Kur’ân-ı kerîmin altmış birinci sûresi iniş sırasına göre yüz dokuzuncu sûredir. Tegåbün sûresinden sonra, Cum‘a sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur.
Saf sûresi Medîne’de nâzil oldu (indi). On dört âyet-i kerîmedir. Dördüncü âyet-i kerîmede mü’minlerin saf saf olup Allah yolunda savaştıkları anlatıldığı için Sûret-üs-Saf denilmiştir. Sûrede; insanların yapamayacakları şeyler hakkında söz vermeleri nin kötülüğü, düşman karşısında azimle cihâd edenlere karşı Allahü teâlânın muhabbeti, İslâmiyet’i kabûl etmeyenlerin kötülenmesi, Allahü teâlânın dînini koruyacağı, en hayırlı işin îmân ve Allah yolunda cihâd etmek olduğu, bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî, Kurtubî)
Kim Saf sûresini okursa, Îsâ aleyhisselâm ona duâ eder. Dünyâda kaldığı müddetçe onun için istigfâr (tövbe) eder, kıyâmet günü onun arkadaşı olur. (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzil ve Esrâr-üt-Te’vîl)
Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Saf süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.
Kısaca Konusu : Kişinin yaptıklarıyla bağdaşmayan iddialarda bulunmasının Allah katında çok çirkin sayıldığı belirtilerek öz ve söz arasındaki uyumun önemine vurgu yapılmakta; Allah yolunda çarpışanların O’nun hoşnutluğunu kazanabilmeleri için tek bir yürek ve tek bir vücut gibi olmaları gerektiğine dikkat çekilmekte; İsrâiloğulları’nın verdikleri sözü tutmamaları, Hz. Mûsâ’yı üzmeleri ve Hz. Îsâ’nın kendisinden sonra gelecek peygamberi isim de vererek müjdelemesine rağmen ona vefasızlık etmeleri eleştirilmekte; gerçek kurtuluşun Allah’a ve resulüne iman edip malıyla canıyla Allah’ın gösterdiği yolda çaba harcamaktan geçtiği bildirilmektedir.
SAFF SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Sebbeha lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl’ardı ve huvel’aziyzulhakiymu.
2. Ya eyyuhelleziyne amenu lime tekulune ma la tef’alune.
3. Kebure makten ‘ındallahi en tekulu ma la tef’alune.
4. İnnallahe yuhıbbulleziyne yukatilune fiy sebiylihi saffen keennehum bunyanun mersusun.
5. Ve iz kale musa likavmihi ya kavmi lime tu’zuneniy ve kad ta’lemune enniy resulullahi ileykum felemma zağu ezağallahu kulubehum vallahu la yehdiylkavmelfasikıyne.
6. Ve iz kale ‘ıysebnu meryeme ya beniy israiyle inniy resulullahi ileykum musaddikan lima beyne yedeyye minettevrati ve mubeşşiren biresulin ye’tiy min ba’diy-ismuhu ahmedu felemma caehum bilbeyyinati kalu haza sıhrun mubiynun.
7. Ve men azlenu mimmeniftera ‘alellahilkezibe ve huve yud’a ilel’islami vallahu la yehdiylkavmezzalimiyne.
8. Yuriydune liyutfiu nurallahi biefvahihim vallahu mutimmu nurihi velev kerihelkafirune.
9. Huvelleziy ersele resulehu bilhuda ve diynilhakkı liyuzhirehu ‘aleddiyni kullihi velev kerihelmuşrikune.
10. Ya eyyuhelleziyne amenu hel edullukum ‘ala ticaretin tunciykum min ‘azabin eliymin.
11. Tu’minune billahi ve resulihi ve tucahidune fiy sebiylillahi biemvalikum ve enfusikum zalikum hayrun lekum in kuntum ta’lemune.
12. Yağfir lekum zunubekum ve yudhılkum cennatin tecriy min tahtihel’enharu ve mesakine tayyibeten fiy cennati ‘adnin zalikelfevzul’azıymu.
13. Ve uhra tuhıbbuneha nasrun minallahi ve fethun kariybun ve beşşirilmu’miniyne.
14. Ya eyyuhelleziyne amenu kunu ensarallahi kema kale ‘ıysebnu meryeme lilhavariyyiyne men ensariy ilellahi kalelhavariyyune nahnu ensarullahi feamenet taifetun min benuy israiyle ve keferet taifetun feeyyednelleziyne amenu ‘ala ‘aduvyihim feasbehu zahiriyne.
SAF SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
2. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
3.Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.
4.Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.
5.Hani Mûsâ kavmine, “Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
6. Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.
7.Kim, İslâm’a davet olunduğu hâlde, Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
8.Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.
9.O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.
10.Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size?
11.Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.
12.(Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır.
13. Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele!
14.Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun.Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.