Kur’ân-ı kerîmin yirmi yedinci sûresi. Şuarâ sûresinden sonra, Kasas sûresinden önce inmiştir. Neml sûresi, Mekke’de nâzil oldu (indi). Doksan üç âyet-i kerîmedir. On sekizinci âyetinde Süleymân aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalardan bahs (söz) edildiği için sûreye, Neml denilmiştir. Neml karınca demektir. Sûrede; hazret-i Mûsâ, Dâvûd , Süleymân, Sâlih ve Lût aleyhimüsselâmın kıssaları, kıyâmet alâmetleri bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Kurtubî)
Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Neml süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.
Kısaca Konusu : Bir önceki Şuarâ ve bir sonraki Kasas sûreleriyle bir bütünlük arzeden Neml sûresinde Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve âhiret hayatı gibi İslâm’ın inanç esasları ele alınmaktadır. Şuarâ sûresinde olduğu gibi bazı geçmiş milletlerin ve bunlara gönderilmiş olan peygamberlerin kıssalarından kesitler sunulmak suretiyle insanlara öğütler verilmekte ve anlatılan olaylardan ibret almaları istenmekte, Hz. Süleyman’ın hükümdarlığı ve Sebe’ kraliçesiyle (Belkıs) olan öyküsüne genişçe yer verilmektedir. Kozmik deliller gösterilerek Allah’ın sonsuz ilmi ve kudreti ispat edilmekte, kalplerde gizlenenler dahil olmak üzere evrende var olan hiçbir şeyin Allah’a gizli kalmayacağı, müşriklerin yaptıklarının ise bâtıl olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca kıyamet alâmetlerinden biri olan dâbbetü’l-arzın çıkarılacağı haber verilmekte, mahşer gününde karşılaşılacak durumlar ve olaylar tasvir edilmektedir.
Fazileti : Kim Neml sûresini okursa, Süleymân aleyhisselâmı tasdîk eden ve yalanlayanların adedinin on katı sevâb kazanır. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
NEML SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Ta sîn tilke ayatül kur’ani ve kitabim mübîn
2. Hüdev ve büşra lil mü’minîn
3. Ellezîne yükîymunes salate ve yü’tunez zekate ve hüm bil ahîrati hüm yukînun
4. İnnellezîne la yü’minune bil ahîrati zeyyenna lehüm a’malehüm fe hüm ya’mehun
5. Ulaikellezîne lehüm suül azabi ve hüm fil ahîrati hümül ahserun
6. Ve inneke le tülekkal kur’ane mil ledün hakîmin alîm
7. İz kale musa li ehlihî innî anestü nara seatiküm minha bi haberin ev atîküm bi şihabin kabeşil lealleküm tastalun
8. Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemîn
9. Ya musa innehu enellahül azîzül hakîm
10. Ve elkî asak felemma raaha tehtezzü ke enneha cannüv vella müdbirav ve lem yüakkîb ya musa la tehaf innî la yehafü ledeyyel murselun
11. İlla men zaleme sümme beddele husnem ba’de suin fe innî ğafurur rahîym
12. Ve edhîl yedeke fî ceybike tahruc beydae min ğayri suin fî tis’î ayatin ila fir’avne ve kavmih innehüm kanu kavmen fasikîyn
13. Felemma caethüm ayatüna mübsîraten kalu haza sîhrum mübîn
14. Ve cehadu biha vesteykanetha enfüsühüm zulmev ve ulüvva fenzur keyfe kane akîbetül müfsidîn
15. Ve le kad ateyna davede ve süleymane îlma ve kalel hamdü lillahillezî faddalena ala kesîrim min îbadihil mü’minîn
16. Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentîkat tayri ve utîna min külli şey’ inne haza le hüvel fadlül mübîn
17. Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun
18. Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtîmenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş’urun
19. Fe tebesseme dahîkem min kavliha ve kale rabbi evzî’nî en eşküra nî’metekelletî en’amte aleyye ve ala valideyye ve en a’mele salihan terdahü ve edhîlnî bi rahmetike fî îbadikes salihîyn
20. Ve tefekkadet tayra fe kale maliye le eral hüdhüde em kane minel ğaibîn
21. Le üazzibennehu azaben şedîden ev le ezbehannehu ev le ye’tiyennî bi sultanim mübîn
22. Fe mekese ğayra beîydin fe kale ehattü bi ma lem tühît bihî ve ci’tüke min sebeim bi nebiy yekîyn
23. İnnî vecedtümraeten temlikühüm ve utiyet min külli şey’iv ve leha arşün azîym
24. Vecedtüha ve kavmeha yescüdune liş şemsi min dunillahi ve zeyyene lehümüş şeytanü a’malehüm fe saddehüm anis sebîli fehüm la yehtedun
25. Ella yescüdu lillahillezî yuhricül hab’e fis semavati vel erdî ve ya’lemü ma tuhfune ve ma tu’linun
26. Allahü la ilahe illa hüve rabbül arşil azîym
27. Kale senenzuru e sadakte em künte minel kazibîn
28. İzheb bi kitabî haza fe elkîh ileyhim sümme tevelle anhüm fenzur maza yarciun
29. Kalet ya eyyühel meleü innî ülkîye ileyye kitabün kerîm
30. İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahîym
31. Ella ta’lu aleyye ve’tunî müslimîn
32. Kalet ya eyyühel meleü eftunî fî emrî ma küntü katîaten emrah hatta teşhedun
33. Kalu nahnü ülu kuvvetiv ve ülu be’sin şedîdiv vel emru ileyki fenzurî maza te’mürîn
34. Kalet innel müluke iza dehalu karyeten efseduha ve cealu eîzzete ehliha ezilleh ve kezalike yefalun
35. Ve innî mürsiletün ileyhim bi hedeyyetin fe nazîratüm bime yarciul mürselun(25. Ayet secde ayetidir.)
36. Felemma cae süleymane kale etümidduneni bi malin fema ataniyellahü hayrum mimma ataküm bel entüm bi hediyyetiküm tefrahun
37. İrcî’ileyhim fe lene’tiyennehüm bi cünudil la kîbele lehüm biha ve le nuhricennehüm minha ezilletev ve hüm sağîrun
38. Kale ya eyyühel meleü eyyüküm ye’tînî bi arşiha kable ey ye’tunî müslimîn
39. Kale îfrîtüm minel cinni ene atîke bihî kable en tekume mim mekamik ve innî aleyhi le kaviyyün emîn
40. Kalellezî îndehu îlmüm minel kitabi ene atîke bihî kable ey yertedde ileyke tarfük felmma raahü müstekîrran îndehu kale haza min fadli rabbî li yeblüvenî e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbî ğaniyyün kerîm
41. Kale nekkiru leha arşeha nenzur e tehtedî em tekunü minellezîne la yehtedun
42. Felemma caet kîyle e hakeza arşük kalet keennehu hu ve utînel îlme min kabliha ve künna müslimîn
43. Ve saddeha ma kanet ta’büdü min dunillah inneha kanet min kavmin kafirîn
44. Kîyle lehedhulis sarh felemma raethü hasibethü lüccetev ve keşefet an sakayha kale innehu sarhum mümerradüm min kavarîr kalet rabbi innî zalemtü nefsî ve eslemtü mea süleymane lillahi rabbil alemîn
45. Ve le kad erselna ila semude ehahüm salihan enî’büdüllahe fe izahüm ferîkani yahtesîmun
46. Kale ya kavmi lime testa’cilune bis seyyieti kablel haseneh lev la testağfirunellahe lealleküm türhamun
47. Kalüt tayyerna bike ve bi mem meak kale tairuküm îndellahi bel entüm kavmün tüftenun
48. Ve kane fil medîneti tis’atü rahtîy yüfsidune fil erdî ve la yuslihun
49. Kalu tekasemu billahi le nübeyyitennehu ve ehlehu sümme le nekullenne li veliyyihî ma şehidna mehlike ehlihî ve inna le sadikîn
50. Ve mekeru mekrav ve mekerna mekrav ve hüm la yeş’urun
51. Fenzur keyfe kane akîbetü mekrihim enna demmernahüm ve kavmehüm ecmeîyn
52. Fe tilke büyutühüm haviyetem bima zalemu inne fî zalike le ayetel li kavmiy ya’lemun
53. Ve enceynellezîne amenu ve kanu yettekun
54. Ve lutan iz kale li kavmihî ete’tunel fahîşete ve entüm tübsîrun
55. E inneküm le te’tuner ricale şehvetem min dunin nisa’ bel entüm kavmün techelun
56. Fe ma kane cevabe kavmihî illa en kalu ahricu ale lutîm min karyetiküm innehüm ünasüy yetetahherun
57. Fe enceynahü ve ehlehu illemraetehu kaddernaha minel ğabirîn
58. Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerîn
59. Kulil hümdü lillahi ve selamün ala îbadihillezînastafa allahü hayrun emma yüşrikun
60. Emmen halekas semavati vel erda ve enzele leküm mines semai maa fe embetna bihî hadaika zate behceh ma kane leküm en tümbitu şeceraha e ilahüm meallah bel hüm kavmüy ya’dilun
61. Emmen ceallel erda kararav ve cealle hîlaleha enharav ve ceale leha ravasiye ve ceale beynel bahrayni haciza e ilahüm meallah bel ekseruhüm la ya’lemun
62. Emmey yücîbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec’alüküm hulefael ard e ilahüm meallah kalîlem ma tezekkerun
63. Emmey yehdîküm fî zulümatil berri vel bahri ve mey yursilür riyaha büşram beyne yedey rahmetih e ilahüm meallah tealellahü amma yüşrikun
64. Emmey yebdeül halka sümme yüîydühu ve mey yerzükuküm mines semai vel ard e ilahüm meallah kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikîyn
65. Kul la ya’lemü men fis semavati vel erdîl ğaybe illellah ve ma yeş’urune eyyane yüb’asun
66. Belid darake îlmühüm fil ahîrati bel hüm fî şekkim minha bel hüm minha amîun
67. Ve kalellezîne keferu e iza künna türabev ve abaüna einna le muhracun
68. Le kad vüîdna haza nahnü ve abaüna min kablü in haza illa esatîyrul evvelîn
69. Kul sîru fil erdî fenzuru keyfe kane akîbetül mücrimîn
70. Ve la tahzen aleyhim ve la tekün fî daykîm mimma yemkürun
71. Ve yekulune meta hazel va’dü in küntüm sadikîyn
72. Kul asa ey yekune radife leküm ba’dullezî testa’cilun
73. Ve inne rabbeke le zu fadlin alen nasi ve lakinne ekserahüm la yeşkürun
74. Ve inne rabbeke le ya’lemü ma tükinnü suduruhüm ve ma yu’linun
75. Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdî illa fî kitabim mübîn
76. İnne hazel kur’ane yekussu ala benî israîle ekserallezî hüm fîhi yahtelifun
77. Ve innehu lehüdev ve rahmetül lil mü7minîn
78. İnne rabbeke yakdîy beynehüm bi hukmih ve hüvel azîzül alîm
79. Fe tevekkel alellah inneke alel hakkîl mübîn
80. İnneke la tüsmiul mevta ve la tüsmius summed düae iza vellev müdbirîn
81. Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim in tüsmiu illa mey yü’minü bi ayatina fe hüm müslimun
82. Ve iza vekaal kavlü aleyhim ahracna lehüm dabbetem minel erdî tükellimühüm ennen nase kanu bi ayatina la yukînun
83. Ve yevme nahşüru min külli ümmetin fevcem mimmey yükezzibü bi ayatina fehüm yuzeun
84. Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatî ve lem tühîytu biha ilmen emma za küntüm ta’melun
85. Ve vekaal kavlü aleyhim bima zalemu fe hüm la yentîkun
86. E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fîhi ven nehara mübsîra inne fî zalike le ayatil li kavmiy yü’minun
87. Ve yevme yünfehu fis suri fe fezia men fis semavati ve men fil erdî illa men şaellah ve küllün etevhü dahîrîn
88. Ve teral cibale tahsebüha camidetev ve hiye temürru merras sehab sun’allahillezî etkane külle şey’ innehu habîrum bima tefalun
89. Men cae bil haseneti fe lehu hayrum minha ve hüm min fezeîy yevmeizin aminîn
90. Ve men cae bis seyyieti fe kübbet vücuhühüm fin nar hel tüczevne ila ma küntüm ta’melun
91. İnnema ümirtü en a’büde rabbe hazihil beldetillezî harrameha ve lehu küllü şey’iv ve ümirtü en ekune minel müslimîn
92. Ve en etlüvel kur’an fe menihteda fe innema yehtedî li nefsih ve men dalle fe kul innema ene minel münzirîn
93. Ve kulil hamdü lillahi seyürîküm ayatihî fe ta’rifuneha ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta’melun
NEML SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Tâ-Sîn. Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.
2,3.Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.
4.Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar.
5.Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.
6.Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.
7.Hani Mûsâ, ailesine, “Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim” demişti.
8.(Mûsâ) Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: “Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır.”
9.“Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.”
10.“Değneğini at.” (Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allah, şöyle dedi): “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.”
11. “Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.”
12.“Elini koynuna sok; Firavun’a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir.”
13.Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, “Bu apaçık bir sihirdir” dediler.
14.Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri hâlde, sırf zalimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkâr ettiler. Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!”
15.Andolsun! Biz Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler.
16.Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur” dedi.
17.Süleyman’ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı.
18.Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.
19.Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”
20.Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”
21.“Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.”
22.Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman’a) şöyle dedi: “Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe’den sana sağlam bir haber getirdim.”
23.“Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm.”
24.“Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.”
25.“Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)”
26. Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Büyük Arş’ın Rabbidir.
27.Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.”
28.“Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak.”
29.Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.”
30,31.“Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir.”
32. “Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem.”
33.Dediler ki: “Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün.”
34.(Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.”
35.“Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.”
36.(Elçilerin sözcüsü) Süleyman’ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: “Siz beni mal ile desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz? Oysa Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz.”
37.“Sen onlara dön. Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız.”
38.Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?”
39.Cinlerden bir ifrit, ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.
40.Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”
41.Süleyman, “Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı olacak?” dedi.
42.Belkıs gelince, “Senin tahtın böyle mi?” denildi. O da, “Sanki o! Fakat zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik” dedi.
43.Daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. Çünkü o inkâr eden bir kavimden idi.
44.Ona “köşke gir” denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi.
Belkıs, “Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi.
45.Andolsun biz, “Allah’a kulluk edin” diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen iki grup olmuşlar.
46.Salih, onlara “Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? Merhamet edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!”
47.Onlar, “Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. Salih, “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında(yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz” dedi.
48.Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı.
49.Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: “Mutlaka onu ve ailesini geceleyin öldüreceğiz, sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle doğru söyleyenleriz’, diyeceğiz.”
50.Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu.
51.Bak, onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk ettik.
52.İşte zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret vardır.
53.İman edip Allah’a karşı gelmekten sakınmakta olanları ise kurtardık.
54.Lût’u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti: “Göz göre göre, o çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
55.“Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz.”
56.Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış(!)”
57.Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helâk olmasını takdir ettik.
58.Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kötüydü!
59.(Ey Muhammed!) De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” Allah mı daha hayırlıdır, yoksa onların ortak koştukları mı?
60.Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Hayır, onlar (Allah’a) eş tutan bir kavimdir.
61.Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor!
62.Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz!
63.Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir.
64.Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.”
65.De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”
66.Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile) onlara peş peşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana kördürler.
67.İnkâr edenler dediler ki: “Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi (diriltilip) çıkarılacağız?”
68.“Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.”
69.De ki: “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.”
70.Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.
71.Onlar, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.
72. De ki: “Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.”
73.Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler.
74.Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir.
75.Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın.
76.Şüphesiz bu Kur’an, İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor.
77.Şüphesiz o, elbette mü’minler için bir hidayet ve bir rahmettir.
78.Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla bilendir.
79.Öyle ise Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun.
80.Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
81.Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin.
82.(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler.
83.Her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız ve bunların (topluca hesap yerine) sevk edilecekleri günü hatırla.
84.Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: “Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!”
85.Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar.
86.Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak yarattık. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette (Allah varlığını gösteren) deliller vardır.
87.Sûr’a üfürüleceği ve Allah’ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O’na gelirler.
88.Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
89.Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan emindirler.
90.Kimler de kötü amel getirirse, yüzüstü ateşe atılırlar. (Onlara), “Ancak yaptıklarınızın karşılığını görüyorsunuz” (denir.)
91,92. De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.”
93.De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.”