Kur’ân-ı kerîmin on üçüncü sûresi. Muhammed sûresinden sonra, Rahmân sûresinden önce nâzil olmuştur; Ra’d sûresi, kırk üç âyet-i kerîmedir. Sûrenin on üçüncü âyetinde gök gürültüsü mânâsına gelen er-Ra’d kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede; Allahü teâlânın varlığı, birliği, ilminin sonsuzluğu, îmân etmekle mes’ûd olanların ve inkâr eden kötü tâlih lilerin vasıfları ve âkıbetleri ve Allahü teâlânın, Peygamber efendimizin peygamberliğine şâhidliği bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Mücâhid bin Cebr, Râzî, Taberî, Kurtubî)
Fazileti : Kim Ra’d sûresini okursa, geçmiş ve kıyâmete kadar gelecek bulutların hepsinin ağırlığının on katı sevâb verilir. Kıyâmet günü Allahü teâlânın ahdini (sözünü, va’dini) yerine getirenlerden olarak diriltilir. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
Kısaca Konusu : Ra‘d sûresinde Allah’ın varlığı, birliği, ilmi ve kudretinin aklî delillerle ispatı; evrenin sahibi ve ondaki tasarruf hususunda tek yetkili oluşu, bu sebeple ibadete lâyık ve müstahak tek mâbud oluşu, peygamberlik ve peygamberlerin doğrulukları, evlenme, çocuk sahibi olma gibi bazı nitelikleri, vahiy ve Kur’ân-ı Kerîm’in hak oluşu, Kur’an’ın özellikleri,öldükten sonra dirilme, hesap verme, cennet ve cehennem, samimi müminlerin özellikleri, müşriklerin ortaya attığı şüpheler ve bunlara verilen cevaplar, Ehl-i kitabın Kur’an karşısındaki tutumu ile toplumların kaderini etkileyecek derecede önemli birçok ahlâkî konu, tabiat olayları ve gök cisimleri arasındaki ilâhî nizam vb. konular ele alınmıştır.
RA’D SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif lam mîm ra tilke ayatul kitab vellezî unzile ileyke mir rabbikel hakku ve lakinne ekseran nasi la yu’minun
2. Allahullezî rafeas semavati bi ğayri amedin teravneha summesteva alel arşi ve sehharaş şemse vel kamer yudebbirul emra yufassîlul ayati leallekum bi likai rabbikum tukînun
3. Ve huvellezî meddel erda ve ceale fîha ravasiye ve enhara ve min kullis semerati ceale fîha zevceynisneyni yuğşil leylen nehar inne fî zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun
4. Ve fil erdî kîtaum mutecaviratuv ve cennatum min a’nabiv ve zer’uv ve nehîylun sînvanuv ve ğayru sînvaniy yuska bi maiv vahîdiv ve nufaddîlu ba’daha ala ba’dîn fil ukul inne fî zalike le ayatil li kavmiy ya’kîlun
5. Ve in ta’ceb fe acabun kavluhum e iza kunna turaben e inna le fî halkîn cedîd ulaikellezîne keferu bi rabbihim ve ulaikel ağlalu fî a’nakîhim ve ulaike ashabun nar hum fîha halidun
6. Ve yesta’ciluneke bis seyyieti kablel haseneti ve kad halet min kablihimul mesulat ve inne rabbeke lezu mağfiratil linnasi ala zulmihim ve inne rabbeke le şedîdul îkab
7. Ve yekulullezîne keferu lev la unzile aleyhi ayetum mir rabbih innema ente munziruv ve likulli kavmin had
8. Allahu ya’lemu ma tahmilu kullu unsa ve ma teğîydul erhamu ve ma tezdad ve kullu şey’in îndehu bi mîkdar
9. Alimul ğaybi vaş şehadetil kebîrul muteal
10. Sevaum minkum men eserral kavle ve men cehera bihî ve men huve mustahfim bil leyli ve saribum bin nehar
11. Lehu muakkîbatum mim beyni yedeyhi ve min halfihî yuğayyiru ma bi kavmin hatta yuğayyiru ma bi enfusihim ve iza eradellahu bi kavmin suen fe la meradde leh ve ma lehum min dunihî mev val
12. Huvellezî yurîkumul berka havfev ve tameav ve yanşlus sehabes sikal
13. Ve yusebbihur ra’du bi hamdihî vel melaiketu min hîyfetih ve yursilus savaîka fe yusîybu biha mey yeşau ve hum yucadilune fillah ve huve şedîdul mihal
14. Lehu da’vetul hakk vellezîne yed’une min dunihî la yestecîbune lehum bi şey’in illa ke basitî keffeyhi ilel mai li yebluğa fahu ve ma huve bi baliğîh ve ma duaul kafirîne illa fî dalal
15. Ve lillahi yescudu men fis semavati vel ard tav’av ve kerhev ve zîlaluhum bil ğuduvvi vel asal
16. Kul mer rabbus semavati vel erdî kulillah kul e fettehaztum min dunihî evliyae la yemlikune li enfusihim nef’av ve la darra kul hel yestevil a’ma vel besîyru em hel testeviz zulumanut ven nur em cealu lillahi şurakae haleku ke halkîhî fe teşabehel halku aleyhim kulillahu haliku kulli şey’iv ve huvel vahîdul kahhar
17. Enzele mines semai maen fe salet evdiyetum bi kaderiha fahtemeles seylu zebeder rabiya ve mimma yukîdune aleyhi fin naribtiğae hîlyetin ev metaîn zebedum misluh kezalike yadribullahul hakka vel batîl fe emmez zebedu fe yehebu cufaa ve emma ma yenfeun nase fe yemkusu fil ard kezalike yadribullahul emsal
18. Lillezînestecabu li rabbihimul husna vellezîne lem yestecîbu lehu lev enne lehum ma fil erdî cemîav ve mislehu meahu leftedev bih ulaike lehum suul hîsabi ve me’vahum cehennem ve bi’sel mihad(15. Ayet secde ayetidir.)
19. E fe mey ya’lemu ennema unzile ileyke mir rabbikel hakku ke men huve a’ma innema yetezekkeru ulul elbab
20. Ellezîne yufune bi ahdillahi ve la yenkudunel mîsak
21. Vellezîne yesîlune ma emerallahu bihî ey yusale ve yahşevne rabbehum ve yehafune suel hîsab
22. Vellezîne saberubtiğae vechi rabbihim ve ekamus salate ve enfeku mimma razaknahum sirrav ve alaniyetev ve yedraune bil hasenetis seyyiete ulaike lehum ukbed dar
23. Cennatu adniy yedhuluneha ve men saleha min abaihim ve ezvacihim ve zurriyyatihim vel melaiketu yedhulune aleyhim min kulli bab
24. Selamun alaykum bima sabertum fe nî’me usbed dar
25. Vellezîne yenkudune ahdellahi min ba’di mîsakîhî ve yaktaune ma emarallahu bihî ey yusale ve yufidune fil erdî ulaike lehumul la’netu ve lehum suud dar
26. Allahu yebsutur rizka li mey yeşau ve yakdir ve ferihu bil hayatid dunya ve mel hayatud dunya fil ahîrati illa meta’
27. Ve yekulullezîne keferu lev la unzile aleyhi ayetum mir rabbih kul innellahe yudîllu mey yeşau ve yehdî ileyhi men enab
28. Ellezîne amenu ve tatmeinu kulubuhum bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinul kulub
29. Ellezîne amenu ve amilus salihati tuba lehum ve husnu meab
30. Kezalike erselnake fî ummetin kad halet min kabliha umemul liltetluve aleyhimullezî evhayna ileyke ve hum yekfurune bir rahman kul huve rabbî la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltu ve ileyhi metab
31. Ve lev enne kur’anen suyyirat bihil cibalu ev kuttîat bihil erdu ev kullime bihil mevta bel lillahil emru cemîa e fe lem yey’esillezîne amenu el lev yeşaullahu le heden nase cemîa ve la yezalullezîne keferu tusîybuhum bi ma saneu kariatun ev tehullu karîbem min darihim hatta ye’tiye va’dullah innellahe la yuhliful mîad
32. Ve lekadistkuhzie bi rusulim min kabilek fe emleytu lillezîne keferu summe ehaztuhum fe keyfe kane îkab
33. E fe men huve kaimun ala kulli nefsim bima kesebet ve cealu lillahi şuraka’ kul semmuhum em tunebbiunehu bima la ya’lemu fil erdî em bi zahirim minel kavl bel zuyyine lillezîne keferu mekruhum ve suddu anis sebîl ve mey yudlilillahu fe ma lehu min had
34. Lehum azabun fil hayatido dunya ve le azabul ahîrati eşaak ve ma lehum minellahi miv vak
35. Meselul cennetilletî vuîdel muttekun tecrî min tahtihel enhar ukuluha daimuv ve zîlluha tilke ukbellezînettekav ve ukbel kafirînen nar
36. Vellezîne ateynahumul kitabe yefrahune bima unzile ileyke ve minel ahzabi mey yunkiru ba’dah kul innema umirtu en a’budellahe ve la uşrike bih ileyhi ed’u ve ileyhi meab
37. Ve kezalike enzelnahu hukmen arabiyya ve leinitteba’te ehvaehum ba’de ma caeke minel îlmi ma leke minellahi miv veliyyiv ve la vak
38. Ve le kad erselna rusulem min kablike ve cealna lehum ezvacev ve zurriyyeh ve ma kane li rasulin ey ye’tiye bi ayetin illa bi iznillah li kulli ecelin kitab
39. Yemhullahu ma yeşau ve yusbit ve îndehu ummul kitab
40. Ve im ma nuriyenneke ba’dallezî neîduhum ev neteveffeyenneke fe innema aleykel belağu ve aleynel hîsab
41. E ve lem yerav enna ne’til erda nenkusuha min atrafiha vallahu yahkumu la muakkîbe li hukmih ve huve serîul hîsab
42. Ve kad mekerallezîne min kablihim fe lillahil mekru cemîa ya’lemu ma teksibu kullu nefs ve seya’lemul kuffaru li men ukbed dar
43. Ve yekulullezîne keferu leste mursela kul kefa billahi şehîdem beynî ve beynekum ve men îndehu îlmul kitab
RAD SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif Lâm Mîm Râ. İşte bunlar Kitab’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar.
2. Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler, yürütür, âyetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.
3. O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır.
4.Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır.
5. Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, “Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?” demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
6. Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir.
7.İnkâr edenler, “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır.
8. Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. Her şey O’nun katında bir ölçü iledir.
9. O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir.
10. (O’na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir.
11. İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.
12. O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir.
13.Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır.
14. Gerçek dua ancak O’nadır. O’ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı hâlde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler. Kâfirlerin duası daima boşa çıkar.
15. Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğer.
16. De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” “Allah’tır” de. De ki: “O’nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?” De ki: “Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.”
17.O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah, böyle misaller verir.
18.Rablerinin emrine uyanlar için mükâfatın en güzeli vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde olan her şey ve onun yanında bir katı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte hesabın kötüsü bunlar içindir. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır!
19. Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar.
20.Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır.
21. Onlar, Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.
22. Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.
23. Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler):
24. “Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!”
25. Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.
26. Allah, rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir.
27. İnkâr edenler diyorlar ki: “Ona (Muhammed’e) Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” De ki: “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.”
28. Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.
29. İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır.
30. (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki, onlar Rahmân’ı inkâr ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. De ki: “O, benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O’na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O’nadır.”
31. Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır. İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez.
32. Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da ben inkâr edenlere bir süre (mühlet) verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış!
33. Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz (bununla) O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?” Hayır, inkâr edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur.
34. Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah’ın azabından koruyacak kimse de yoktur.
35.Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dolunan cennetin durumu şudur: Onun içinden ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri devamlıdır. İşte bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanların sonudur. İnkâr edenlerin sonu ise ateştir.
36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur’an ile sevinirler. Fakat (senin aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O’nadır.”
37. Böylece biz onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.
38. Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır.
39.Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır.
40.Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir.
41. Onlar, bizim yeryüzüne (kudretimizle) gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah, hükmeder. O’nun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir.
42. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah’a aittir. O, her nefsin kazandığını bilir. İnkâr edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir.
43. İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an) bilgisi bulunanlar yeter.”