Kur’anı Kerimin önemli sayfalarından biri olan Münafikun süresinin fazileti ve sırları olduğu gibi önemi’de büyüktür. Bu nedenle kişi okuduğu zaman bunun Allahü Teâlâ’nın kelâmı olduğunu düşünmeli ilmihâl kitâbların’da bildirildiği gibi amel ettiği, i-bâdet yaptığı takdirde büyük sevâblara kavuşur. Peygamberimiz’in Kur’an okumanın fazilet ve değerine işaret eden pek çok hadisleri vardır. Onlardan bir kısmı şöyledir: “Kullar Allah’a ondan nâzil olan şu Kur’an’la yaklaştıkları gibi hiçbir şeyle yaklaşamazlar”
Münafikun Suresinin Faziletleri, Bir sureyi veye ayetleri okuyan kişilere manevi armağanlar verilir. Bu manevi armağanlara surelerin ve ayetlerin faziletleri denir. Birçok surenin ve ayetlerin faziletleri, hadisi şerifler ile ifade edilmiştir.
Her surenin bir çok özelliği vardır. Her bir ayet ve sure Allah kelâmı olmakla beraber herbirinin ayrı ayrı özellikleri vardır.
Kur’ân, insanları yolların en doğrusuna götürür. Gerek insanların kendileriyle olan münasebetlerinde, gerek insanların birbirleriyle olan münasebetlerinde ve gerekse devletlerarası münasebetlerde Kur’ân, en ideal ve mükemmel yolu gösterir.
Kur’ân-ı kerîmin altmış üçüncü sûresi.
Münâfikûn sûresi Medîne’de nâzil oldu (indi). On bir âyet-i kerîmedir. Sûrede münâfıkların (müslüman olmadıkları hâlde müslüman görünenlerin) davranışları anlatıldığından, Sûret-ül-Münâfikûn denilmiştir.
MÜNAFİKUN SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?
“Onlara “Gelin, Allah’ın peygamberi sizin için istiğfar ediversin.” denildiği zaman başlarını çevirdiler.” ayetinin (5. ayet) nüzul sebebiyle ilgili olarak İbni Cerir’in Katade’den rivayet ettiğine göre Abdullah b. Ubey’e “Rasulullah’a gitsen de senin için mağfiret talep ediverse.” denildiğinde başını öteye çevirdi. Bunun üzerine “Onlara “gelin Allah’ın peygamberi sizin için istiğfar ediversin…” ayeti indi. İbnül Münzir de İkrime’den benzeri bir nüzul sebebi rivayet etmiştir.
Buhari ve Müslim, aynı manada Tirmizi bu ayetin nüzul sebebi hakkında şunu naklettiler:
Rasulullah (s.a.), Kubeyd mıntıkasının sahil tarafına düşen Müreysi denilen yerdeki Mustalikoğulları üzerine bir gazve tertiplemişti. Burada bir su başında ordu dinlenirken Hz. Ömer’in işçisi Cahcah ile Abdullah b. Übey’in müttefiki Sinan adında birisi arasında su yüzünden bir kavga çıktı. Cahcah muhacirleri Sinan da ensarı saflarına çağırdılar. Cahcah Sinan’a bir tokat attı. Abdullah b. Übey: “Bunu yaptılar ha! Besle kargayı oysun gözünü. Vallahi Medine’ye döndüğümüzde güçlü olan zayıf ve zelil olanı -yani Muhammedi- oradan çıkaracak!” dedi. Sonra kavmine şöyle söyledi: “Bu adama yiyecek vermeyin, yanındaki adamlarını da doyurmayın, er-tafından dağılıp gitsinler, onu terketsinler.” Abdullah b. Übey’in grubunda bulunan Zeyd b. Erkam “Vallahi zelil sensin, kavmi içinde hakir görülen sensin. Muhammed, Rahman’m himayesi, müslümanların muhabbeti ile azizdir, güçlüdür. Vallahi bu sözünden sonra seni asla sevmiyeceğim.” dedi. Abdullah ona “Sus, ben şaka söylüyorum.” dedi. Zeyd hadiseyi Rasulullah’a (s.a.) bildirdi. Abdullah “Vallahi bunu ne söyledim, ne yaptım.” diye inkâr ederek özür diledi. Rasulullah (s.a.) onu affetti. Zeyd: “İçimden çok kötü şeyler geçti, herkes beni kınadı.” dedi. Bunun üzerine Zeyd’i tasdik, Abdullah’ı tekzip sadedinde Münafikun suresi nazil oldu. Abdullah b. Übey’e: Senin hakkında çok şiddetli ayetler indi, git Rasulullah’a senin için istiğfar etsin.” dediler. O da ret manasına kafasını çevirdi. Bunun üzerine bu ayetler nazil oldu.
“Onlar için istiğfar etmişsin veya etmemişsin haklarında müsavidir.” ayetinin (6. ayet) nüzul sebebiyle ilgili olarak İbni Cerir’in rivayetine göre Urve şöyle dedi: “Onlar için ister af dile ister dileme. Onlar için yetmiş kere af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek.” (Tevbe, 9/80) ayet-i kerimesi nazil olduğunda Rasulullah (s.a.) “Yetmişten fazla yapacağım” dedi. Bunun üzerine “Onlar için istiğfar etmişsin veya etmemişsin haklarında müsavidir…” ayeti indi. İbni Cerir Mücahid ve Katade’den de bir benzerini rivayet etmiştir. Yine İbni Cerir’in rivayetine göre İbni Abbas şöyle dedi: Tevbe suresi 80. ayet nazil olduğunda Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Bunu biliyorum, ancak onlar hakkında bana ruhsat verildi. Vallahi yetmişten fazla istiğfar edeceğim, belki Allah onları affeder.” Bunun üzerine bu altıncı ayet nazil oldu.
“Onlar öyle kimselerdir ki “Allah ‘in peygamberi nezdinde bulunan kimseleri beslemeyin.” ve “Onlar “Eğer Medine’ye dönersek, andolsun en şerefli ve kuvvetli olan daha hakir (ve zayıf) olanı muhakkak çıkaracaktır” diyorlardı. ” ayetlerinin (7. ve 8. ayetler) nüzul sebebiyle ilgili olarak daha önce de geçtiği gibi Buhari, Ahmed ve başkalarının Zeyd b. Erkam’dan rivayet ettiklerine göre o şöyle dedi: Abdullah b. Übey etrafındakilere “Allah’ın peygamberi nezdinde bulunan kimseleri beslemeyin. Ta ki dağılıp gitsinler, Medine’ye dönersek güçlü olan, aziz olan, daha zelil olanı oradan kesin çıkaracak” dediğini duydum. Bunu amcama anlattım. Amcam da Rasulul-lah’a anlattı. Rasulullah beni çağırdı, hadiseyi ona da anlattım, Abdullah b. Übey ve adamlarını çağırdı. “Biz böyle bir şey söylemedik.” diye yemin ettiler. Rasulullah onları tasdik etti beni tekzip etti. Dünya başıma yıkılmıştı. Evde oturdum. Amcam bana “Rasulullah’ın seni tekzip etmesini ve sana kızmasını beklemiyordun herhalde” dedi. Bunun üzerine “münafıklar sana geldiği zaman” ayeti indi. Rasulullah beni çağırdı ve ayeti okudu sonra “Allah seni tasdik etti.” dedi.
Tirmizi yine Zeyd b. Erkam’dan şunu rivayet etti: Gazvelerden birinde bir bedevi su başında ensardan biri ile tartıştı. Bedevi ensardan olanın başına bir odunla vurup başını yardı. O da Abdullah b. Ubey’e şikayet etti. Abdullah da “Peygamberin yanındakileri beslemeyin, ta ki dağılıp gitsinler, Medine’ye döndüğümüz zaman aziz olan zelil olanı çıkaracak.” dedi. “Aziz” ile kendisini “zelil” ile de Rasulullah’ı kastediyordu.
MÜNAFİKUN SÛRESİ’NİN FAZİLETİ VE YARARLARI
Kim Münâfikûn sûresini okursa, nifâktan kurtulur. (Hadîs-i şerîf-Tefsîr-i Beydâvî)
Bu sure, göz ağrısı ve her türlü sancılı hastalıklara şifadır.
Kim Münâfikûn sûresini okursa, nifâktan kurtulur. (Hadîs-i şerîf-Tefsîr-i Beydâvî)