Yasin Suresi Türkçe Okunuşu Arapça Yazılışı ve Meali

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kur’ân-ı kerîmin otuz altıncı sûresi. Cin sûresinden sonra, Furkan sûresinden önce inmiştir.
Yâsîn sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil olmuştur (inmiştir). Seksen üç âyet-i kerîmedir. Yâsîn diye başladığı için,sûre bu ismi almıştır. Bâzı âlimler, Yâsîn ile murâdın; ey insan veya ey insanların efendisi mânâsına Peygamberimiz sallallahü aleyhi v e sellemin olduğunu bildirmişlerdir.

İhlâs ile (Allah rızâsı için) okuyanların dünyâ ve âhiret nîmetlerine kavuşmalarına vesîle olacağı ve okunduğunda vefât etmiş olan müslümanların ruhlarına hediyye edildiği için bu sûreye Muammime; îmânın esasları (temelleri) ile ilgili hususları içerisinde bulundurduğu, okuyanların kalblerini tenvîr ettiği, aydınlattığı için, Kalb-ul-Kur’ân gibi isimler de verilmiştir. Bu sûrede, belli başlı konular olarak; Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem peygamberliği tasdîk edilmekte (doğrulanmakta), inkâr edenle kabûl etmeyenler tehdîd edilmekte, eski kavimlerin (milletlerin) inkarcı hâllerinden dolayı başlarına gelen azâb ve felâketler anlatılarak, insanlar gafletten uyanmaya dâvet edilmekte (çağrılmakta) , bu arada Peygamberimiz de sallallahü aleyhi ve sellem tesellî edilmektedir.

Yine bu sûrede Allahü teâlânın kudretinin ve büyüklüğünün eserlerine dikkatler çekilmekte, âhirete inanmayanların ne kadar pişman olacakları, mü’minlerin, inananların ise, pek büyük mükâfâtlara nâil olacakları (kavuşacakları) bildirilmektedir. (Kurtubî, Râzî, Abdülhakîm Arvâsî)

Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Yasin süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.

Kısaca Konusu : Hz. Muhammed aleyhisselâmın hak peygamber olduğu ona indirilen Kur’an deliliyle desteklenerek açıklanır; başka peygamberlerin tevhid mücadelelerinden bir kesit verilerek bu uğurda büyük sıkıntılara katlanan Resûl-i Ekrem ve ona tâbi olanlar teselli edilir. Allah Teâlâ’nın birlik ve kudret delillerine ve evrendeki yaratılış sırlarına dikkat çekilerek öldükten sonra dirilme gerçeği ve bunun sonuçları üzerinde durulur. Râzî’nin belirttiği üzere bu sûrenin, İslâm inançlarının üç temel umdesinin (Allah’ın birliği, peygamberlik ve âhiret) en güçlü delillerle işlenmesine hasredildiği söylenebilir. Şöyle ki: 3. âyette –devamındaki delillerle teyit edilerek– peygamberlik müessesesi üzerinde durulmuş; müteakip âyetlerde Allah’ın birliği ve eşsiz gücü, öldükten sonra dirilmenin ve ilâhî huzurda yargılanmanın kaçınılmazlığı ortaya konmuş, son âyette de yine bu iki nokta (vahdâniyet ve haşir) özetlenmiştir. Kur’an’dan bu ölçüde de olsa nasibini alan kimse artık kalbinin payı olan imanı elde etmiş demektir ki bunun tezahürleri de diline ve davranışlarına yansıyacaktır (XXVI, 113).

Fazileti : Hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’den Yâsîn sûresinin faziletine dair nakledilmiş sözler yer alır. Bunlardan biri şöyledir: “Her şeyin bir kalbi vardır; Kur’an’ın kalbi de Yâsîn’dir” (Tirmizî, “Fezâilü’lKur’ân”, 7; Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 21; krş. Müsned, V, 26. Diğer bazı rivayetler için bk. Şevkânî, IV, 410-411). İbn Abbas’ın da –bu sûrenin son âyeti hakkında– “Yâsîn’in ve onu okumanın niçin bu kadar faziletli olduğunu bilmiyordum; meğer bu âyetten dolayı imiş” dediği nakledilir (Zemahşerî, III, 294-295). Hadislerin sıhhat durumu tartışmalı olmakla beraber, öteden beri İslâm âlimleri Resûlullah’ın bu sûreye özel bir ilgi gösterdiği kanaatini taşımışlar ve müslümanlar da Kur’an tilâvetinde ona ayrı bir yer vermişlerdir. Bu sebeple Yâsîn sûresi için özel tefsirler kaleme alınmıştır (Ölülere Yâsîn okunmasıyla ilgili hadiste “ölmek üzere olanlar”ın kastedildiği kanaati hâkim olmakla beraber, bunu öldükten sonra veya ölünün kabri başında okunacağı şeklinde anlayanlar da vardır, bk. Elmalılı, VI, 4004).

Yâsîn, Kur’ân-ı kerîmin kalbidir. Muhakkak o, bütün dertlere şifâdır. (Hadîs-i şerîf-Hakîm, Tirmizî)

Her kim Cumâ günü annesinin, babasının veya bunlardan birinin kabrini ziyâret eder de baş ucunda Yâsîn sûresini okursa, okuduğu her harfi adedince onlar mağfiret edilir (bağışlanır) . (Hadîs-i şerîf-Sa’lebî)

Ölmek üzere bulunan bir hastanın yanında Yâsîn sûresi okunursa, okunan her harfi için, onar melek iner. Yâsîn sûresi üç bin harftir. İnen melekler, ölmek üzere olan kimsenin önünde sıra sıra dizilip onun için istiğfâr ederler (bağışlanmasını isterler) . Sekerattaki (ölüm ânındaki) bir mü’minin yanında Yâsîn sûresi okunursa, Cennet Rıdvan’ı ona Cennet şerâbı içirmedikçe Azrâil (aleyhisselâm) onun rûhunu almaz. (Hadîs-i şerîf-Sefer-i Âhiret Risâlesi)
Yâsîn sûre-i şerîfesini okumanın on faydası vardır.
1) Aç olan, tok olur yâni ummadığı yerden rızık gelir.
2) Susuz olan, kanıncaya dek su bulur.
3) Elbisesi olmayan elbise bulur.
4) Eceli gelmeyen hasta şifâ bulur.
5) Eceli gelen hasta ölüm acısı duymaz.
6) Ölürken, Cennet melekleri gelip görünür.
7) İnsan korktuğundan emîn olur.
8) Misâfir ve garîb yardımcı bulur.
9) Bekârların evlenmesi kolay olur.
10) Gayb olan şey bulunur.
Fakat bunları niyyet ederek ve inanarak okumak lâzımdır. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Yâsîn, Peygamber efendimizin ism-i şerîflerinden olup, “Ey benim bahr-i yakînimin sabbâhı (yakîn deryâmın dalgıcı) olan habîbim!” demektir. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

YASİN SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Yasın

2. Vel kur’anil hakiym

3. İnneke le minel murseliyn

4. Ala sıratım müstekıym

5. Tenziylel aziyzir rahıym

6. Li tünzira kavmem ma ünzira abaühüm fehüm ğafilun

7. Le kad hakkal kavlü ala ekserihim fehüm la yü’minun

8. İnna cealna fı a’nakıhim ağlalen fe hiye ilel ezkani fehüm mukmehun

9. Ve cealna mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynahüm fehüm la yübsırun

10. Ve sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü’minun

11. İnnema tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmane bil ğayb fe beşşirhü bi mağfirativ ve ecrin kerım

12. İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey’in ahsaynahü fı imamim mübiyn

13. Vadrib lehüm meselen ashabel karyeh iz caehel murselun

14. İz erselna ileyhimüsneyni fe kezzebuhüma fe azzezna bi salisin fe kalu inna ileyküm murselun

15. Kalu ma entüm illa beşerum mislüna ve ma enzeler rahmanü min şey’in in entüm illa tekzibun

16. Kalu rabbüna ya’lemü inna ileyküm le murselun

17. Ve ma aleyna illel belağul mübın

18. Kalu inna tetayyarna biküm leil lem tentehu le nercümenneküm ve le yemessenneküm minna azabün eliym

19. Kalu tairuküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmüm müsrifun

20. Ve cae min aksal medıneti racülüy yes’a kale ya kavmittebiul murseliyn

21. İttebiu mel la yes’elüküm ecrav vehüm mühtedun

22. Ve ma liye la a’büdüllezı fetaranı ve ileyhi türceun

23. E ettehızü min dunihı aliheten iy yüridnir rahmanü bi durril la tuğni annı şefaatühüm şey’ev ve la yünkızun

24. İnnı izel le fı dalalim mübın

25. İnnı amentü bi rabbiküm fesmeun

26. Kıyledhulil cenneh kale ya leyte kavmı ya’lemun

27. Bima ğafera lı rabbı ve cealenı minel mükramiyn

28. Ve ma enzelna ala kavmihı mim ba’dihı min cündim mines semai ve ma künna münziliyn

29. İn kanet illa sayhatev vahıdeten fe iza hüm hamidun

30. Ya hasraten alel ıbad ma yetiyhim mir rasulin illa kanu bihı yestehziun

31. Elem yerav kem ehlekna kablehüm minel kuruni ennehüm ileyhim la yarciun

32. Ve in küllül lemma cemiy’ul ledeyna muhdarun

33. Ve ayetül lehümül erdul meyteh ahyeynaha ve ahracna minha habben feminhü ye’külun

34. Ve cealna fiyha cennatim min nahıyliv ve a’nabiv ve feccerna fiyha minel uyun

35. Li ye’külu min semerihı ve ma amilethü eydiyhim efela yeşkürun

36. Sübhanellezı halekal ezvace külleha mimma tümbitül erdu ve min enfüsihim ve mimma la ya’lemun

37. Ve ayetül lehümül leyl neslehu minhün nehara fe iza hüm muslimun

38. Veş şemsü tecrı li müstekarril leha zalike takdiyrul aziyzil aliym

39. Vel kamera kaddernahü menazile hatta ade kel urcunil kadiym

40. Leşşemsü yembeğıy leha en tüdrikel kamera velel leylü sabikun nehar ve küllün fı felekiy yesbehun

41. Ve ayetül lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fil fülkil meşhun

42. Ve halakna lehüm mim mislihı ma yarkebun

43. Ve in neşe’ nuğrıkküm fela sariyha lehüm velahüm yünkazun

44. İlla rahmetem minna ve metaan ila hıyn

45. Ve iza kıyle lehümütteku ma beyne eydıküm ve ma halfeküm lealleküm türhamun

46. Ve ma te’tiyhim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu’ridıyn

47. Ve iza kıyle lehüm enfiku mimma razekakümüllahü kalelleziyne keferu lilleziyne amenu e nut’ımü mel lev yeşaüllahü at’amehu in entüm illa fı dalalim mübın

48. Ve yekulune meta hazel va’dü in küntüm sadikıyn

49. Ma yenzurune illa sayhatev vahıdeten te’huzühüm vehüm yehıssımun

50. Fela yestetıy’une tevsıyetev ve la ila ehlihim yarciun

51. Ve nüfiha fis suri fe iza hüm minel ecdasi ila rabbihim yensilun

52. Kalu ya veylena mem beasena mim merkadina haza ma veader rahmanü ve sadekal murselun

53. İn kanet illa sayhatev vahıdeten feiza hüm cemiy’ul ledeyna muhdarun

54. Fel yevme la tuzlemü nefsün şey’ev vela tüczevne illa ma küntüm ta’melun

55. İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihun

56. Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun

57. Lehüm fiyha fakihetüv ve lehüm ma yeddeun

58. Selamün kavlem mir rabbir rahıym

59. Vemtazül yevme eyyühel mücrimun

60. Elem a’hed ileyküm ya benı ademe el la ta’büdüş şeytan innehu leküm adüvvüm mübiyn

61. Ve enı’büduni haza sıratum müstekıym

62. Ve lekad edalle minküm cibillen kesiyra efelem tekunu ta’kılun

63. Hazihı cehennemülletı küntüm tuadun

64. Islevhel yevme bima küntüm tekfürun

65. El yevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun

66. Velev neşaü letamesna ala a’yünihim festebekus sırata fe enna yübsırun

67. Velev neşaü le mesahnahüm ala mekanetihim femestetau mudiyyev ve la yarciun

68. Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk efela ya’kılun

69. Ve ma alemnahüş şı’ra ve ma yembeğıy leh in hüve illa zikruv ve kur’anüm mübiyn

70. Li yünzira men kane hayyave ve yehıkkal kavlü alel kafirın

71. E ve lem yerav enna halakna lehüm mimma amilet eydına en’amen fehüm leha malikun

72. Ve zellelnaha lehüm fe minha rakubühüm ve minha ye’külun

73. Ve lehüm fiyha menafiu ve meşarib efela yeşkürun

74. Vettehazu min dunillahi alihetel leallehüm yünsarun

75. La yestetıy’une nasrahüm vehüm lehüm cündüm muhdarun

76. Fela yahzünke kavlühüm inna na’lemü ma yüsirrune ve ma yu’linun

77. Evelem yeral insanü enna halaknahü min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübın

78. Ve darabe lena meselev ve nesiye halkah kale mey yuhyil ızame ve hiye ramım

79. Kul yuhyıhellezı enşeeha evvele merrah ve hüve bi külli halkın alım

80. Ellezı ceale leküm mineş şeceril ahdari naran fe iza entüm minhü tukıdun

81. Eveleysellezı halekas semavati vel erda bi kadirin ala ey yahlüka mislehüm bela ve hüvel hallakul alım

82. İnnema emruhu iza erade şey’en ey yekule lehu kün fe yekun

83. Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey’iv ve ileyhi türceun

YASİN SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI 
Bismillahirrahmanirrahim
1.Yâ Sîn.

2,3,4.(Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.

5,6.Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.

7.Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler.

8.Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır.

9.Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.

10.Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.

11.Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.

12.Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.

13.(Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.
14.Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.

15.Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”

16.(Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”

17. “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”

18.Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.”

19.Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.

20.Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”

21.“Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”

22“Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.”

23“O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”

24.“O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.”

25.“Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!”

26,27. (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi.

28.Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.

29.Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.

30.Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.

31.Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?

32.Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.

33.Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.

34,35.Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

36.Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.

37.Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.

38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir.

39.Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.

40.Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

41.Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.

42.Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.

43.Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar.

44.Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.

45.Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde yüz çevirirler.

46.Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar.

47.Onlara, “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler.

48.“Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar.

49.Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.

50.Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

51.Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.

52.Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.”

53.Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.

54.O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.

55.Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.

56.Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.

57.Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.

58. Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selâm” (vardır).

59. (Allah, şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!”

60,61.“Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”

62. “Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?”

63.“İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.”

64.“İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!”

65. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.

66.Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu hâlde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?!

67.Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.

68.Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?

69.Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.

70.(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.

71.Görmediler mi ki, biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar.

72.Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.

73.Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

74.Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar edindiler.

75.Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler.

76.(Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.

77.İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.

78.Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?”

79.De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”

80. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.

81.Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.

82.Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.

83.Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - takipcimx 1000 - buy youtube likes - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna - buy twitter followers - Cinsel sohbet - twitch takipçi satın al - toscanello - buy twitch live views - Kablo çekme vinçleri - instagram gizli hesap görme - Omegle - Twitch viewer bot - Betnano - buy gopro - canlı casino siteleri - sms onay - http://www.cliniccommunicator.com/ - kaliteli likit - Betmarko - Fixbet güncel giriş - Starzbet güncel giriş