Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Taha süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.
Mushaftaki sıralamada yirminci, iniş sırasına göre kırk beşinci sûredir. Meryem sûresinden sonra, Vâkıa sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 130 ve 131. âyetlerin Medine’de nâzil olduğuna dair bir rivayet de vardır.
Hz. Ömer’in İslâmiyet’i kabul edişiyle ilgili meşhur rivayette Ömer’in, kız kardeşi ve eniştesinin evine baskın yaptığında işittiği ve çok etkilendiği âyetlerin Tâhâ sûresinin âyetleri olduğu ve bu olayın peygamberliğin beşinci yılında cereyan ettiği dikkate alınarak, genellikle Mekke döneminin ortalarına doğru indiği kabul edilir. Kaynaklarda nüzûlü için belirli bir sebepten söz edilmez. Geldiği dönemin şartları ve sûrenin içeriği, Hz. Peygamber’e ve müminlere teselli verip onların moralini yükseltmeyi amaçladığını göstermektedir.
Kısaca Konusu : Hz. Peygamber’in mâneviyatını yükselten ve Allah’ın kudretine dikkat çeken ifadelerle başlanmış, ardından Hz. Mûsâ’nın Firavun’la mücadelesine, Cenâb-ı Hakk’ın İsrâiloğulları’na lutfettiği nimetlere ve onların hatalı tutumlarına geniş bir biçimde yer verilmiştir. Daha sonra Hz. Âdem’in yaratılışına ve şeytanın onları kandırıp cennetten çıkmalarına sebep oluşuna değinilmiş, inkârcıların karşılaşacakları âkıbet hatırlatılmış ve ebedî mutluluğun Allah’a saygıda kusur etmekten sakınanların olacağı belirtilmiştir.
Fazileti : Hz. Peygamber’den rivayet edilen bir hadiste anlatıldığına göre, Tâhâ ve Yâsîn sûrelerini işiten melekler şöyle demişlerdir: Bunların kendilerine gönderileceği ümmete ne mutlu, bunları taşıyan gönüllere ne mutlu, bunları okuyan dillere ne mutlu!” (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 20). Birçok sûrede olduğu gibi âyetlerinin kısa ve sonlarının secili olması sûrenin okunuşuna apayrı bir mûsiki katmaktadır.
TAHA SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Taha
2. Ma enzelna aleykel kur’ane li teşka
3. İlla tezkiratel limey yahşa
4. Tenziylem mimmen halekal erda ves semavatil ula
5. Errahmanu alel arşisteva
6. Lehu ma fis semavati ve ma fil erdî ve ma beynehuma ve ma tahtes sera
7. Ve in techer bil kavli fe innehu ya’lemus sirra ve ahfa
8. Allahu la ilahe illa hu lehul esmaul husna
9. Ve hel etake hadiysu musa
10. İz raa naran fe kale li ehlihimkusu innî anestu naral leallî atîkum minha bi kabesin ev ecidu alen nari huda
11. Felemma etaha nudiye ya musa
12. İnnî ene rabbuke fahla’ na’leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva
13. Ve enahtertuke festemî’ lima yuha
14. İnnenî enallahu la ilahe illa ene fa’budnî ve ekîmîs salate li zikrî
15. İnnes saate atiyetun ekadu uhfîha li tucza kullu nefsim bi ma tes’a
16. Fe la yesuddenneke anha mel la yu’minu biha vettebea hevahu fe terda
17. Ve ma tilke bi yemînike ya musa
18. Kale hiye asay etevekkeu aleyha ve ehuşşu biha ala ğanemî ve liye fîha mearibu uhra
19. Kale elkîha ya musa
20. Fe elkaha fe iza hiye hayyetun tes’a
21. Kale huzha ve la tehaf se nuîyduha sîratehel ula
22. Vadmun yedeke ila cenahîke tahruc beydae min ğayri suin ayeten uhra
23. Li nuriyeke min ayatinel kubra
24. İzheb ila fir’avne innehu tağa
25. Kale rabbişrah lî sadrî
26. Ve yessir lî emrî
27. Vahlul ukdetem mil lisanî
28. Yefkahu kavlî
29. Vec’al li vezîram min ehlî
30. Harune ehîy
31. uşdud bihî ezrî
32. Ve eşrikhu fî emrî
33. Key nusebbihake kesîra
34. Ve nezkurake kesîra
35. İnneke kunte bina besîyra
36. Kale kad utiyte su’leke ya musa
37. Ve lekad menenna aleyke merraten uhra
38. İz evhayna ila ummike ma yuha
39. Enîkzi fîhi fit tabuti fakzi fîhi fil yemmi fel yulkîhil yemnu bis sahîli ye’huzhu aduvvul lî ve aduvvul leh ve elkaytu aleyke mehabbetem minnî ve li tusnea ala aynî
40. İz temşî uhtuke fe raca’nake ila ummike key tekarra aynuha ve la tahzen ve katelte nefsen fe necceynake minel ğammi ve fetennake futunen fe lebiste sinîne fî ehli medyene summe ci’te ala kaderiy ya musa
41. Vastana’tuke li nefsî
42. İzheb ente ve ehuke bi ayatî ve la teniya fî zikrî
43. İzheba ila fir’avne innehu tağa
44. Fe kula lehu kevlel leyyinel leallehu yetezekkeru ev yahşa
45. Kala rabbena innena nehafu ey yefruta aleyna ev ey yatğa
46. Kale la tehafa innenî meakuma esmeu ve era
47. Fe’tiyahu fe kula inna rasula rabbike fe ersel meana benî israîle ve la tuazzibhum kad ci’nake bi ayetim mir rabbik vesselamu ala menittebeal huda
48. İnna kad uhîye ileyna ennel azabe ala men kezzebe ve tevella
49. Kale fe mer rabbukuma ya musa
50. Kale rabbunellezî a’ta kulle şey’in halkahu summe heda
51. Kale fema balul kurunil ula
52. Kale îlmuha înde rabbî fî kitab la yedîllu rabbî ve la yensa
53. Ellezî ceale lekumul erda mehdev ve selek lekum fîha subulev ve enzele mines semai maa fe ahracna bihî ezvacem min nebatin şetta
54. Kulu ver’av en’amekum inne fî zalike le ayatil li ulin nuha
55. Minha halaknakum ve fîha nuîydukum ve minha nuhricukum taraten uhra
56. Ve lekad eraynahu ayatina kulleha fe kezzebe ve eba
57. Kale ec’tena li tuhricena min erdîna bi sîhrike ya musa
58. Fe le ne’tiyenneke bi sîhrim mislihî fec’al beynena ve belneke mev’îdel la nuhlifuhu nahnu ve la ente mekanen suva
59. Kale mev’îdukum yevmuz zînet ve ey yuhşeran nasu duha
60. Fe tevella fir’avnu fe cemea keydehu summe eta
61. Kale lehum musa veylekum la tefteru alellahi keziben fe yushîtekum bi azab ve kad habe meniftera
62. Fe tenazeu emrahum beynehum ve eserrun necva
63. Kalu in hazani le sahîrani yurîdani ey yuhricakum min erdîkum bi sîhrihima ve yezheba bi tarîkatikumul musla
64. Fe ecmiu keydekum summe’tu saffa ve kad eflehal yevme menista’la
65. Kalu ya musa imma en tulkîye ve imma en nekune evvele men elka
66. Kale bel elku fe iza hîbaluhum ve îsîyyuhum yuhayyehu ileyhi min sîhrihim enneha tes’a
67. Fe evcese fî nefsihî hîyfetem musa
68. Kulna la tehaf inneke entel a’la
69. Ve elkî ma fî yemînike telkaf ma saneu innema saneu keydu sahîr ve la yuflihus sahîru haysu eta
70. Fe ulkîyes seharatu succeden kalu amenna bi rabbi harune ve musa
71. Kale amentum lehu kable en azene lekum innehu le kebîrukumullezî allemekumus sîhr fe le ukattîanne eydiyekum ve erculekum min hîlafiv ve le usallibennekum fî cuzuîn nahli ve le ta’lemunne eyyuna eşeddu azabev ve ebka
72. Kalu len nu’sirake ala ma caena minel beyyinati vellazî fetarana fakdî ma ente kad innema takdîy hazihil hayated dunya
73. İnna amenna bi rabbina li yağfira lena hatayana ve ma ekrahtena aleyhi mines sîhr vallahu hayruv ve ebka
74. İnnehu mey ye’ti rabbehu murimen fe inne lehu cehennem la yemutu fîha ve la yahya
75. Ve mey ye’tihî mu’minen kad amiles salihati fe ulaike lehumud deracatul ula
76. Cennatu adnin tecrî min tahtihel enharu halidîne fîha ve zalyike cezau men tezekka
77. Ve lekad evhayna ila musa en esri bi îbadî fadrib lehum tarîkan fil bahri yebesa la tehafu derakev ve la tahşa
78. Fe etbeahum fir’avnu bi cunudihî fe ğaşiyehum minel yemmi ma ğaşiyehum
79. Ve edalle fir’avnu kavmehu ve ma heda
80. Ya benî israîle kad enceynakum min aduvvikum ve vaadnakum canibet turil eymene ve nezzelna aleykumul menne ves selva
81. Kulu min tayyibati ma razaknnakum ve la tatğav fîhi fe yehîlle aleykum ğadabî ve mey yahlil aleyhi ğadabî fe kad heva
82. Ve innî le ğaffarul limen tabe ve amene ve amile salihan summehteda
83. Ve am a’celek an kavmike ya musa
84. Kale hum ulai ala eserî ve aciltu ileyke rabbi li terda
85. Kale fe inna kad fetenna kavmeke mim ba’dike ve edallehumus samiriyy
86. Fe racea musa ila kavmihî ğadbane esifa kale ya kavmi elem yeîdkum rabbukum va’den hasena e fe tale aleykumul ahdu em eradtum ey yehîlle aleykum ğadabum mir rabbikum fe ahleftum mev’îdî
87. Kalu ma ahlefna mev’îdeke bi melkina velakinna hummilna evzaram min zînetil kavmi fe kazefnaha fe kezalike elkas samiriyy
88. Fe ahrace lehum îclen cesedel lehu huvarun fe kalu haza ilahukum ve ilahu musa fe nesiy
89. E fe la yeravne ella yarciu ileyhim kavlev ve la yemliku lehum darrav ve la nef’a
90. Ve le kad kale lehum harunu min kablu ya kavmi innema futintum bih ve inne rabbekumur rahmanu fettebiuni ve etîy’u emrî
91. Kalu len nebreha aleyhi akifîne hatta yarcia ileyna musa
92. Kale ya harunu ma meneake iz raeytehum dallu
93. Ella tettebian e fe esayte emri
94. Kale yebneumme la te’huz bi lîhyetî ve la bi ra’si innî haşîtu en tekule ferrakte beyne benî israîle ve lem terkub kavlî
95. Kale fe ma hatbuke ya samiriyy
96. Kale besurtu bi ma lem yebsuru bihî fe kabadtu kabdatem min eserir rasuli fe nebeztuha ve kezalike sevvelet lî nefsî
97. Kale fezheb fe inne leke fil hayati en tekule la misase ve inne leke mev’îdel len tuhlefeh venzur ila ilahikellezî zalte aleyhi akifale nuharrîkannehu summe le nensifennehu fil yemmi nesfa
98. İnnema ilahukumullahullezî la ilahe illa hu vesia kulle şey’in îlma
99. Kezalike nekussu aleyke min embai ma kad sebak ve kad ateynake mil ledunna zikra
100. Men a’rada anhu fe innehu yahmilu yevmel kîyameti vizra
101. Halidîne fîh ve sae lehum yevmel kîyameti hîmla
102. Yevme yunfehu fis suri ve nahşurul mucrimîne yevmeizin zurka
103. Yetehafetune beynehum il lebistum illa aşra
104. Nahnu a’lemu bima yekulune iz yekulu emseluhum tarîkaten il lebistum illa yevma
105. Ve yes’eluneke anil cibali fe kul yensifuha rabbî nesfa
106. Fe yezeruha kaan safsafa
107. La tera fîha îvecev ve la emta
108. Yevmeiziy yettebiuned daîye la îvece leh ve haşeatil asvatu lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa
109. Yevmeizil la tenfeuş şefaatu illa men ezine lehur rahmanu ve radîye lehu kavla
110. Ya’lemu ma beyne eydîhim ve ma halfehum ve la yuhîytune bihî îlma
111. Ve anetil vucuhu lil hayyil kayyum ve kad habe men hamele zulma
112. Ve mey ya’mel mines salihuti ve huve mu’minun fe la yehafu zulmev ve la hadma
113. Ve kezalike enzelnahu kur’anen arabiyyev ve sarrafna fîhi minel veîydi leallehum yettekune ev yuhdisu lehum zikra
114. Fe teallellahul melikul hakk ve la ta’cel bil kur’ani min kabli ey yukda ileyke vahyuhu ve kur rabbi zidnî îlma
115. Ve lekad ahîdna ila ademe min kablu fe nesiye ve lem necid lehu azma
116. Ve iz kulna lil melaiketiscudu li ademe fe secedu illa iblîs eba
117. Fe kulna ya ademu inne haza aduvvul leke ve li zevcike fe la yuhricennekuma minel cenneti fe teşka
118. İnne leke ella tecua fîha ve la ta’ra
119. Ve enneke la tazmeu fîha ve la tadha
120. Fe vesvese ileyhiş şeytanu kale ya ademu hel edulluke ala şeceratil huldi ve mulkil la yebla
121. Fe ekela minha fe bedet lehuma sev’atuhuma ve tafika yahsîfani aleyhima miv verakîl cenneti ve asa ademu rabbehu fe ğava
122. Summectebahu rabbuhu fe tabe aleyhi ve heda
123. Kelehbita minha cemîam ba’dukum li ba’dîn aduvv fe imma ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudaye fe la yedîllu ve la yeşka
124. Ve men a’rada an zikrî fe innel lehu meîyşeten dankev ve nahşuruhu yevmel kîyameti a’ma
125. Kale rabbi lime haşertenî a’ma ve kad kuntu besîyra
126. Kale kezalike etetke ayatuna fe nesîteha ve kezalikel yevme tunsa
127. Ve kezalike neczî men esrafe ve lem yu’mim bi ayati rabbih ve le azabul ahîrati eşeddu ve ebka
128. E fe lem yehdi lehum kem ehleknu kablehum minel kuruni yemşune fî mesakinihim inne fî zalike le ayatil li ulin nuha
129. Velev la kelimetun sebekat mir rabbike le kane lizamev ve ecelum musemma
130. Fasbir ala ma yekulune ve sebbîh bi hamdi rabbike kable tuluîş şemsi ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbîh ve atrafen nehari lealleke terda
131. Ve la temuddenne aynelke ila ma metta’na bihî ezvacem minhum zehratel hayatid dunya li neftinehum fîh ve rizku rabbike hayrun ve beka
132. Ve’mur ehleke bis salati vastabir aleyha la nes’eluke rizka nahnu nerzukuk vel akîbetu lit takva
133. Ve kalu lev la ye’tiyna bi ayetim mir rabbih e ve lem te’tihim beyyinetu ma fis suhufil ula
134. Ve lev enna ehleknahum bi azabim min kablihî le kalu rabbena lev la erselte ileyna rasulen fe nettebia ayatike min kabli en nezille ve nahza
135. Kul kullum muterabbisun fe terabbesu fe se ta’lemune men ashabus sîratîs seviyyi ve menihteda
TAHA SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Tâ Hâ.
2,3.(Ey Muhammed!) Biz, Kur’an’ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik.
4.(O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir.
5.Rahmân, Arş’a kurulmuştur.
6.Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O’nundur.
7. Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da.
8.Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur.
9.Mûsâ’nın haberi sana ulaştı mı?
10.Hani bir ateş görmüştü de ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum” demişti.
11.Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!”
12.“Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ’dasın.”
13. “Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle.”
14. “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.”
15. “Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.”
16. “Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!”
17.“Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?”
18.Mûsâ dedi ki: “O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.”
19. Allah, “Onu yere at ey Mûsâ!” dedi.
20.Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş!
21.Allah, şöyle dedi: “Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz.”
22,23. “Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.”
24. “Firavun’a git, çünkü o azmıştır.”
25. Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.”
26.“İşimi bana kolaylaştır.”
27,28. “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.”
29. “Bana ailemden birini yardımcı yap,”
30. “Kardeşim Hârûn’u.”
31.“Onunla gücümü artır.”
32. “Onu işime ortak et.”
33. “Seni çok tespih edelim diye”,
34. “Seni çok zikredelim diye.”
35. “Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.”
36. Allah, şöyle dedi: “İstediğin sana verildi ey Mûsâ!”
37.“Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk.”
38. “Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:”
39. “Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım.”
40.“Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın, sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!”
41. “Ben seni kendim için seçtim.”
42.“Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin.”
43.“Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır.”
44. “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.”
45. Mûsâ ve Hârûn, şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.”
46. Allah, şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.”
47. “Ona gidin ve şöyle deyin: ‘Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selâm, doğru yola uyanlara olsun.’ ”
48.“Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu.”
49.Firavun, “Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?” dedi.
50. Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi.
51. Firavun, “Ya geçmiş nesillerin hâli ne olacak?” dedi.
52. Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz.”
53. “Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir.” Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık.
54.Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren) deliller vardır.
55.(Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız.
56.Andolsun, biz ona (Firavun’a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve reddetti.
57.Şöyle dedi: “Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?”
58. “Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.”
59. Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi.
60. Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi.
61.Mûsâ, onlara şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azap ile yok eder. Allah’a karşı yalan uyduran mutlaka hüsrana uğramıştır.”
62.Sihirbazlar, işlerini kendi aralarında tartıştılar ve gizli gizli konuştular.
63.Şöyle dediler: “Şüphesiz bu ikisi, sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve en üstün olan dininizi ortadan kaldırmak isteyen birer sihirbazdırlar.”
64.“Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin. Bu gün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.”
65.Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler.
66.Mûsâ: “Yok, (önce) siz atın” dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor.
67.Bunun üzerine Mûsâ, içinde bir korku hissetti.
68.Şöyle dedik: “Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan.”
69.“Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.”
70.(Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler.
71.Firavun, “Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ’ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.”
72.Sihirbazlar şöyle dediler: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.”
73.“Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlı ve daha kalıcıdır.”
74.Şüphesiz, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, kesinlikle ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de (güzel bir hayat) yaşar.
75,76. Her kim de O’na salih ameller işlemiş bir mü’min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu, günahlardan temizlenenlerin mükâfatıdır.
77.(Firavun’un imana yanaşmaması üzerine) Mûsâ’ya, “Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin (Mısır’dan) yürütüp çıkar. Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç” diye vahyettik.
78.Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları görülmedik bir şekilde kuşatıp yuttu.
79.Firavun, halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.
80.(Allah, şöyle dedi:) “Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr’un sağ yanını va’dettik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik.”
81.“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helâl olanlarından yiyin. Bu konuda aşırı da gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım da kimin üzerine inerse, o muhakkak helâk olmuş demektir.”
82.“Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim.”
83.(Mûsâ, Tûr’a varınca): “Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey Mûsâ?” (dedik.)
84.Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim.”
85.Allah, “Şüphesiz, biz senden sonra halkını sınadık; Sâmirî onları saptırdı” dedi.
86.Bunun üzerine Mûsâ, öfke dolu ve üzgün bir hâlde halkına döndü. “Ey kavmim! Rabbiniz, size güzel bir vaadde bulunmadı mı? (Ayrılışımdan sonra) çok zaman mı geçti, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze uymadınız (ve buzağıya taptınız)?” dedi.
87.Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Sâmirî de aynı şekilde attı.”
88. Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler.
89. Onlar bu heykelin, sözlerine karşılık vermediğini, kendilerinden hiçbir zararı uzaklaştıramayacağını ve onlara hiçbir fayda sağlayamayacağını görmezler mi?
90.Andolsun, Hârûn onlara daha önce şöyle demişti: “Ey kavmim! Siz bununla yalnızca imtihan edildiniz. Doğrusu sizin Rabbiniz ancak Rahmân’dır. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin.”
91.Onlar da, “Mûsâ bize dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz” dediler.
92,93. Mûsâ, (Tûr’dan dönünce) şöyle dedi: “Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?”
94.Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum” dedi.
95.Mûsâ, “Ya senin derdin neydi ey Sâmirî?” dedi.
96.Sâmirî, şöyle dedi: “Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi.”
97.Mûsâ, “Çekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) “Bana dokunmak yok!” diyeceksin. Senin için, asla kaçamayacağın bir ceza daha var. Hele şu ibadet edip durduğun ilâhına bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız.
98.Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.
99. (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur’an) verdik.
100. Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir.
101. Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün, bu ağır yük onlar için ne kötü bir yüktür!
102. O gün günahkârları, (gözleri korkudan donup) gömgök kesilmiş olarak haşredeceğiz.
103,104.Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar.
-Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en aklı başında olanları, “Siz sadece bir gün kaldınız” diyecektir.
105. (Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) hâlini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.”
106. “Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan hâlinde bırakacaktır.”
107.“Orada hiçbir çukur, hiçbir tümsek göremeyeceksin.”
108.O gün kendisinden yan çizmek mümkün olmayan davetçiye (İsrâfil’e) uyarlar. Sesler, Rahmân’ın azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin.
109.O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.
110.O, önlerindekini ve arkalarındakini (dünyadaki ve ahiretteki durumlarını) bilir. Onların bilgisi ise Rahmân’ı kuşatamaz.
111.Bütün yüzler; diri, yaratıklarına hâkim ve onları koruyup gözeten Allah’a boyun eğmiştir. Zulüm yüklenen, mutlaka hüsrana uğramıştır.
112.Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse, o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan.
113.İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık.
114.Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme. “Rabbim! İlmimi arttır” de.
115.Andolsun, bundan önce biz Âdem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
116.Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de, İblis’ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı.
117.Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.”
118.“Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.”
119.“Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın.”
120.Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?”
121.Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.
122.Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.
123.Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.”
124.“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.”
125.O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?”
126.Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der.
127.Haddi aşan ve Rabbi’nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.
128.Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır.
129. Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı, onlar da hemen cezalandırılırlardı.
130.O hâlde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın.
131.Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
132.Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınmanındır.
133.İnanmayanlar, “Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!” dediler. Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur’an) onlara gelmedi mi?
134.Eğer biz onları o Kur’an’dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık” derlerdi.
135.Ey Muhammed, de ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!”