteten ev cehraten hel yuhleku illel kavmuz zalimun
48. Ve ma nursilul murselîne illa mubeşşirîne ve munzirîn fe men amene ve asleha fe la havfun aleyhim ve la hum yahzenun
49. Vellezîne kezzebu bi ayatina yemessuhumul azabu bi ma kanu yefukun
50. Kul la ekulu lekum îndî hazainullahi ve la a’lemul ğaybe ve la ekulu lekum innî melek in ettebiu illa ma yuha ileyy kul hel yestevil a’ma vel besîyr e fe la tetefekkerun
51. Ve enzir bihillezîne yehafune ey yuhşeru ila rabbihim leyse lehum min dunihî veliyyuv ve la şefîul leallehum yettekun
52. Ve la tatrudillezîne yed’une rabbehum bil ğadati vel aşiyyi yurîdune vecheh ma aleyke min hîsabihim min şey’iv ve ma min hîsabike aleyhim min şey’in fe tatrudehum fe tekune minez zalimîn
53. Ve kezalike fetenna ba’dahum bi ba’dîl li yekulu e haulai mennellahu aleyhim mim beynina e leysellahu bi a’leme biş şakirîn
54. Ve iza caekellezîne yu’minune bi ayatina fe kul selamun aleykum ketebe rabbukum ala nefsihir rahmete ennehu men amile minkum suem bi cehaletin summe tabe mim ba’dihî ve asleha fe ennehu ğafurur rahîym
55. Ve kezalike nufessîlul ayati ve li testebîne sebîlul mucrimîn
56. Kul innî nuhîtu en a’budellezîne ted’une min dunillah kul la ettebiu ehvaekum kad daleltu izev ve ma ene minel muhtedîn
57. Kul innî ala beyyinetim mir rabbî ve kezzebtum bih ma îndî ma testa’cilune bih inil hukmu illa lillah yekussul hakka ve huve hayrul fasîlîn
58. Kul lev enne îndî ma testa’cilune bihî le kudiyel emru beynî ve beynekum vallahu a’lemu biz zalimîn
59. Ve îndehu mefatihul ğaybi la ya’lemuha illa hu ve ya’lemu ma fil berri vel bahr ve ma teskutu miv verakatin illa ya’lemuha ve la habbetin fî zulumatil erdî ve la ratbiv ve la yavisin illa fî kitabim mubîn
60. Ve huvellezî yeteveffakum bil leyli ve ya’lemu ma cerahtum bin nehari summe yeb’asukum fîhi li yukda ecelum musemma summe ileyhi merciukum summe yunebbiukum bi ma kuntum ta’melun
61. Ve huvel kahiru fevka îbadihî ve yursilu aleykum hafezah hatta iza cae ehadekumul mevtu teveffethu rusuluna ve hum la yuferritun
62. Summe ruddu ilellahi mevlahumul hakk e la lehul hukmu ve huve esraul hasibîn
63. Kul mey yuneccîkum min zulumatil berri vel bahri ted’unehu tedarruav ve hufyeh le in encana min hazihî le nekunenne mineş şakirîn
64. Kulillahu yuneccîkum minha ve min kulli kerbin summe entum tuşrikun
65. Kul huvel kadiru ala ey yeb’ase aleykum azabem min fevkîkum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiyeav ve yuzîka ba’dakum be’se ba’d unzur keyfe nusarriful ayati leallehum yefkahun
66. Ve kezzebe bihî kavmuke ve huvel hakk kul lestu aleykum bi vekîl
67. Li kulli nebeim mustekarruv ve sevfe ta’lemun
68. Ve iza raeytellezîne yehudune fî ayatina fe a’rîd anhum hatta yehudu fî hadîsin ğayrih ve imma yunsiyennekeş şeytanu fe la tak’ud ba’dez zikra meal kavmiz zalimîn
69. Ve ma alellezîne yettekune min hîsabihim min şey’iv ve lakin zikra leallehum yettekun
70. Ve zerillezînettehazu dînehum leîbev ve lehvev ve ğarrathumul hayatud dunya ve zekkir bihî en tubsele nefsum bima kesebet leyse leha min dunillahi veliyyuv ve la şefiy’ ve in ta’dil kulle adlil la yu’haz minha ulaikellezîne ubsilu bima kesebu lehum şerabum min hamîmiv ve azabun elîmum bima kanu yekfurun
71. Kul e ned’u min dunillahi ma la yenfeuna ve la yedurruna ve nuraddu ala a’kabina ba’de iz hedanellahu kellezistehvethuş şeyatîynu fil erdî hayrane lehu ashabuy yed’unehu ilel hude’tina kul inne hudellahi huvel huda ve umirna li nuslime li rabbil alemîn
72. Ve en ekîymus salate vettekuh ve huvellezî ileyhi tuhşerun
73. Ve huvellezî halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulu kun fe yekun kavluhul hakk ve lehul mulku yevme yunfehu fis sur alimul ğaybi veş şehadeh ve huvel hakîmul habîr
74. Ve iz kale ibrahîmu li ebîhi azera etettehîzu asnamen aliheh innî erake ve kavmeke fî dalalim mubîn
75. Ve kezalike nurî ibrahîme melekutes semavati vel erdî ve li yekune minel mukînîn
76. Felemma cenne aleyhil leylu raa kevkeba kale haza rabbî felemma efele kale la uhîbbul afilîn
77. Felemma rael kamera baziğan kale haza rabbî felemma efele kale leil lem yehdinî rabbî le ekunenne minel kavmid dallîn
78. Felemma raeş şemse baziğaten kale haza rabbî haza ekber felemma efelet kale ya kavmi innî berîum mimma tuşrikun
79. İnnî veccehtu vechiye lillezî fetaras semavati vel erda hanîfev ve ma ene minel muşrimîn
80. Ve haccehu kavmuh kale e tuhaccunnî fillahi ve kad hedan ve la ehafu ma tuşrikune bihî illa ey yeşae rabbî şey’a vesia rabbî kulle şey’in îlma e fe la tetezekkerun
81. Ve keyfe ehafu ma eşraktum ve la tehafune ennekum eşraktum billahi ma lem yunezzil bihî aleykum sultana fe eyyul ferîkayni ehakku bil emn in kuntum ta’lemun
82. Ellezîne amenu ve lem yelbisu îmanehum bi zulmin ulaike lehumul emnu ve hum muhtedun
83. Ve tilke huccetuna ateynaha ibrahîme ala kavmih nefeu deracatim men neşa’ inne rabbeke hakîmun alîm
84. Ve vehebna lehu ishaka ve ya’kub kullen hedeyna ve nuhan hedeyna min kablu ve min zurriyyetihî davude ve suleymane ve eyyube ve yusufe ve musa ve harun ve kezalike neczil muhsinîn
85. Ve zekeriyya ve yahya ve îysa ve ilyas kullum mines salihîyn
86. Ve ismaîyle vel yesea ve yunuse ve luta ve kullen faddalna alel alemîn
87. Ve min abaihim ve zurriyyatihim ve îhvanihim vectebeyna hum ve hedeynahum ila sîratîm mustekîym
88. Zalike hudellahi yehdî bihî mey yeşau min îbadih ve lev eşraku le habita anhum ma kanu ya’melun
89. ulaikellezîne ateynahumul kitabe vel hukme ven nubuvveh fe iy yekfur biha haulai fe kad vekkelna biha kavmel leysu biha bi kafirun
90. ulaikellezîne hedellahu fe bi hudahumuktedih kul la es’elukum aleyhi ecra in huve illa zikra lil alemîn
91. Ve ma kaderullahe hakka kadrihî iz kalu ma enzelellahu ala beşerim min şey’ kul men enzelel kitabellezî cae bihî musa nurav ve hudel lin nasi tec’alunehu karatîyse tubduneha ve tuhfune kesîra ve ullimtum ma lem ta’lemu entum ve la abaukum kulillahu summe zerhum fî havdîhum yel’abun
92. Ve haza kitabun enzelnahu mubarakum musaddikullezî beyne yedeyhi ve li tunzira ummel kura ve men havleha vellezîne yu’minune bil ahîrati yu’minune bihî ve hum ala salatihim yuhafizun
93. Ve men azlemu mimmeniftera alellahi keziben ev kale uhîye ileyye ve lem yuha ileyhi şey’uv ve men kale seanzilu misle ma enzelellah ve le v tera iziz zalimune fî ğameratil mevti vel melaiketu basitu eydîhim ahricu enfusekum elyevme tuczevne azabel huni bi ma kuntum tekulune alellahi ğayral hakkî ve kuntum an ayatihî testekbirun
94. Ve le kad ci’tumuna furada kema halaknakum evvele merrativ ve teraktum ma havvelnakum verae zuhurikum ve ma nera meakum şufeaekumullezîne zeamtum ennehum fîkum şuraka’ le kad tekattaa beynekum ve dalle ankum ma kuntum tez’umun
95. İnnellahe falikul habbi ven neva yuhricul hayye minel meyyiti ve muhricul meyyiti minel hayy zalikumullahu fe enna tu’fekun
96. Falikul îsbah ve cealel leyle sekenev veş şemse vel kamera husbana zalike takdîrul azîzil alîm
97. Ve huvellezî ceale lekumun nucume li tehtedu biha fî zulumatil berri vel bahr kad fassalnel ayati li kavmiy ya’lemun
98. Ve huvellezî enşeekum min nefsiv vahîdetin fe mustekarruv ve mustevda’ kad fassalnel ayati li kavmiy yefkahun
99. Ve huvellezî enzele mines semai maa fe ahracna bihî nebate kulli şey’in fe ahracna minhu hadîran nuhricu minhu habbem muterakiba veminen nahli min tal’iha kînvanun daniyetuv ve cennatim min a’nabiv vez zeytune ver rummane muştebihev ve ğayra muteşabih unzuru ila semerihî iza esmera ve yen’îh inne fî zalikum le ayatil li kavmiy yu’minun
100. Ve cealu lillahi şurakael cinne ve halekahum ve haraku lehu benîne ve benatim bi ğayri îlm subhanehu ve teala amma yesîfun
101. Bedrîus semavati vel ard enna yekunu lehu veleduv ve lem tekul lehu sahîbeh ve haleka kulle şey’ ve huve bi kulli şey’in alîm
102. Zalikumullahu rabbukum la ilahe illa hu haliku kulli şey’in fa’buduh ve huve ala kulli şey’iv vekîl
103. La tudrikuhul ebsaru ve huve yudrikul ebsar ve huvel latîyful habîr
104. Kad caekum besairu mir rabbikum fe men ebsara fe li nefsih ve men amiye fe aleyha ve ma ene aleykum bi hafîyz
105. Ve kezalike nusarriful ayati ve li yekulu deraste ve li nubeyyinehu li kavmiy ya’lemun
106. İttebî’ ma uhîye ileyke mir rabbik la ilahe illa hu ve a’rîd anil muşrikîn
107. Ve lev şaellahu ma eşraku ve ma cealnake aleyhim hafîyza ve ma ente aleyhim bi vekîl
108. Ve la tesubbullezîne yed’une min dunillahi fe yesubbullahe advem bi ğayri îlm kezalike zeyyenna likulli ummetin amele0hum summe ila rabbihim merciuhum fe yunebbiuhum bi ma kanu ya’melun
109. Ve askemu billahi cehde eymanihim le in caethum ayetul le yu’minunne biha kul innemel ayatu îndellahi ve ma yuş’îrukum enneha iza caet la yu’minun
110. Ve nukallibu ef’idetehum ve ebsarahum kema lem yu’minu bihî evvele merrativ ve nezeruhum fî tuğyanihim ya’mehun
111. Ve lev ennena nezzelna ileyhimul melaikete ve kelemmehumul mevta ve haşerna aleyhim kulle şey’in kubulem ma kanu li yu’minu illa ey yeşaellahu ve lakinne ekserahum yechelun
112. Ve kezalike cealna li kulli nebiyyin aduvven şeyatîynel insi vel cinni yuhîy ba’duhum illa ba’dîn zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbuke ma fealuhu fezerhum ve ma yefterun
113. Ve li tesğa ileyhi ef’idetullezîne la yu’minune bil ahîrati ve li yerdavhu ve li yakterifu ma hum mukterifun
114. E fe ğayrallahi ebteğîy hakamev ve huvellezî enzele ileykumul kitabe mufassala vellezîne ateynahumul kitabe ya’lemune ennehu munezzelum mir rabbike bil hakkî fe la tekunenne minel mumterîn
115. Ve temmet kelimetu rabbike sîdkav ve adla la mubeddile li kelimatih ve huves semîul alîm
116. Ve in tutî’eksera men fil erdî yudîlluke an sebîlillah iy yettebiune illez zanne ve in hum illa yahrusun
117. İnne rabbeke huve a’lemu mey yedîllu an sebîlil ve huve a’lemu bil muhtedîn
118. Fe kulu mimma zukirasmullahi aleyhi in kuntum bi ayatihî mu’minîn
119. Ve malekum ella te’kulu mimma zukirasmullahi aleyhi ve akd fassale lekum ma harrame aleykum illa madturirtum ileyh ve inne kesîral le yudîllune bi ehvaihim bi ğayri îlm inne rabbeke huve a’lemu bil mu’tedîn
120. Ve zeru zahiral ismi ve batîneh innellezîne yeksibunel isme seyuczevne bima kanu yakterifun
121. Ve la te’kulu mimma lem yuzkerismullahi aleyhi ve innehu lefîsk ve inneş şeyatîyne le yuhune ila evliyaihim li yucadilukum ve in eta’tumuhum innekum le muşrikun
122. E ve men kane meyten fe ahyeynahu ve cealna lehu nuray yemşî bihî fin nasi ke mem meseluhu fiz zulumati leyse bi haricim minha kezalike zuyyine lil kafirîne ma kanu ya’melun
123. Ve kezalike cealna fî kulli karyetin ekabira mucrimîha li yemkuru fîha ve ma yemkurune illa bi enfusihim ve ma yeş’urun
124. Ve iza caethum ayetun kalu len nu’mine hatta nu’ta misle ma utiye rusulullah Allahu a’lemu haysu yec’alu risaleteh seyusîybullezîne ecramu sağarun îndellahi ve azabun şedîdum bima kanu yemkurun
125. Fe mey yuridillahu ey yehdiyehu yeşrah sadrahu lil islam ve mey yurid ey yudîlehu yec’al sadrahu dayyikan haracen ke ennema yessa’adu fis sema’ kezalike yec’alullahur ricse alellezîne la yu’minun
126. Ve haza sîratu rabbike mustekîyma kad fessalnel ayati li kavmiy yezzekkerun
127. Lehum darus selami înde rabbihim ve huve veliyyuhum bima kanu ya’melun
128. Ve yevme yahşuruhum cemîa ya ma’şeral cinni kadisteksertum minel ins ve kale evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’duna bi ba’dîv ve belağna ecelenellezî eccelte lena kalen naru mesvakum halidîne fîha illa ma şaellah inne rabbeke hakîmun alîm
129. Ve kezalike nuvellî ba’daz zalimîne ba’dam bima kanu yeksibun
130. Ya ma’şeral cinni vel insi e lem ye’tikum rusulum minkum yekussune aleykum ayatî ve yunzirunekum likae yevmikum haza kalu şehidna ala enfusina ve ğarrathumul hayatud dunya ve şehîdu ala enfusihim ennehum kanu kafirîn
131. Zalike el lem yekur rabbuke muhlikel kura bi zulmiv ve ehluha ğafilun
132. Ve li kullin deracatum mimma amilu ve ma rabbuke bi ğafilin amma ya’melun
133. Ve rabbukel ğaniyyu zur rahmeh iy yeşa’ yuzhibkum ve yestahlif mim ba’dikum ma yeşau kema enşeekum min zurriyyeti kavmin aharîn
134. İnnema tuadune leativ ve ma entum bi mu’cizîn
135. Kul ve kavmî’melu ala mekanetikum innî amil fe sevfe ta’lemune men tekunu lehu akîbetud dar innehu la yuflihuz zalimun
136. Ve cealu lillahi mimma zerae minel harsi vel en’ami nesîyben fe kalu haza lillahi bi za’mihim ve haza li şurakaina fe ma kane li şurakaihim fe la yesîlu ilellah ve ma kane lillahi fe huve yesîlu ila şurakaihim sae ma yahkumun
137. Ve kezalike zeyyene li kesîrim minel muşrikîne katle evladihim şurakauhum li yurduhum ve li yelbisu aleyhim dînehum ve lev şaellahu ma fealuhu fezerhum ve ma yefterun
138. Ve kalu hazihî en’amuv ve harsun hîcr la yat’amuha illa men neşau bi za’mihim ve en’amun hurrimet zuhuruha ve en’amul la yezkurunesmellahi aleyheftiraen aleyh seyeczîhim bima kanu yefterun
139. Ve kalu ma fî butuni hazihil en’ami halisatul li zukurina ve muharramun ala ezvacina ve iy yekum meyteten fe hum fîhi şuraka’ seyeczîhim vasfehum innehu hakîmun alîm
140. Kad hasirallezîne katelu evladehum sefehem bi ğayri îlmiv ve harramu ma razekahumullahuftiraen alellah kad dallu ve ma kanu muhtedîn
141. Ve huvellezî enşee cennatim ma’ruşativ ve ğayra ma’ruşativ ven nahle vez zer’a muhtelifen ukuluhu vez zeytune ver rummane muteşabihev ve ğayra muteşabih kulu min semerihî iza esmera ve atu hakkahu yevme hasadihî ve la tusrifu innehu la yuhîbbul musrifîn
142. Ve minel en’ami hamuletev ve ferşa kulu mimma razekakumullahu ve la tettebiu hutuvatiş şeytan innehu lekum aduvvum mubîn
143. Semaniyete ezvac mined da’nisneyni ve minel ma’zisneyn kul azzekerayni harrame emil unseyeyn emmeştemelet aleyhi erhamül’ünseyeyn nebbiunî bi îlmin in kuntum sadikîyn.
144. Ve minel ibilisneyni ve minel bekarisneyn kul azzekerayni harrame emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamul unseyeyn em kuntum şuhedae iz vessakumullahu bi haza fe men azlemu mimmeniftera alellahi kezibel li yudîllen nase bi ğayri îlm innellahe la yehdil kavmez zalimîn
145. Kul la ecidu fî ma uhîye ileyye muharramen ala taîmiy yat’amuhu illa ey yekune meyteten ev demem mesfuhan ev lahme hînzîrin fe innehu ricsun ev fiskan uhille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağîv ve la adin fe inne rabbeke ğafurur rahîym
146. Ve alellezîne hadu harramna kulle zî zufur ve minel bekari vel ğanemi harramna aleyhim şuhumehuma illa ma hamelet zuhuruhuma evil havaya ev mahteleta bi azm zalike cezeynahum bi bağyihim ve inna lesadikun
147. Fe in kezzebuke fe kur rabbukum zu rahmetiv vasiah ve la yuraddu be’suhu anil kavmil mucrimîn
148. Seyekulullezîne eşraku lev şaellahu ma eşrakna ve la abauna ve la harramna min şey’ kezalike kezzebellezîne min kablihim hatta zaku be’sena kul hel îndekum min îlmin fe tuhricuhu lena in tettebiune illez zanne ve in entum illa tahrusun
149. Kul fe lillahil huccetul baliğah fe lev şae le hedakum ecmeîyn
150. Kul helumme şuhedaekumullezîne yeşhedune ennellahe harrame haza fe in şehidu fe la teşhed meahum ve la tettebî’ ehvaellezîne kezzebu bi ayatina vellezîne la yu’minune bil ahîrati ve hum bi rabbihim ya’dilun
151. Kul tealev etlu ma harrame rabbukum aleykum ella tuşriku bihî şey’a ve bil valideyni îhsana ve la taktulu evladekum min imlak nahnu nerzukukum ve iyyahum ve la takrabul fevahîşe ma zahera minha ve ma betan ve la taktulun nefselletî harramellahu illa bil hakk zalikum vessakum bihî leallekum ta’kîlun
152. Ve la takrabu malel yetîmi illa billetî hiya ahsenu hatta yebluğa eşuddeh ve evful keyle vel mizane bil kîst la nukellifu nefsen illa vus’aha ve iza kultum fa’dilu ve lev kane za kurba ve bi ahdillahi evfu zalikum vassakum bihî leallekum tezekkerun
153. Ve enne haza zîratîy mustekîymen fettebiuh ve la tettebius subule fe teferraka bikum an sebîlih zalikum vassakum bihî leallekum tettekun
154. Summe ateyna musel kitabe temamen alellezî ahsene ve tefsîylel likulli şey’iv ve hudev ve rahmetel leallehum bi likai rabbihim yu’minun
155. Ve haza kitabun enzelnahu mubarakun fettebiuhu vetteku leallekum turhamun
156. En tekulu innema unzilel kitabu ala taifeteyni min kablina ve in kunna an dirasetihim leğafilîn
157. Ev tekulu lev enna unzile aleynel kitabu le kunna ehda minhum fe kad caekum beyyinetum mir rabikum ve hudev ve rahmeh fe min azlemu mimmen kezzebe bi ayatillahi ve sadefe anha seneczillezîne yasdifune an ayatina suel azabi bi ma kanu yasdifun
158. Hel yenzurune illa en te’tiyehumul melaiketu ev ye’tiye rabbuke ev ye’tiye ba’du ayati rabbik yevme ye’tî ba’du ayati rabbike la yenfeu nefsen îmanuha lem tekun amenet min kablu ev kesebet fî îmaniha hayra kulintezîru inna muntezîrun
159. İnnellezîne ferreku dînehum ve kanu şiyeal leste minhum fî şey’ innema emruhum ilellahi summe yunebbiuhum bima kanu yef’alun
160. Men cae bil haseneti fe lehu aşru emsaliha ve men cae bis seyyieti fe la yucza illa misleha ve hum la yuzlemun
161. Kul innenî hedanî rabbî ila sîratîm mustekîym dînen kîyemem millete ibrahîme hanîfa ve ma kane minel muşrikîn
162. Kul inne salati ve nusukî ve mahyaye ve mematî lillahi rabbil alemîn
163. La şerîke leh ve bi zalike umirtu ve ene evvelul muslimîn
164. Kul e ğayrallahi ebğîy rabbev ve huve rabbu kulli şey’ ve la teksibu kullu nefsin illa aleyha ve la teziru vaziratuv vizra uhra summe ila rabbikum merciukum fe yunebbiukum bima kuntum fîhi tahtelifun
165. Ve huvellezî cealekum halaifel erdî ve rafea ba’dakum fevka ba’dîn deracatil li yebluvekum fî ma atakum inne rabbeke serîul îkabi ve innehu le ğafurur rahîm
EN’AM SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.
2.O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de O’nun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz.
3. Hâlbuki O, göklerde de Allah’tır, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir.
4. Onlara Rablerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler.
5.Nitekim hak (Kur’an) kendilerine gelince onu yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri kendilerine ilerde gelecektir.
6.Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.
7. (Ey Muhammed!) Eğer sana kâğıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkâr edenler, “Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir” diyeceklerdi.
8.Bir de dediler ki: “Ona (açıktan göreceğimiz) bir melek indirilse ya!” Eğer (öyle) bir melek indirseydik artık iş bitirilmiş olurdu, sonra da kendilerine göz açtırılmazdı. (Hemen helâk edilirlerdi.)
9.Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk.
10.(Ey Muhammed!) Andolsun, senden önce de birçok peygamber alaya alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti.
11.De ki: “Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.”
12.De ki: “Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?” “Allah’ındır” de. O, merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar.
13. Gece ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
14.De ki: “Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği hâlde beslenmeye ihtiyacı olmayan Allah’tan başkasını mı dost edineceğim.” De ki: “Bana, (Allah’a) teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma (denildi).”
15. De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.”
16.(O günün azabı) kimden savuşturulursa, gerçekten (Allah) ona acımıştır. İşte bu apaçık kurtuluştur.
17. Şayet Allah sana bir zarar dokundursa, bunu O’ndan başka giderecek yoktur. Fakat sana bir hayır dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
18. O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
19.De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.”
20.Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (Peygamberi) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.
21. Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez.
22. Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah’a ortak koşanlara, “Nerede, ilâh olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarınız?” diyeceğimiz günü hatırla.
23.Sonunda onların manevraları, “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz (O’na) ortak koşanlar değildik” demelerinden başka bir şey olmayacaktır.
24. Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma ilâhları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi?
25. İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.
26. Onlar başkalarını ondan (Kur’an’dan) alıkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak kalırlar. Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helâk ediyorlar.
27. Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü’minlerden olsak” dedikleri vakit (hâllerini) bir görsen!
28. Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer çevrilselerdi, elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.
29. Derler ki: “Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.”
30. Rab’lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hâllerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?” Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş” diyecekler. (Allah), “Öyleyse inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!” diyecek.
31. Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca, bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, “Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay hâlimize!” diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!
32.Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
33. Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allah’ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar.
34.Andolsun ki, senden önce de birçok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı sabretmişler ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor.
35. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzere toplardı. O hâlde, sakın cahillerden olma.
36.(Davete), ancak (bütün kalpleriyle) kulak verenler uyar. (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir. Sonra da hepsi O’na döndürülürler
37.Dediler ki: “Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!” (Ey Muhammed!) De ki: “Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.”
38.Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.
39.Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içerisindeki birtakım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah, kimi dilerse onu şaşırtır. Kimi de dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar.
40. (Ey Muhammed!) De ki: “Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın).
41.Hayır! (Bu durumda) yalnız O’na dua edersiniz, O da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz o an Allah’a ortak koştuklarınızı unutursunuz.”
42.Andolsun, senden önce birtakım ümmetlere de peygamberler gönderdik. (Peygamberlerini dinlemediler.) Sonunda, yalvarsınlar da tövbe etsinler diye onları şiddetli yoksulluk ve darlıklarla yakaladık.
43. Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya.. Fakat (onu yapmadılar) kalpleri katılaştı. Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti.
44.Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar.
45. Böylece zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
46.De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilâh kimmiş?” Bak, biz âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar?
47. De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helâk edilecek?”
48.Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
49.Âyetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır.
50.De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”
51.Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar.
52.Rab’lerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun.
53.Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, “Allah, aramızdan şu adamları mı iman nimetine lâyık gördü?” desinler. Allah, şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?
54.Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman, de ki: “Selâm olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
55.Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız.
56.De ki: “Sizin, Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı. Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam.”
57.De ki: “Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”
58.De ki: “Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu.” Allah, zalimleri daha iyi bilir.
59.Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.
60. O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.
61.O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.
62. Sonra hepsi, gerçek sahipleri Allah’a döndürülürler. İyi bilin ki hüküm yalnız O’nundur. O, hesap görenlerin en çabuğudur.
63. De ki: “Sizler, açıktan ve gizlice O’na ‘Eğer bizi bundan kurtarırsa, elbette şükredenlerden olacağız’ diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?”
64.De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.”
65. De ki: “O, size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe, ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir.” Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz.
66. O (Kur’an) hak olduğu hâlde, kavmin onu yalanladı. De ki: “Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim.”
67. Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceksiniz.
68.Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma.
69.Allah’a karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar.
70.Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. Yoksa ona Allah’tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır.
71. De ki: “Allah’ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım? Allah, bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisingeri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları ‘bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları hâlde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı kimse gibi mi (olalım)?” De ki: “Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek emrolundu.”
72.Bir de, bize, “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’a karşı gelmekten sakının” diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız Allah’tır.
73.O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allah’ın “ol” deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. O’nun sözü gerçektir. Sûr’a üflendiği gün de mülk (hükümranlık) O’nundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
74. Hani İbrahim, babası Âzer’e, “Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti.
75. İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun.
76.Üzerine gece karanlığı basınca, bir yıldız gördü. “İşte Rabbim!” dedi. Yıldız batınca da, “Ben öyle batanları sevmem” dedi.
77.Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi. Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi.
78.Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca (kavmine dönüp), “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi.
79. “Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”
80.Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?”
81. “Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin.”
82. İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.
83.İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz.. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
84. Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.
85.Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı, İlyas’ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi salih kimselerden idi.
86.İsmail’i, Elyasa’ı, Yûnus’u ve Lût’u da doğru yola erdirmiştik. Her birini âlemlere üstün kılmıştık.
87. Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bir kısmını da. Bütün bunları seçtik ve bunları dosdoğru bir yola ilettik.
88.İşte bu, Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. Eğer onlar da Allah’a ortak koşsalardı, bütün yaptıkları boşa gitmişti.
89.Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkâr ederlerse, biz onları inkâr etmeyecek olan bir kavmi, onlara vekil kılmışızdır.
90. İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: “Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır.”
91. Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, “Allah, hiç kimseye hiçbir şey indirmedi” dediler. De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kâğıtlar hâline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) sizin de, babalarınızın da bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab’ı kim indirdi?” (Ey Muhammed!) “Allah” (indirdi) de, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar.
92. İşte bu (Kur’an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilâhî kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar.
93.Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, “Bana vahyolundu” diyen, ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O’nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız” diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!
94.Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah’ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz, sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.
95.Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki (O’ndan) nasıl çevriliyorsunuz?
96.O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir).
97.O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Bilen bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
98.O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır.
99.O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah’ın varlığını gösteren) ibretler vardır.
100.Bir de cinleri Allah’a birtakım ortaklar yaptılar. Oysa onları O yarattı. Bilgisizce Allah’a oğullar ve kızlar da uydurdular. O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir.
101.O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun bir eşi olmadığı hâlde, nasıl bir çocuğu olabilir? Hâlbuki her şeyi O yarattı. O, her şeyi hakkıyla bilendir.
102.İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. O, her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir.
103.Gözler O’nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder.” O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.
104.Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.
105.Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.
106.Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.
107.Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onlara vekil (onlardan sorumlu) da değilsin.
108.Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir.
109.Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse, mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?”
110.Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar.
111. Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık, Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
112.İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. O hâlde, onları iftiralarıyla baş başa bırak.
113. Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar ve işleyecekleri günahları işlesinler diye (bu fısıldamayı yaparlar).
114.“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.
115.Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
116. Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.
117. Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve yine O, doğru yolu bulanları en iyi bilendir.
118. Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah’ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin.
119. Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir.
120.Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır.
121. Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz.
122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.
123. İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar.
124. Onlara bir âyet geldiği zaman, “Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız” derler. Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap erişecektir.
125.Allah, her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah, inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.
126.Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
127.Rableri katında selâm yurdu (cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı onların dostudur.
128.Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık” diyecekler. Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
129.İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.
130.(O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
131.Bu (peygamberlerin gönderilmesi), Allah’ın, halkları habersizken ülkeleri haksız yere helâk etmeyeceği içindir.
132. Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
133.Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir.
134.Şüphesiz size va’dedilen şeyler mutlaka gelecektir. Siz bunun önüne geçemezsiniz.
135. De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.
136.Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O’na bir pay ayırdılar ve akıllarınca, “Şu, Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için” dediler. Ortakları için olan Allah’ınkine eklenmiyor. Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor.. Ne kötü hükmediyorlar!
137.Yine bunun gibi, Allah’a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi ki; onları helâke sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar. Eğer Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş başa bırak.
138.Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: “Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez. (Şunlar da) sırtları (binilmesi ve yük yüklemesi) haram edilmiş hayvanlardır.” Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah’a iftira ederek yaparlar. Bu iftiraları sebebiyle Allah onları cezalandıracaktır.
139. Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır.” Eğer ölü olursa, o vakit onda hepsi ortaktırlar. Allah, onların bu tür nitelemelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
140. Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir.
141. O, çardaklı-çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
142. Yine O, hayvanlardan da irili ufaklı var edendir. Allah’ın size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
143. O, (hayvanlardan) sekiz eşi de yaratandır: (Erkek ve dişi olarak) koyundan iki, keçiden de iki. Ey Muhammed! De ki: “Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bilerek haber verin.”
144.Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde, orada hazır mı idiniz!?” İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
145. De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
146.Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.
147. Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (Bununla beraber) suçlu bir toplumdan O’nun azabı geri çevrilmez.”
148.Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
149.De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.”
150.De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar.
151.(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.”
152.Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa âdil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.
153.İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.
154.Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek için Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ki, Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.
155. Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.
156,157. “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik” demeyesiniz, yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız.
158.(Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbinin âyetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermez. De ki: “Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz.”
159.Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
160.Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.
161.De ki: “Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”
162.Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”
163.“O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim.”
164.De ki: “Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir.
165.O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hâkim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Enam suresi türkçe okunuşta 99.ayet hatalı. Müteşabihav olması gerekmiyor mu