Konularına göre alfabetik Kur’an sistematik fihristi kelime sözleri. Dağı anlatan ayetler nelerdir? Kuranda dağla ile ilgili arapça sure ve ayetlerin okunuşları hangileridir? Kurani Kerimde dağlar hakkında neler söylüyor? Dağ ile ilgili Kur’anı Kerim de sure ve ayetlerin anlamları meali nedir?
Bakara Suresi, 260. ayet: Hani İbrahim: “Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona:) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için” dedi. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Bakara Suresi, 260. ayet okunuşu : Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Araf Suresi, 74. ayet: “(Allah’ın) Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.”
Araf Suresi, 74. ayet okunuşu : Vezkurû iz cealekum hulefâe min ba’di âdin ve bevveekum fîl ardı tettehızûne min suhûlihâ kusûren ve tenhitûnel cibâle buyûten fezkurû âlâallâhi ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).
Araf Suresi, 143. ayet: Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi onunla konuşunca: “Rabbim, bana göster, Seni göreyim” dedi. (Allah:) “Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin.” Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: “Sen ne Yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim” dedi.
Araf Suresi, 143. ayet okunuşu : Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyk(ileyke), kâle len terânî ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn(mu’minîne).
Araf Suresi, 171. ayet: Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki:) “Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün, ki sakınasınız.”
Araf Suresi, 171. ayet okunuşu : Ve iz netaknel cebele fevkahum ke ennehu zulletun ve zannû ennehu vâkıun bihim, huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûn(tettekûne).
Hud Suresi, 42. ayet: (Gemi) Onlarla dağlar gibi dalga(lar) içinde yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna seslendi: “Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kafirlerle birlikte olma.”
Hud Suresi, 42. ayet okunuşu : Ve hiye tecrî bihim fî mevcin kel cibâli ve nâdâ nûhunibnehu ve kâne fî ma’zilin yâ buneyyerkeb meanâ ve lâ tekun meal kâfirîn(kâfirîne)
Hud Suresi, 43. ayet: (Oğlu) Dedi ki: “Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur.” Dedi ki: “Bugün Allah’ın emrinden, esirgeyen olan (Allah)dan başka bir koruyucu yoktur.” Ve ikisinin arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.
Hud Suresi, 43. ayet okunuşu : Kâle seâvî ilâ cebelin ya’sımunî minel mâ'(mâi) kâle lâ âsımel yevme min emrillâhi illâ men rahim(rahime), ve hâle beynehumal mevcu fe kâne minel mugrakîn(mugrakîne)
Ra’d Suresi, 31. ayet: Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (yine bu Kur’an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah’ındır. İman edenler hala anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkar edenler, Allah’ın va’di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)
Ra’d Suresi, 31. ayet okunuşu : Ve lev enne kur’ânen suyyiret bihil cibâlu ev kuttıat bihil ardu ev kullime bihil mevtâ, bel lillâhil emru cemîâ(cemîan), e fe lem ye’yesillezîne âmenû en lev yeşâullâhu le heden nâse cemîâ(cemîan),ve lâ yezâlullezîne keferû tusîbuhum bi mâ sanaû kâriatun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye’tiye va’dullâh(va’dullâhi), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).
İbrahim Suresi, 46. ayet: Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.
İbrahim Suresi, 46. ayet okunuşu : Ve kad mekerû mekrehum ve indallâhi mekruhum, ve in kâne mekruhum li tezûle minhul cibâl(cibâlu).
Hicr Suresi, 82. ayet: Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.
Hicr Suresi, 82. ayet okunuşu : Ve kânû yanhıtûne minel cibâli buyûten âminîn(âminîne)
Nahl Suresi, 15. ayet: Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.
Nahl Suresi, 15. ayet okunuşu : Ve elkâ fîl ardı revâsiye en temîde bikum ve enhâren ve subulen leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Nahl Suresi, 68. ayet: Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.
Nahl Suresi, 68. ayet okunuşu : Ve evhâ rabbuke ilen nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mineş şeceri ve mimmâ ya’rişûn(ya’rişûne).
Nahl Suresi, 81. ayet: Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
Nahl Suresi, 81. ayet okunuşu : Vallâhu ceale lekum mimmâ halaka zılâlen ve ceale lekum minel cibâli eknânen ve ceale lekum serâbîle tekîkumul harra ve serâbîle tekîkum be’sekum, kezâlike yutimmu ni’metehu aleykum leallekum tuslimûn(tuslimûne).
İsra Suresi, 37. ayet: Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin.
İsra Suresi, 37. ayet okunuşu : Ve lâ temşi fîl ardı merehâ(merehan), inneke len tahrikal arda ve len teblugal cibâle tûlâ(tûlen).
Kehf Suresi, 47. ayet: Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda bırakmamışızdır.
Kehf Suresi, 47. ayet okunuşu : Ve yevme nuseyyirul cibâle ve terel arda bârizeten ve haşernâhum fe lem nugâdir minhum ehadâ(ehaden)
Kehf Suresi, 96. ayet: “Bana demir kütleleri getirin”, iki dağın arası eşit düzeye gelince, “Körükleyin” dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: “Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim.”
Kehf Suresi, 96. ayet okunuşu : Atûnî zuberel hadîd(hadîdi), hattâ izâ sâvâ beynes sadafeyni kâlenfuhû, hattâ izâ cealehu nâren kâle âtûnî ufrig aleyhi kıtrâ(kıtren)
Meryem Suresi, 90. ayet: Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.
Meryem Suresi, 90. ayet okunuşu : Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehırrul cibâlu heddâ(hedden)
Taha Suresi, 105. ayet: Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: “Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak”
Taha Suresi, 105. ayet okunuşu : Ve yes’elûneke anil cibâli fe kul yensifuhâ rabbî nesfâ(nesfen).
Enbiya Suresi, 31. ayet: Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.
Enbiya Suresi, 31. ayet okunuşu : Ve cealnâ fîl ardı revâsiye en temîde bihim ve cealnâ fîhâ ficâcen subulen leallehum yehtedûn(yehtedûne)
Enbiya Suresi, 79. ayet: Biz bunu (hükmü) Süleyman’a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar Biz idik.
Enbiya Suresi, 79. ayet okunuşu : Fe fehhemnâhâ suleymân(suleymâne), ve kullen âteynâ hukmen ve ılmen ve sehharnâ mea dâvudel cibâle yusebbihne vet tayr(tayre), ve kunnâ fâılîn(fâılîne)
Hac Suresi, 18. ayet: Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
Hac Suresi, 18. ayet okunuşu : E lem tera ennellahe yescüdü lehu men fıs semavati ve men fil erdı veş şemsü vel kameru ven nücumü vel cibalü veş şeceru ved devabbü ve kesırum minen nas ve kesırun hakka aleyhil azab ve mey yühinillahü fe ma lehu min mükrim innellahe yef’alü ma yeşa’ (secde ayeti)
Nur Suresi, 43. ayet: Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine isabet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.
Nur Suresi, 43. ayet okunuşu : E lem tera ennallâhe yuzcî sehâben summe yuellifu beynehu summe yec’aluhu rukâmen fe teral vedka yahrucu min hılâlih(hılâlihî), ve yunezzilu mines semâi min cibâlin fîhâ min beredin fe yusîbu bihî men yeşâu ve yasrifuhu an men yeşâu, yekâdu senâ berkıhî yezhebu bil ebsâr(ebsâri).
Şuara Suresi, 63. ayet: Bunun üzerine Musa’ya: “Asanla denize vur” diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.
Şuara Suresi, 63. ayet okunuşu : Fe evhaynâ ilâ mûsâ enıdrib bi asâkel bahr(bahra), fenfeleka fe kâne kullu firkın ket tavdil azîm(azîmi).
Şuara Suresi, 149. ayet: “Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz.”
Şuara Suresi, 149. ayet okunuşu : Ve tenhıtûne minel cibâli buyûten fârihîn(fârihîne).
Neml Suresi, 61. ayet: Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.
Neml Suresi, 61. ayet okunuşu : Emmen cealel arda karâren ve ceale hılâlehâ enhâren ve ceale lehâ revâsiye ve ceale beynel bahreyni hâcizâ(hâcizen), e ilâhun meallâh(meallâhi), bel ekseruhum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Neml Suresi, 88. ayet: Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi ‘sapasağlam ve yerli yerinde yapan’ Allah’ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır.
Neml Suresi, 88. ayet okunuşu : Ve terel cibâle tahsebuhâ câmideten ve hiye temurru merres sehâb(sehâbi), sun’allâhillezî etkane kulle şey’(şey’in), innehu habîrun bimâ tef’alûn(tef’alûne).
Lokman Suresi, 10. ayet: O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik.
Lokman Suresi, 10. ayet okunuşu : Halakas semâvâti bi gayri amedin terevnehâ ve elkâ fîl ardı revâsiye en temîde bikum ve besse fîhâ min kulli dâbbeh(dâbbetin), ve enzelnâ mines semâi mâen fe enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin).
Ahzab Suresi, 72. ayet: Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
Ahzab Suresi, 72. ayet okunuşu : İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen)
Sebe Suresi, 10. ayet: Andolsun, Biz Davud’a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. “Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin” (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık.
Sebe Suresi, 10. ayet okunuşu : Ve lekad âteynâ dâvûde minnâ fadlâ(fadlen), yâ cibâlu evvibî meahu vet tayr(tayre), ve elennâ lehul hadîd(hadîde).
Fatır Suresi, 27. ayet: Allah’ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık).
Fatır Suresi, 27. ayet okunuşu : E lem tere ennallâhe enzele mines semâi mâen, fe ahrecnâ bihî semerâtin muhtelifen elvânuhâ, ve minel cibâli cudedun bîdun ve humrun muhtelifun elvânuhâ ve garâbîbu sûd(sûdun).
Sad Suresi, 18. ayet: Doğrusu Biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah’ı) tesbih ederlerdi.
Sad Suresi, 18. ayet okunuşu : İnnâ sahharnel cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı).
Fussilet Suresi, 10. ayet: Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti.
Fussilet Suresi, 10. ayet okunuşu : Ve ceale fîhâ revâsiye min fevkıhâ ve bâreke fîhâ ve kaddere fîhâ akvâtehâ fî erbeati eyyâm(eyyâmin), sevâen lis sâilîn(sâilîne)
Şura Suresi, 32. ayet: Denizde yüksek dağlar gibi seyreden gemiler O’nun ayetlerindendir.
Şura Suresi, 32. ayet okunuşu : Ve min ayatihil cevari fil bahri kel a’lam
Kaf Suresi, 7. ayet: Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ‘göz alıcı ve iç açıcı’ her çiftten (nice bitkiler) bitirdik.
Kaf Suresi, 7. ayet okunuşu : Vel arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ revâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli zevcin behîcin
Tur Suresi, 10. ayet: Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.
Tur Suresi, 10. ayet okunuşu : Ve tesîrul cibâlu seyrâ(seyren).
Rahman Suresi, 24. ayet: Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler O’nundur.
Rahman Suresi, 24. ayet okunuşu : Ve lehul cevâril munşeâtu fîl bahri kel alâm(alâmi)
Vakıa Suresi, 5. ayet: Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,
Vakıa Suresi, 5. ayet okunuşu : Ve bussetil cibâlu bessâ(bessen)
Haşr Suresi, 21. ayet: Şayet Biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.
Haşr Suresi, 21. ayet okunuşu : Lev enzelnâ hâzel kur’âne alâ cebelin le reeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve tilkel emsâlu nadribuhâ lin nâsi leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne)
Hakka Suresi, 14. ayet: Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.
Hakka Suresi, 14. ayet okunuşu : Ve humiletil ardu vel cibâlu fe dukketâ dekketen vâhıdeh(vâhıdeten)
Mearic Suresi, 9. ayet: Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak.
Mearic Suresi, 9. ayet okunuşu : Ve tekûnul cibâlu kel ıhn(ıhni)
Müzzemmil Suresi, 14. ayet: (Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur.
Müzzemmil Suresi, 14. ayet okunuşu : Yevme tercuful ardu vel cibâlu ve kânetil cibâlu kesîben mehîlâ(mehîlen).
Mürselat Suresi, 10. ayet: Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,
Mürselat Suresi, 10. ayet okunuşu : Ve izel cibâlu nusifet.
Mürselat Suresi, 27. ayet: Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?
Mürselat Suresi, 27. ayet okunuşu : Ve cealnâ fîhâ revâsiye şâmihâtin ve eskaynâkum mâen furâtâ(furâten).
Nebe’ Suresi, 7. ayet: Dağları da birer kazık?
Nebe’ Suresi, 7. ayet okunuşu : Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
Nebe’ Suresi, 20. ayet: Dağlar yürütülmüş, artık bir serab oluvermiştir.
Nebe’ Suresi, 20. ayet okunuşu : Ve suyyiretil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
Nazi’at Suresi, 32. ayet: Dağlarını dikip-oturttu;
Nazi’at Suresi, 32. ayet okunuşu : Vel cibâle ersâhâ.
Tekvir Suresi, 3. ayet: Dağlar, yürütüldüğü zaman,
Tekvir Suresi, 3. ayet okunuşu : Ve izelcibâlu suyyiret.
Gaşiye Suresi, 19. ayet: Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu?
Gaşiye Suresi, 19. ayet okunuşu : Ve ilel cibâli keyfe nusıbet
Tin Suresi, 2. ayet: Sina dağına,
Tin Suresi, 2. ayet okunuşu : Ve tûri sînîn(sînîne)
Kaari’a Suresi, 5. ayet: Ve dağların ‘etrafa saçılmış’ renkli yünler gibi olacakları (gün),
Kaari’a Suresi, 5. ayet okunuşu : Ve tekûnul cibâlu kel ıhnil menfûş(menfuşi)