Her bir ayet ve sure Allah kelâmı olmakla beraber herbirinin ayrı ayrı özellikleri vardır. Kuranı Kerim’de olan Nahl süresinin fazileti ve sırları anlamak için birinci kaynağımız kendisi ve Hz. Peygamberimizin hadisleridir. Kur’an okumanın faziletiyle ilgili bütün rivayetler Kur’an’ın her suresi ve ayeti için geçerlidir. Onun için unutulmamalıdır ki, Kur’an’dan bir harf okuyana bir hasene verilir. Bir hasenede on misli sevap vardır.
Ayrıca Kur’an tilâveti İslam’da faziletli amellerden biridir. Kur’an okumaktan maksat, öncelikle onun emir ve nehiylerine uymaktır. Fakat sadece okumanın da sevabı ve mükâfatı vardır. Kur’an kendisiyle amel edenlere ve inanarak ibadet kastıyla okuyanlara kıyamet gününde şefaatçi olacaktır..
Yüce kitabımız kuran-ı kerim’i okumanın faydaları oldukça fazladır. Bu konu hakkında bildirilen hadisi şeriflerde ise içinizde en hayırlınız kuranı okuyan ve öğreteninizdir buyrulmuştur. Kuran-ı Kerimi okumanın faydalarının yanında kuranı anlayarak da okumak en güzelidir.
Kur’ân-ı kerîmin on altıncı sûresi.
Nahl sûresinin son üç âyeti Medîne’de, diğer âyetleri Mekke’de nâzil oldu (indi). Yüz yirmi sekiz âyet-i kerîmedir. Altmış sekizinci âyette bal arısından söz edildiği için, Sûret-ün-Nahl denilmiştir. Sûrede; Allahü teâlânın kudretini gösteren yaratık lardan bahsetmek sûretiyle insanlar gafletten uyanmaya dâvet edilmekte, bu âlemdeki nice varlıkların insanlara hizmetçi ve fayda verici olduğu bildirilmekte, insanların seçkin bir varlığa sâhib oldukları ve insanoğlunun doğru yola ve hidâyete kavuşabilmeleri için, kendilerine vahy gönderilen peygamberlere muhtâc oldukları bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî, Ebû Hayyân)
NAHL SÛRESİ’NİN FAZİLETİ VE YARARLARI
1- Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Nahl Suresini okumaya devam ederse, Allah’u Teala ona vermiş olduğu nimetlerden hesaba çekmez, ve vasiyyeti en güzel şekilde yazıp vefat etmiş kişiye verilen ecir gibi sevap verilir.”(1)
Nahl Suresinin Sırları Hakkında Rivayetler
1 – Fitne ve Fesadın kaldırılması için 10 defa okunur.
2 – Zulmeden kişinin helak olması için 100 kere okunur. (OnlineKuran.net Admin notu: Gerçekten zalim olduğuna eminseniz. yapınız lakin unutmayın ki bunu yaparsanız ahirette bir şey bırakmamış olursunuz. bu şekilde siz ahiretteki cezanın bu dünyada verilmesini istemiş olursunuz. Kul sabredip Allah’u Teala’dan rızasını ve ecrini beklemelidir. Unutmayın ki Allah’u Teala’dan gizli hiç bir iş ve kişi yoktur.)
3 – Her hangi bir ihtiyacın karşılanması için bu sure okunup dua edilirse, Bi-iznillah duası kabul olur.
Dipnotlar
Kadı Beyzavi, Beyzavi Tefsir (Envarut-Tenzil ve Esrarut-Te’vil), 1/587
NAHL SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?
“Onlar Allah’ın nimetini biliyorlar” 83. ayetin indiriliş sebebi ile ilgili olarak, İbni Ebî Hatim Mücahid’den naklediyor: Bir bedevî Peygamberimiz (s.a.) e gelip soru sordu. Efendimiz (s.a.)
-“Allah evlerinizi sizin için huzur ve oturma yeri kıldı” ayetini okudu. Bedevî:
-“Evet” dedi. Peygamberimiz (s.a.)
-“Sizin için hayvanların derilerinden gerek yolculuk zamanı, gerekse oturma zamanında kolayca taşıyabileceğiniz çadırlar yapma imkânı verdi” ayetini okudu. Bedevî:
-“Evet” dedi. Sonra bu ayetin tamamını okudu. Bedevî daima: “Evet” diyordu.
Efendimiz (s.a.) nihayet “Allah sizin üzerinizdeki nimetini bu şekilde tamamlamaktadır” ayetini okudu. Bedevî dönüp gitti. Bunun üzerine Cenab-ı Hak:
“Onlar Allah ‘m nimetini bilirler ama sonra da bu nimeti inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdirler.” (Nahl, 16/83) ayetini indirdi. [5]
91. ayetin Nüzulü ile ilgili olarak İbni Cerir, Büreyde’den naklediyor: Bu ayet Peygamberimiz (s.a.)’in bey’atı hakkında nazil oldu.
Yine İbni Cerir, Mezyede b. Cabir’den rivayet ettiğine göre; Bu ayet Peygamberimiz (s.a.) in bey’atı hakkında nazil oldu. Müslüman olanlar İslâm üzerine biat ediyordu. Bunun üzerine “…Allah adına verdiğiniz sözü yerine getirin. ” ayeti nazil oldu. Yani her ne kadar müslümanlarm sayısı az, müşriklerin sayısı çok olsa bile, Muhammed (s.a.) ve Ashabının azlığı ve müşriklerin çokluğu, sakın İslâm üzerine yaptığınız bey’ati bozmanıza sebep olmasın.
92. ayetin nüzulü ile ilgili olarak da İbni Ebî Hatim, Ebubekir b. Ebî Haf-s’dan rivayet ediyor: Saîde el-Esediyye mecnun bir kadındır. Kıl ve lif toplardı. Bunun üzerine: “İpliğini sağlam eğirip de sonra onu söküp bozan (şaşkın) kadın gibi olmayın.” ayeti nazil oldu. [18]
101. ayetin nüzulü: Müşrikler: Muhammed (s.a.) ashabıyla alay ediyor bugün bir şeyi emrediyor, yarın da bundan nehyediyor ya da daha kolay bir şeyi ortaya koyuyor. Muhammed (s.a.) bir iftiracı olup bütün bunları kendi tarafından söylüyor deyince Cenab-ı Hak bu ve bundan sonraki (101 ve 102.) ayeti indirdi.
103. ayetin nüzulü ile ilgili İbni Ebî Hatim, Husayn tarikiyle Abdullah b. Müslim el-Hadramî’den naklediyor: Bizim iki kölemiz vardı. Birisine Yesar diğerine Cebr deniyordu. Bunlar Sicilyalı (hristiyan) idiler. Her ikisi de kendi kitaplarını okuyorlar, bu kitapların ilmini biliyorlardı. Rasulullah (s.a.) da bunlara uğrar. Onların okuduklarım dinlerdi. Bunun üzerine müşrikler: Muhammed (s.a.) bunlardan ilim öğreniyor, dediler. Bu sebeple bu ayet indi. [28]
106. ayetin nüzulü ile ilgili olarak İbni Ebî Hatim, İbn-i Abbas (r.a.)’dan şöyle naklediyor: Peygamberimiz (s.a.) Medine’ye hicret etmek istedikleri zaman Bilâl, Habbab ve Ammar b. Yasir’e eziyet ettiler.” Ammar işkenceden kendini korumak için onların hoşuna gidecek bir söz söyledi. Peygamberimiz (s.a.)’e müracaat edip durumu anlatınca Efendimiz (s.a.):
-Bu sözü söylerken kalbin nasıldı? Söylediğin sözden kalbin razı mıydı? Ammar:
-Hayır, dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak: “Kalbi imanla huzur bulduğu halde inkâra zorlanan kimse müstesna…” ayetini indirdi.
Yine İbni Ebî Hatim, Mücahid’den naklediyor: Bu ayet Mekke’lilerden iman eden bir gurup insan hakkında nazil oldu. Bunlara Medine’deki bazı sahabîler hicret edin diye mektup yazdılar. Bu müminler de Medine’ye gitmek üzere yola çıktılar. Kureyşliler yolda onlara yetiştiler ve onları işkenceye tabi tuttular. Bunlar da zorlama altında küfrü kabul ettiler. Bu ayet onlar hakkında nazil oldu.
Bu ayetin nüzulü hakkındaki diğer rivayetler:
İbn Cerir, İbn Merdüveyh ve Beyhakî Delâil kitabında rivayet ediyorlar ki:
“Müşrikler Ammar b. Yasir’e işkence ettiklerinde Peygamberimiz (s.a.)’e kötü söz söyleyip ilâhlarını iyi olarak zikretmedikçe bırakmadılar. Rasulullah (s.a.) gelince Ammar’a:
-Ardında ne bıraktın? Sana ne yaptılar? dedi. Ammar:
-Bıraktığım şey çok kötü. Sana dil uzattım. Onların ilâhlarını iyilikle zikrettim, dedi. Efendimiz (s.a.):
-Kalbini nasıl buluyorsun? diye sordu. Ammar: -İmanla mutmain halde, dedi. Efendimiz (s.a.):
-Eğer onlar tekrar eziyet ederlerse aynen söyle dedi. Bunun üzerine: “Kalbi imanla huzur bulduğu halde inkâra zorlanan kimse hariç” ayeti indi.
Rivayet edildiğine göre: Kureyşliler, Ammar ile babası Yasir ve annesi Sümeyye’yi dinden dönmeye zorladılar ama bunlar kabul etmediler. Sümey-ye’yi iki deve arasında (sağ eli-ayağı bir deveye ve sol eli-ayağı bir deveye) bağladılar. Sümeyye avret yerinden mızrakla vuruldu. Müşrikler Sümeyye’ye:
—Sen erkekler için (onlarla ilişki kurmak için) müslüman oldun, dediler. Onu da Yasir’i de öldürdüler. Bu iki şehid İslâm’daki ilk şehidlerdi.
Ammar’a gelince onların kendisini zorladıkları şeyi diliyle söyledi. Peygamberimiz (s.a.)’e:
-Ya Rasulallah! Ammar kâfir oldu, dediler. Rasulullah (s.a.):
-Hayır! Ammar hiç şüphesiz baştan ayağa imanla doludur. İman, eti ve kamyla karışmıştır.
Ammar ağlayarak Rasulullah (s.a.)’a geldi: Rasulullah (s.a.) Ammar’ın gözyaşlarını silerek:
-Onlar tekrar böyle davranırlarsa sen yine aynı sözü söyle, buyurdu.
111. ayetin nüzulü ile ilgili İbni Sa’d Tabakatta Ömer b. Hakem’den naklediyor: Ammar b. Yasir’e azap ediliyor ne dediğini bilemiyecek duruma geliyordu. Suheyb’e azap ediliyor ne dediğini bilemiyecek duruma geliyordu. Ebu Fükeyhe’ye azap ediliyor ne dediğini bilemiyecek duruma geliyordu. Bilâl, Amir b. Füheyre ve müslümanlardan bir gurup da bu durumdaydı. Bu ayet “Sonra senin Rabbin mihnete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra cihad eden ve (işkencelere) sabreden kimseleri affeder.” onlar hakkında nazil oldu.
İbni Ebî Hatim, Katâde’den naklediyor: Ebu Cehlin süt kardeşi olan Ayyaş, Ebî Cendel b. Süheyl, Seleme b. Hişam, Abdullah b. Seleme es-Sekafî’ye müşrikler işkence ve azap etmişlerdi. Bunlar da Kureyş’in şerrinden emin olmak için Kureyşlilerin arzu ettikleri bazı şeyleri verdiler. Bundan sonra da hicret ettiler ve cihada katıldılar. Bu ayet onlar hakkında nazil oldu. [35]
126. ayetin nüzulü ile ilgili olarak Hakim, Beyhakî Delâil kitabında ve Bezzar Afüsnedinde Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet ediyorlar ki: Peygamberimiz (s.a.) amcası Hz. Hamza şehid olduğu ve tanınmayacak bir şekilde kulağı, burnu vs. azalarının kesildiği (müsle yapıldığı) zaman onun başında ayakta durmuş:
– Yemin olsun ki, senin yerine onlardan yetmiş kişiye böyle müsle yapacağım, demişti. Henüz peygamberimiz (s.a.) ayakta iken Cebrail, Nahl Suresi’nin son ayetlerini indirmişti: “Ceza verirken size verilen cezanın aynıyla karşılık verin..” (Nahl, 16/126-128) Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.) bu arzusundan vazgeçmiş, bu isteğini yerine getirmemişti.
Tirmizî’nin “hasendir” diyerek, ayrıca Hakim’in Mustedrekin.de Übeyy b. Ka’b’dan rivayet ettiği bir hadis-i şerifte anlatılıyor ki: Uhud savaşı yapıldığında Ensardan 64, muhacirlerden içlerinde Hz. Hamza’nın da bulunduğu 6 kişi) şehid olmuştu. Hz. Hamza’ya müsle yapılmıştı. Ensar:
-Biz de birgün onları mağlup edersek, mutlaka onlara bu muameleyi yapacağız, dediler.
Mekke feth olunca, Allah şu ayeti indirdi. “Ceza verirken size verilen cezanın aynıyla karşılık verin.”
Suyûtî diyor ki: Bu ifadenin zahirinden bu surenin nüzulünün Mekke fethine kadar geciktiği anlaşılmaktadır. Önceki hadiste ise bu surenin Uhud’da indirildiği söz konusudur. İbnü’l-Hısar bu surenin önce Mekke’de nazil olduğu, ikinci olarak Uhud’da ve Allah tarafından bir hatırlatma olarak üçüncü olarak Fetih günü indirildiği şeklinde bu rivayetleri cem’etti.
Özetle: Bu ayet müfessirlerin çoğunluğunun görüşüne göre Medine’de inen ayetlerden olup, Uhud günü Hz. Hamza’ya “müsle” konusunda nazil oldu. Bu rivayet Buharî’nin Sahihinde Kitabu’s-Siyer’de yer almaktadır. [60]
[5] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/402.
[18] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/418.
[28] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/433.
[35] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/441-442.
[60] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 7/467-468.