Kur’ân-ı kerîmin yirmi üçüncü sûresi. Enbiyâ sûresinden sonra, Secde sûresinden önce inmiştir. Mü’minûn sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Yüz on sekiz âyet-i kerîmedir.Sûrenin ilk âyetlerinde kurtuluşa eren mü’minlerin ibâdetlerinden, yaşayışlarından ve kavuşacakları âhiret nîmetlerinden bahsedildiği için Sûret-ül-mü’minûn denilmiştir. Sûrede ayrıca, Allahü teâlânın insanları yarattığı, onlara neler bağışladığı, Nûh, Mûsâ, Hârûn ve Îsâ aleyhimüsselâmın karşılaştıkları güçlükler, inkârcıların uğrayacakları felâketler, Allahü teâlânın büyüklüğü ve kudreti, kıyâmet günü ve o günde olacak şeyler bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Taberî,Râzî, Kurtubî, Ebû Hayyân)
Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Müminun süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.
Kısaca Konusu : Mü’minûn sûresinin öncelikli konusu inananların üstün nitelikleridir. Daha sonra her bir insanın anne karnındaki oluşum süreci, Hz. Nûh ve adı verilmeyen bir peygamber ile Mûsâ ve Hârûn hakkında ibretli bilgiler, tebliğlerinin ortak noktaları, peygamberlerin yolundan giden ümmetlerin ve onların yolundan sapan inkârcıların başlıca özellikleri, Mekke putperestlerinin, sorulduğunda Allah’ın yaratıcı gücünü kabul etmelerine rağmen O’na ortak koşmaları ve âhirete inanmamaları, bunların âhiretteki acıklı durumları, pişmanlıkları ve karşılık bulmayacak dilekleri hakkında açıklamalar yapılmaktadır. Sûre, “Rabbim! Beni bağışla, bana merhamet et; sen merhametli olanların en üstünüsün!” meâlindeki dua cümlesiyle son bulur.
Fazileti : Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resûlullah, bir ara olağan üstü vahiy hallerinden birini yaşarken kıbleye dönüp ellerini kaldırarak, “Allahım! Bize nimetini arttır, eksiltme; bizi onurlandır, alçaltma; bize ihsan et, mahrum etme; bizi seçkin kıl (düşmanlarımıza karşı) zayıf duruma düşürme; bizden hoşnut ol ve bizi senden hoşnut kıl!” diye dua ettikten sonra, “Şu anda bana on âyet indi; kim bu âyetlerin gereğini yaparsa cennete girecektir” buyurmuş, ardından da bu sûrenin ilk on âyetini okumuştur (Müsned I, 34).1 – 11
MUMİ’NUN SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Kad eflehal mu’minun
2. Ellezîne hum fî salatihim haşiun
3. Vellezîne hum anil lağvi mu’ridun
4. Vellezîne hum liz zekati faîlun
5. Vellezîne hum li furucihim hafizun
6. İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum fe innehum ğayru melumîn
7. Fe menibteğa verae zalike fe ulaike humul adun
8. Vellezîne hum li emanatihim ve ahdihim raun
9. Vellezîne hum ala salevatihim yuhafizun
10. ulaike humul varisun
11. Ellezîne yerisunel firdevs hum fîha halidun
12. Ve le kad halaknel insane min sulaletim min tîyn
13. Summe cealnahu nutfeten fî kararim mekîn
14. Summe halaknen nutfete alekaten fe halaknel alekate mudğaten fe halaknel mudğate îzamen fe kesevnel îzame lahmen summe enşe’nahu halkan ahar fe tebarakellahu ahsenul halikîyn
15. Summe innekum ba’de zalike le meyyitun
16. Summe innekum yevmel kîyameti tub’asun
17. Ve le kad halakna fevkakum seb’a taraika ve ma kunna anil halkî ğafilîn
18. Ve enzelna mines semai maem bi kaderin fe eskennahu fil erdî ve inna ala zehabim bihî le kadirun
19. Fe enşe’na lekum bihî cennatim min nehîyliv ve a’nab lekum fîha fevakihu kesîratuv ve minha te’kulun
20. Ve şeceraten tahrucu min turi seynae tembutu bid duhni ve sîbğil lil akilîn
21. Ve inne lekum fil en’ami le îbrah nuskîykum mimma fî butuniha ve lekum fîha menafiu kesîratuv ve minha te’kulun
22. Ve aleyha ve alel fulki tuhmelun
23. Ve le kad erselna nuhan ila kavmihî fe kale ya kavmî’budullahe mal lekum min ilahin ğayruh e fe la tettekun
24. Fe kalel meleullezîne keferu min kavmihî ma haza illa beşerum mislukum yurîdu ey yetefeddale aleykum ve lev şaellahu le enzele melaikeh ma semî’na bi haza fî abainel evvelîn
25. İn huve illa raculum bihî cinnetun fe terabbesu bihî hatta hîyn
26. Kale rabbinsurnî bima kezzebun
27. Fe evhayna ileyhi enisnaîl fulke bi a’yunina ve vahyina fe iza cae emruna ve farat tennuru fesluk fîha min kullin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlu minhum ve la tuhatîbnî fillezîne zalemu innehum muğrakun
28. Fe izesteveyte ente ve mem meake alel fulki fe kulil hamdu lillahillezî neccana minel kavmiz zalimîn
29. Ve kur rabbi enzilnî munzelem mubarakev ve ente hayrul munzilîn
30. İnne fî zalike le ayativ ve in kunna le mubtelîn
31. Summe enşe’na mim ba’dihim karnen aharîn
32. Fe erselna fîhim rasulem minhum enî’budullahe ma lekum min ilahin ğayruh e fe la tettekun
33. Ve kalel meleu min kavmihillezîne keferu ve kezzebu bi likail ahîrati ve etrafnahum fil hayatid dunya ma haza illa beşerum mislukum ye’kulu mimma te’kulune minhu ve yeşrabu mimma teşrabun
34. Ve lein eta’tum beşeram mislekum innekum izel lehasirun
35. E yeîdukum ennekum iza mittum ve kuntum turabev ve îzamen ennekum muhracun
36. Heyhate heyhate lima tuadun
37. İn hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya ve ma nahnu bi meb’usîn
38. İn huve illa raculuniftera alellahi kezibev ve ma nahnu lehu bi mu’minîn
39. Kale rabbinsurnî bima kezzebun
40. Kale amma kalîlil le yusbihunne nadimîn
41. Fe ehazethumus sayhatu bil hakkî fe cealnahum ğussa fe bu’del lil kavmiz zalimîn
42. Summe enşe’na mim ba’dihim kurunen aharîn
43. Ma tesbiku min ummetin eceleha ve ma yeste’hîrun
44. Summe erselna rusulena tetra kullema cae ummeter rasuluha kezzebuhu fe etba’na ba’dahum ba’dav ve cealnahum ehadîs fe bu’del li kavmil la yu’minun
45. Summe erselna musa ve ehahu harune bi ayatina ve sultanim mubîn
46. İla fir’avne ve meleihî festekberu ve kanu kavmen alîn
47. Fe kalu enu’minu li beşerayni mislina ve kavmuhuma lena abidun
48. Fe kezzebuhuma fe kanu minel muhlekîn
49. Ve le kad ateyna musel kitabe leallehum yehtedun
50. Ve cealnebne meryeme ve ummehu ayetev ve aveynahuma ila rabvetin zati karariv ve meîyn
51. Ya eyyuher rusulu kulu minet tayyibati va’melu saliha innî bima ta’melune alîm
52. Ve inne hazihî ummetukum ummetev vahîdetev ve ene rabbukum fettekun
53. Fetekkatau emrahum beynehum zubura kullu hîzbim bima ledeyhim ferihun
54. Fezerhum fî ğamratihim hatta hîyn
55. E yahsebune ennema numidduhum bihî mim maliv ve benîn
56. Nusariu lehum fil hayrat bel la yeş’urun
57. İnnellezîne hum min haşyeti rabbihim muşfikun
58. Vellezîne hum bi ayati rabbihim yu’minun
59. Vellezîne hum bi rabbihim la yuşrikun
60. Vellezîne yu’tune ma atev ve kulubuhum veciletun ennehum ila rabbihim raciun
61. ulaike yusariune fil hayrati ve hum leha sabikun
62. Ve la nukellifu nefsen illa vus’aha ve ledeyna kitabuy yentîku bil hakkî ve hum la yuzlemun
63. Vel kulubuhum fî ğamratim min haza ve lehum a’malum min duni zalike hum leha amilun
64. Hatta iza ehazna mutrafîhim bil azabi iza hum yec’erun
65. La tec’erul yevme innekum minna la tunsarun
66. Kad kanet ayatî tutla aleykum fe kuntum ala a’kabikum tenkisun
67. Mustekbirîne bihî samiran tehcurun
68. E fe lem yeddebberul kavle em caehum ma lem ye’ti abaehumul evvelîn
69. Em lem ya’rifu rasulehum fe hum lehu munkirun
70. Em yekulune bihî cinneh bel caehum bil hakkî ve ekseruhum lil hakkî karihun
71. Ve levittebeal hakku ehvaehum le fesedetis semavatu vel erdu ve men fîhinn bel eteynahum bi zekrihim fe hum an zikrihim mu’ridun
72. Em tes’eluhum harcen fe haracu rabbike hayruv ve huve hayrur razikîyn
73. Ve inneke le ted’uhum ila sîratîm mustekîym
74. Ve innellezîne la yu’minune bil ahîrati anis sîratî lenakibun
75. Ve lev rahîmnahum ve keşefna ma bihim min durril leleccu fî tuğyanihim ya’mehun
76. Ve le kad ehaznahum bil azabi fe mestekanu li rabbihim ve ma yetedarraun
77. Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedîdin iza hum fîhi mublisun
78. Ve huvellezî enşee lekumus sem’a vel ebsara vel ef’ideh kalîlem ma teşkurun
79. Ve huvellezî zeraekum fil erdî ve ileyhi tuhşerun
80. Ve huvellezî yuhyî ve yumiytu ve lehuhtilaful leyli ven nehar e fe la ta’kîlun
81. Bel kalu misle ma kalel evvelun
82. Kalu e iza mitna ve kunna turabev ve îzamen e inna le meb’usun
83. Le kad vuîdna nahnu ve abauna haza min kablu in haza illa esatîyrul evvelîn
84. Kul li menil erdu ve men fîha in kuntum ta’lemun
85. Seyekulune lillah kul efela tezekkerun
86. Kul mer rabbus semavatis seb’î ve rabbul arşil azîym
87. Seyekulune lillah kul e fe la tettekun
88. Kul mem bi yedihî melekutu kulli şey’iv ve huve yuciru ve la yucaru aleyhi in kuntum ta’lemun
89. Seyekulune lillah kul fe enna tusharu
90. Bel eteynuham bil hakkî ve innehum le kazibun
91. Mettehazellahu miv velediv ve ma kane meahu min ilahin izel le zehebe kullu ilahum bima haleka ve leala ba’duhum ala ba’d subhanellahi amma yasîfun
92. Alimil ğaybi veş şehadeti fe teala amma yuşrikun
93. Kur rabbi imma turiyennî ma yuadun
94. Rabbi fe la tec’alnî fil kavmiz zalimîn
95. Ve inna ala en nuriyeke ma neîduhum lekadirun
96. İdfa’ billetî hiye ahsenus seyyieh nahnu a’lemu bi ma yasîfun
97. Ve kur rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatîyn
98. Ve euzu bike rabbi ey yahdurun
99. Hatta iza cae ehadehumul mevtu kale rabbirciun
100. Leallî a’melu salihan fîma teraktu kella inneha kelimetun huve kailuha ve miv veraihim berzehun ila yevmi yub’asun
101. Fe iza nufiha fis suri fe la ensabe beynehum yevmeiziv ve la yetesaelun
102. Fe men sekulet mevazinuhu fe ulaike humul muflihun
103. Ve men haffet mevazînuhu fe ulaikellezîne hasiru enfusehum fî cehenneme halidun
104. Telfehu vucuhehumun naru ve hum fîha kalihun
105. E lem tekun ayatî tutla aleykum fe kuntum biha tukezzibun
106. Kalu rabbena ğalebet aleyna şîkvetuna ve kunna kavmen dallîn
107. Rabbena ahricna minha fe in udna fe inna zalimun
108. Kalahşeu fîha ve la tukellimun
109. İnnehu kane ferîkum min îbadî yekulune rabbena amenna fağfir lena varhamna ve ente hayrur rahîmîn
110. Fettehaz tumuhum sîhriyyen hatta ensevkum zikrî ve kuntum minhum tadhakun
111. İnnî cezeytuhumul yevme bima saberu ennehum humul faizun
112. Kale kem lebistum fil erdî adede sinîn
113. Kalu lebisna yevmen ev ba’da yevmin fes’elil addîn
114. Kale il lebistum illa kalîlel lev ennekum kuntum ta’lemun
115. E fe hasibtum ennema halaknakum abesev ve ennekum ileyna la turceun
116. Fe teallellahul melikul hakk la ilahe illa hu rabbul arşil kerîm
117. Ve mey yed’u meallahi ilahen ahara la burhane lehu bihî fe innema hîsabuhu înde rabbih innehu la yuflihul kafirun
118. Ve kur rabbîğfir verham ve ente hayrur rahîmîn
MUMİNUN SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Mü’minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.
2.Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.
3.Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.
4.Onlar ki, zekâtı öderler.
5.Onlar ki, ırzlarını korurlar.
6.Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.
7.Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.
8.Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.
9.Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.
10.İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.
11.Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
12.Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık.
13.Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik.
14.Sonra bu az suyu “alaka” hâline getirdik. Alakayı da “mudga” yaptık. Bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!
15.Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz.
16.Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz.
17.Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.
18.Biz, gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter.
19.Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.
20.Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir.
21.Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de.
22.Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız.
23.Andolsun biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. Allah’a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?” dedi.
24.Bunun üzerine kendi kavminden inkâr eden ileri gelenler şöyle dediler: “Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.”
25.“Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz.”
26.(Nûh), “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
27.Bunun üzerine Nûh’a, “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap” diye vahyettik. “Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.”
28.Sen ve beraberindeki kimseler, gemiye bindiğiniz zaman: “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de.
29.Yine de ki: “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın.”
30.Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz.
31.Sonra onların (Nûh kavminin) ardından başka bir nesil yarattık.
32.Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur, hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik.
33.O peygamberin kavminden, Allah’ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: “O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.”
34.“Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız.”
35. “O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?”
36.“Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!”
37.“Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.”
38. “Bu, Allah’a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.”
39.O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.
40.Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!” dedi.
41.Derken onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını hâline getirdik. Zalimler topluluğu, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!
42.Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık.
43.Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de.
44.Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helâk ettik ve onları birer ibretli hikâye yaptık. Artık inanmayan bir kavim, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!
45,46.Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular.
47. Bu yüzden, “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız” dediler.
48.Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.
49.Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik.
50.Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.
51.Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim.
52.Şüphesiz bu (İslâm), tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının.
53.(İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.
54.Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!
55,56. Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar!
57.Rablerinin azametinden korkup titreyenler,
58.Rablerinin âyetlerine inananlar,
59.Rablerine ortak koşmayanlar,
60.Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,
61.şte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler.
62.Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar.
63.Ancak kâfirlerin kalbleri bu Kur’an’a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım (kötü) işleri de vardır.
64.Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar.
65.Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz.
66,67.Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz.
68.Onlar bu sözü (Kur’an’ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
69.Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkâr ediyorlar?
70.Yoksa “O cinnet getirmiş” mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Hâlbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.
71.Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini (Kur’an’ı) getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar.
72.Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun (da inanmıyorlar)? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73.Şüphesiz sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
74.Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar.
75.Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı.
76.Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O’na yalvarıp yakarmadılar.
77.Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir.
78.Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
79.O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O’nun huzurunda toplanacaksınız.
80.O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O’na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?
81.Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler.
82.Dediler ki: “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?”
83.Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu, öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir.
84.De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?”
85.“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de.
86.De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?”
87. “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de.
88.De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?”
89. “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de.
90. Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar.
91,92. Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir.
93,94. De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”
95.Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter.
96.Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz.
97.De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”
98.“Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”
99,100. Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.
101.Sûr’a üfürüldüğü zaman, (işte) o gün ne aralarında soy-sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır.
102.Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
103.Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır.
104.Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar.
105.Allah, “Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?” der.
106.Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum olduk.”
107. “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.”
108.Allah, ”Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der.
109.Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi.
110.Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz.
111.Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir.
112.Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar.
113.Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler.
114.Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.”
115. “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”
116.Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiç ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir.
117.Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler.
118. De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”