Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Enfal süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.
Kur’ân-ı kerîmin sekizinci sûresi. Bakara sûresinden sonra, Âl-i İmrân’dan önce inmiştir.
Medîne-i münevverede Bedr muhârebesinden sonra nâzil oldu (indi). Yetmiş beş âyet-i kerîmedir. Sûre, ismini, birinci âyette geçen Enfâl kelimesinden almıştır. Bu sûrede belli başlı konular; Bedr harbinde elde edilen ganîmetlerin dağıtılmasına dâir em irler, Peygamber efendimiz ve diğer peygamberlerle ilgili bâzı hususlardır. (Senâullah Dehlevî, İbn-i Abbâs)
Fazileti : Kim Enfâl ve Berâe sûrelerini okursa, kıyâmet gününde ben ona şefâat ederim ve onun nifâktan kurtulduğuna şehâdet ederim. (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzîl)
Konusu : Kur’ân-ı Kerîm’in bir özeti olan Fâtiha sûresinde Allah’ın lutfuna mazhar olanlarla O’nun gazabına uğrayanlardan ve doğru yoldan sapanlardan söz edilmiş, yalnız Allah’a kulluk eden ve sadece O’ndan yardım dileyenlere doğru yoldan ayrılmamaları telkin buyurulmuştu. Kulluk yolundan sapanların bir kısmı bu yolda sebat edenlere düşman oldukları ve onlara hayat hakkı tanımadıkları için tarih boyunca hak ile bâtılın mensupları arasında mücadele devam etmiştir. Bu mücadelenin bazan kaçınılmaz hale gelen şekillerinden biri de savaştır. Sûrenin asıl konusu Bedir örneğinden hareketle genel olarak savaşın amacı, barış, savaşta ele geçen esirler ve ganimetle ilgili hükümlerdir. Kur’an’ın temel amacı insanlara iman, ibadet ve ahlâk değerlerini kazandırmak olduğu için sûrede yeri geldikçe bu doğrultuda şu konulara yer verilmiştir:
1. Gerçek bir müminde bulunması gereken nitelikler,
2. Hicret,
3. Allah’ın ihlâslı ve fedakâr kullarına müstesna yardımları,
4. Allah ve resulüne itaatin gerekliliği ve sonuçları,
5. Takva ahlâkı ile hakkı bâtıldan ayırma bilinci arasındaki ilişki,
6. İnkârın dünya ve âhiret hayatında insana getirdikleri, 7. Allah’ın lutuf, nimet ve cezasının, kulların kendilerini değiştirme veiyileştirme çabalarıyla bağlantısı,
8. Maddî ve mânevî değerleri koruyabilmek ve meşrû savunmayı gerçekleştirebilmek için gerekli olan stratejik donanım ve hazırlık,
9. Müminler arasındaki birlik ve dayanışma ilişkisinin (velâyet) şartları ile boyutları.
ENFAL SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Yes’eluneke anil enfal kulil enfalu lillahi ver rasul fettekullahe ve aslihu zate beynikum ve etîy’ullahe ve rasulehu in kuntum mu’minîn
2. İnnemel mu’minunellezîne iza zukirallahu vecilet kulubuhum ve iza tuliyet aleyhim ayatuhu zadethum îmanev ve ala rabbihim yetevekkelun
3. Ellezîne yukîymunes salate ve mimma razaknahum yunfikun
4. ulaike humul mu’minine hakka lehum deracatun înde rabbihim ve mağfiratuv ve rizkun kerîm
5. Kema ahraceke rabbuke mim beytike bil hakkî ve inne ferîkam minel mu’minîne le karihun
6. Yucadiluneke fil hakkî ba’de ma tebeyyene keennema yusakune ilel mevti ve hum yenzurun
7. Ve iz yeîdukumullahu îhdet taifeteyni enneha lekum ve teveddune enne ğayra zatiş şevketi tekunu lekum ve yurîdullahu ey yuhîkkal hakka bi kelimatihî ve yaktaa dabiral kafirîn
8. Li yuhîkkal hakka ve yubtîlel batîle ve lev kerihel mucrimun
9. İz testeğîysune rabbekum festecabe lekum ennî mumiddukum bi elfim minel melaiketi murdifîn
10. Ve ma cealehullahu illa buşra ve li tatmeinne bihî kulubukum ve men nasru illa min îndillah innellahe azîzun hakîm
11. İz yuğaşşikumun nuase emenetem minhu ve yunessilu aleykum mines semai mael li yutahhirakum bihî ve yuzhibe ankum riczeş şeytani ve li yerbita ala kulubikum ve yusebbite bihil akdam
12. İz yuhîy rabbuke ilel melaiketi ennî meakum fe sebbitullezîne amenu seulkîy fî kulubillezîne keferur ru’be fadribu fevkal a’nakî vadribu minhum kulle benan
13. Zalike bi ennehum şakkullahe ve rasuleh ve mey yuşakîkîllahe ve rasulehu fe innellahe şedîdul îkab
14. Zalikum fe zukuhu ve enne lil kafirîne azaben nar
15. Ya eyyuhellezîne amenu iza lekîytumullezîne keferu zahfen fe la tuvelluhumul edbar
16. Ve mey yuvellihim yevmeizin duburahu illa muteharrifel li kîtalin ev mutehayyizen ila fietin fe kad bae bi ğadabim minellahi ve me’vahu cehennem ve bi’sel mesîyr
17. Fe lem taktuluhum ve lakinnellahe katelehum ve ma rameyte iz rameyte ve lakinnellahe rama ve li yubliyel mu’minîne minhu belaen hasena innellahe semîun alîm
18. Zalikum ve ennellahe muhinu keydil kafirîn
19. İn testeftihu fekad caekumul feth ve in tentehu fe huve hayrul lekum ve in teudu neud ve len tuğniye ankum fietukum şey’ev ve lev kesurat ve ennellahe meal mu’minîn
20. Ya eyyuhellezîne amenu etîy’ullahe ve rasulehu vela tevellev anhu ve entum tesmeun
21. Ve la tekunu kellezîne kalu semî’na ve hum la yesmeun
22. İnne şerrad devabbi îndellahis summul bukmullezîne la ya’kîlun
23. Ve lev alimellahu fîhim hayral le esmeahum ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu’ridun
24. Ya eyyuhellezîne amenustecîbu lillahi v lir rasuli iza deakum lima yuhyîkum va’lemu ennellahe yehulu beynel mer’i ve kalbihî ve ennehu ileyhi tuhşerun
25. Vetteku fitnetel la tusîybennellezîne zalemu minkum hassah va’lemu ennellahe şedîdul îkab
26. Veskuru iz entum kalîlum musted’afune fil erdî tehafune ey yetehattafekumun nasu fe avakum ve eyyedekum bi nasrihî ve razekakum minet tayyibati leallekum teşkurun
27. Ya eyyuhellezîne amenu la tehunullahe ver rasule ve tehunu emanatikum ve entum ta’lemun
28. Va’lemu ennema emvalukum ve evladukum fitnetuv ve ennellahe îndehu ecrun azîym
29. Ya eyyuhellezîne amenu in tettekullahe yec’al lekum furkanev ve yukeffir ankum seyyiatikum ve yağfir lekum vallahu zul fadlil azîym
30. Ve iz yemkuru bikellezîne keferu li yusbituke ev yaktuluke ev yuhricuk ve yemkurune ve yemkurullah vallahu hayrul makirîn
31. Ve iza tutla alehim ayatuna kalu kad semî’na lev neşau le kulna misle haza in haza illa esatîyrul evvelîn
32. Ve iz kalullahumme in kane haza huvel hakka min îndike fe emtîr aleyna hîcaratem mines semai evi’tina bi azabin elîm
33. Ve ma kanellahu li yuazzibehum ve ente fîhim ve ma kanellahu muazzibehum ve hum yestağfirun
34. Ve ma lehum ella yuazzibehumullahu ve hum yesuddune anil mescidil harami ve ma kanu evliyaeh in evliyauhu illel muttekune ve lakinne ekserahum la ya’lemun
35. Ve ma kane salatuhum îndel beyti illa mukaev ve tasdiyeh fe zukul azabe bi ma kuntum tekfurun
36. İnnellezîne keferu yunfikune emvalehum li yesuddu an sebîlillah fe seyunfikuneha summe tekunu aleyhim hasraten summe yuğlebun vellezîne keferu ila cehenneme yuhşerun
37. Li yemizellahul habise minet tayyibi ve yec’alel habîse ba’dahu ala ba’dîn fe yerkumehu cemîan fe yec’alehu fî cehennem ulaike humul hasirun
38. Kul lillezîne keferu iy yentehu yuğfer lehum ma kad selef ve iy yeudu fe kad medat sunnetul evvelîn
39. Ve katiluhum hatta la tekune fitnetuv ve yekuned dînu kulluhu lillah fe inintehev fe innellahe bi ma ya’melune besîyr
40. Ve in tevellev fa’lemu ennellahe mevlakum nî’mel mevla ve nî’men nesîyr
41. Va’lemu ennema ğanimtum min şey’in fe enne lillahi humusehu ve lir rasuli ve lizil kurba vel yetama vel mesakîni vebnis sebîli in kuntum amentum billahi ve ma enzelna ala abdina yevmel furkani yevmel tekal cem’an vallahu ala kulli şey’in kadîr
42. İz entum bil udvetid dunya ve hum bil udvetil kusva ver rakbu esfele minkum ve lev tevaadtum lahteleftum fil mîadi ve lakil li yakdîyellahu emran kane mef’ulel li yehlike men heleke am beyyinetiv ve yahya men hayye am beyyineh ve innellahe le semîun alîm
43. İz yurîkehumullahu fî menamike kalîla ve lev erakehum kesîral le feşiltum ve le tenaza’tum fil emri ve lainnellahe sellem innehu alîmum bi zatis sudur
44. Ve iz yurîkumuhum izil tekaytum fî a’yunikum kalîlev ve yukallilukum fî a’yunihim li yakdîyellahu emran kane mef’ula ve ilellahi turceul umur
45. Ya eyyuhellezîne amenu iza lekîytum fieten fesbutu veskurullahe kesîral leallekum tuflihun
46. Ve etîy’ullahe ve rasulehu ve la tenazeu fe tefşelu ve tezhebe rîhukum vasbiru innellahe meas sabirîn
47. Ve la tekunu kellezîne haracu min diyarihim betarav ve riaen nasi ve yesuddune an sebîlillah vallahu bi ma ya’melune muhîyt
48. Ve iz zeyyene lehumuş şeytanu a’malehum ve kale la ğalibe lekumul yevme minen nasi ve innî carul lekum felemma teraetil fietani nekesa ala akîbeyhi ve kale innî berîum minkum innî era ma la teravne innî ehafullah vallahu şedîdul îkab
49. İz yekulul munafikune vellezîne fî kulubihim meradun ğarra haulai dînuhum ve mey yetevekkel alellahi fe innellahe azîzun hakîm
50. Ve lev tera iz yeteveffellezîne keferul melaiketu yadribune vucuhehum ve edbarahum ve zuku azabel harîyk
51. Zalike bima kaddemet eydîkum ve ennellahe leysi bi zallamil lil abîd
52. Kede’bi ali fir’avne vellezîne min kablihim keferu bi ayatillahi fe ehazehumullahu bi zunubihim innellahe kaviyyun şedîdul îkab
53. Zalike bi ennellahe lem yeku muğayyiran nî’meten en’ameha ala kavmin hatta yuğayyiru ma bi enfusihim ve ennellahe semîun alîm
54. Kede’bi ali fir’avne vellezîne min kablihim kezzebu bi ayati rabbihim fe ehleknahum bi zunubihim ve ağrakna ale fir’avn ve kullun kanu zalimîn
55. İnne şerrad devabbi îndellahillezîne keferu fehum la yu’minun
56. Ellezîne ahedte minhum summe yenkudune ahdehum fî kulli merrativ ve hum la yettekun
57. Fe imma teskafennehum fil harbi fe şerrid bihim men halfehum leallehum yezzekkerun
58. Ve imma tehafenne min kavmin hîyaneten fembiz ileyhim ala seva’ innellahe la yuhîbbul hainîn
59. Ve la yahsebennellezîne keferu sebeku innehum la yu’cizun
60. Ve eîddu lehum mesteta’tum min kuvvetiv ve mir ribatîl hayli turhibune bihî aduvvellahi ve aduvvekum ve aharîne min dunihim la ta’lemunehum allahu ya’lemuhum ve ma tunfiku min şey’in fî sebîlillahi yuveffe ileykum ve entum la tuzlemun
61. Ve in cenehu lis selmi fecnah leha ve tevekkel alellah innehu huves semîul alîm
62. Ve iy yurîdu ey yahdeuke fe inne hasbekellah huvellezî eyyedeke bi nasrihî ve bil mu’minîn
63. Ve ellefe beyne kulubihim lev enfakte ma fil erdî cemîam ma ellefte beyne kulubihim ve lakinnellahe ellefe beynehum innehu azîzun hakîm
64. Ya eyyuhen nebiyyu hasbukellahu ve menittebeake minel mu’minîn
65. Ya eyyuhen nebiyyu harridîl mu’minîne alel kîtal iy yekum minkum işrune sabirune yağlibu mieteyn ve iy yekum minkum mietuy yağlibu elfem minellezîne keferu bi ennehum kavmul la yefkahun
66. El ane haffefellahu ankum ve alime enne fîkum da’fa fe iy yekum minkum mietun sabiratuy yağlibu mieteyn ve iy yekum minkum elfuy yağlibu elfeyni bi iznillah vallahu meas sabirîn
67. Ma kane li nebiyyin ey yekune lehu esra hatta yushîne fil ard turîdune aradad dunya vallahu yurîdul ahîrah vallahu azîzun hakîm
68. Lev la kitabum minellahi sebeka lemessekum fîma ehaztum azabun azîym
69. Fe kulu mimma ğanimtum halalen teyyibev vettekullah innellahe ğafurur rahîym
70. Ya eyyuhen nebiyyu kul limen fî eydîkum minel esra iy ya’lemillahu fî kulubikum hayray yu’tikum hayram mimma uhîze minkum ve yağfir lekum vallahu ğafurur rahîym
71. Ve iy yurîdu hîyaneteke fe kad hanullahe min kablu fe emkene minhum vallahu alîmun hakîm
72. İnnelezîne amenu ve haceru ve cahedu bi emvalihim ve enfusihim fî sebîlillahi vellezîne avev ve nesaru ulaike ba’duhum evliyau ba’d vellezîne amenu ve lem yuhaciru ma lekum miv velayetihim min şey’in hatta yuhaciru ve inistensarukum fid dîni fe aleykumun nasru illa ala kavmim beynekum ve beynehum mîsak vallahu bi ma ta’melune besîyr
73. Vellezîne keferu ba’duhum evliyau ba’d illa tef’aluhu tekun fitnetun fel erdî ve fesadun kebîr
74. Vellezîne amenu ve haceru ve cahedu fî sebilillahi vellezîne avev ve nesaru ulaike humul mu’minune hakka lehum mağfiratuv ve rizkun kerîm
75. Vellezîne amenu mim ba’du ve haceru ve cahedu meakum fe ulaike minkum ve ulul erhami ba’duhum evla bi ba’dîn fî kitabillah innellahe bi kulli şey’in alîm
ENFAL SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”
2.Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.
3.Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir.
4.İşte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.
5. Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna (savaşmak üzere) evinden çıkarmıştı. Mü’minlerden bir grup ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi.
6.Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle o konuda tartışıyorlardı.
7. Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye va’dediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.
8.Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah’ın hakkı ortaya çıkarması ve batılı ortadan kaldırması içindi.
9. Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, “Ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum” diye cevap vermişti.
10.Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
11.Hani (Allah) kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi temizlemek, sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.
12.Hani Rabbin meleklere, “Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına” diye vahyediyordu.
13.Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir.
14.İşte şimdi siz tadın onu! Kâfirlere bir de cehennem azabı vardır.
15.Ey iman edenler. Savaş düzeninde iken kâfirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönmeyin (savaştan kaçmayın).
16.-Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu hariç- böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse mutlaka o, Allah’ın gazabına uğramış olur. Onun varacağı yer de cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!
17.(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
18.İşte durum bu: (Allah, mü’minleri güzel bir şekilde dener). Bir de Allah, kâfirlerin tuzağını zayıf düşürendir.
19.(Ey inkârcılar!) Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi. Eğer (peygambere karşı gelmekten) vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah mü’minlerle beraberdir.
20.Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin.
21. İşitmedikleri hâlde, “işittik” diyenler gibi de olmayın.
22.Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir.
23.Allah, onlarda bir hayır (hakka yöneliş) olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi dahi mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi.
24.Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.
25.Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.
26.O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz.
27.Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.
28.Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.
29.Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.
30.Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.
31. Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler.
32.Hani onlar, “Ey Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir” demişlerdi.
33.Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.
34.Onlar Mescid-i Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.
35.Onların, Kâ’be’nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey müşrikler) inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı.
36.Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.
37. Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
38.Ey Muhammed! İnkâr edenlere söyle: Eğer (iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır. Eğer (düşmanlık ve savaşa) dönerlerse, öncekilere uygulanan ilâhî kanun devam etmiş olacaktır.
39.Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer (küfürden) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir.
40.Eğer yüz çevirirlerse bilin ki Allah sizin dostunuzdur. O, ne güzel dosttur; O, ne güzel yardımcıdır!
41.Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
42.Hani siz vadinin (Medine’ye) yakın tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. (Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şâyet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız). Fakat Allah, olacak bir işi (mü’minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
43.Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
44.Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler Allah’a döndürülür.
45.Ey iman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.
46.Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
47.Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır.
48.Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve, “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.” demişti. Fakat iki taraf (savaş alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisingeriye dönüp, “Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır” demişti.
49. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Bunları dinleri aldatmış” diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
50.Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken bir görseydin.
51.(Ey kâfirler!) Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah kullarına zulmedici değildir.
52.Bunların durumu tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır.
53.Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
54.Bunların durumu, tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlar, biz de onları günahları sebebiyle helâk etmiştik ve Firavun ailesini de suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi.
55.Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkâr edenlerdir. Artık onlar iman etmezler.
56.Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozan kimselerdir.
57.Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.
58.(Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
59.İnkâr edenler, asla yakayı kurtardıklarını zannetmesinler. Çünkü onlar (sizi) âciz bırakamazlar.
60.Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.
61.Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
62,63. Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat, Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
64.Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah yeter.
65.Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.
66.Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir.
67.Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
68.Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye)den dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
69.Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
70.Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere söyle: Eğer Allah, kalplerinizde (iman, ihlâs, iyi niyet gibi) bir hayır (olduğunu) bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
71.Eğer sana hainlik etmek isterlerse, (bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı (sana) imkân vermişti. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
72.İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
73.İnkâr edenler de birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız, yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur.
74.İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
75.Daha sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Allah’ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha lâyıktırlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.