Kur’ân-ı kerîmin elli birinci sûresi, iniş sırasına göre altmış yedinci sûredir. Ahkåf sûresinden sonra, Gaşiye sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Zâriyât sûresi, Mekke’de nâzil oldu (indi). Altmış âyettir. Zâriyât kelimesi ile başladığından, bu isim verilmiştir. Sûrenin başındaki âyet-i kerîmeler, öldükten sonra dirilmenin, âhiret hayâtının ve âhirette mükâfât ve cezânın vukû bulacağını, pek m uazzam kudret eserlerinin bir kısmına yeminle beyân edilmiştir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Kurtubî)
Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Zariyat süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz
Kısaca Konusu: Sûrenin ana konusu öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğunu, yaratılmışlar içinde irade sahibi olma özelliğini taşıyanların, bir imtihan alanı olan dünya hayatını yaratılış amaçlarına uygun biçimde geçirip geçirmedikleri hususunda sorgulanacakları yargı gününden kaçış bulunmadığını ve bu yargılama sonunda herkesin bu dünyada yapıp ettiğinin olumlu olumsuz sonuçlarını mutlaka göreceğini ortaya koymaktır. Bu konu işlenirken, Allah Teâlâ’nın kudretinin kanıtlarından ve insanlara lutfettiği imkânlardan örnekler, önceki bazı inkârcı toplumların başına gelen felâketlerden kesitler verilmekte; bu arada Hz. Peygamber’in ve onun yolunu izleyen müminlerin dini tebliğ ederken nasıl bir tavır takınmaları gerektiğine ışık tutulmaktadır.
Kim Zâriyât sûresini okursa, Allahü teâlâ ona, dünyâda cereyân eden ve esen her bir rüzgârın adedi için on hasenât (sevâb) verir. (Hadîs-i şerîf-Envâr-ut-Tenzîl)
ZARİYAT SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Vezzariyati zerva
2. Fel hamilati vıkra
3. Fel cariyati yusra
4. Fel mukassimati emra
5. İnnema tuadune le sadık
6. Ve inned dine le vakı’
7. Ves semai zatil hubuk
8. İnnekum le fi kavlim muhtelif
9. Yu’feku anhu men ufik
10. Kutilel harrasun
11. Ellezine hum fi ğamratin sahun
12. Yes’elune eyyane yevmud din
13. Yevme hum alen nari yuftenun
14. Zuku fitnetekum hazellezi kuntum bihi testa’cilun
15. İnnel muttekıyne fi cennativ ve uyun
16. Ahızıne ma atahum rabbuhum innehum kanu kable zalike muhsinin
17. Kanu kalilem minel leyli ma yehceun
18. Ve bil eshari hum yestağfirun
19. Ve fi emvalihim hakkul lis saili vel mahrum
20. Ve fil erdı ayatul lil mukınin
21. Ve fi enfusikum e fe la tubrırun
22. Ve fis semai rizkukum ve ma tuadun
23. Fe ve rabbis semai vel erdı innehu lehakkum misle ma ennekum tentıkun
24. Hel etake hadisu dayfi ibrahimel mukramin
25. İz dehalu aleyhi fe kalu selama kale selam kavmum munkerun
26. Ferağa ila ehlihi fe cae bi ıclin semin
27. Fe karrabehu ileyhim kale e la te’kulun
28. Fe evcese minhum hıyfeh kalu la tehaf ve beşşeruhu bi ğulamin alim
29. Fe akbeletimraetuhu fi sarratin fe sakket vecheha ve kalet acuzun akıym
30. Kalu kezaliki kale rabbuk innehu huvel hakimul alim
31. Kale fema hatbukum eyyuhel murselun
32. Kalu inna ursilna ila kavmim mucrimin
33. Li nursile aleyhim hıcaratem min tıyn
34. Musevvemeten ınde rabbike lil musrifin
35. Fe ahracna men kane fiha minel mu’minin
36. Fe ma vecedna fiha ğayra beytim minel muslimin
37. Ve terakna fiha ayetel lillezine yehafunel azabel elim
38. Ve fi musa iz erselnahu ila fir’avne bi sultanim mubin
39. Fe tevella bi ruknihi ve kale sahırun ev mecnun
40. Fe ehaznahu ve cunudehu fe nebeznahum fil yemmi ve huve mulim
41. Ve fi adin iz erselna aleyhimur rihal akıym
42. Ma tezeru min şey’in etet aleyhi illa cealethu kir ramim
43. Ve fi semude iz kıyle lehum temetteu hatta hıyn
44. Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus saıkatu ve hum yenzurun
45. Femestetau min kıyamiv ve ma kanu muntesırın
46. Ve kavme nuhım min kabl innehum kanu kavmen fasikıyn
47. Ves semae beneynaha bi eydiv ve inna le musiun
48. Vel erda feraşnaha fe nı’mel mahidun
49. Ve min kulli şey’in halakna zevceyni leallekum tezekkerun
50. Fe firru ilallah inni lekum minhu nezirum mubin
51. Ve la tec’alu meallahi ilahen ahar inni lekum minhu nezirum mubin.
52. Kezalike ma etellezine min kablihim mir rasulin illa kalu sahırun ev mecnun
53. E tevasav bih bel hum kavmun tağun
54. Fe tevelle anhum fe ma ente bi melun
55. Ve zekkir fe innez zikra tenfeul mu’minin
56. Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya’budun
57. Ma uridu minhum mir rizkıv ve ma uridu ey yut’ımun
58. İnnellahe huver razzaku zul kuvvetil metin
59. Fe inne lellezine zalemu zenubem misle zenubi ashabihim fe la yesta’cilun
60. Fe veylul lillezine keferu miy yevmihimullezi yuadun
ZARİYAT SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1,2,3,4,5,6.Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.
7,8.Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.
9.Ondan (Peygamber’den) çevrilen çevrilir.
10,11. Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun!
12.“Ceza günü ne zaman?” diye sorarlar.
13,14.Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.”
15,16.Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.
17.Geceleri pek az uyurlardı.
18.Seherlerde bağışlama dilerlerdi.
19.Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.
20,21.Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?
22.Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır.
23.Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size va’dolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir.
24.(Ey Muhammed!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?
25.Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü).
26.Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi.
27.Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi.
28.(Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, “korkma” dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler.
29.Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.
30.Onlar dediler ki: “Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.”
31.İbrahim, onlara: “O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi.
32,33,34.Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.”
35.Orada (Lût’un yöresinde) bulunan mü’minleri çıkardık.
36.Zaten orada bir ev halkından başka müslüman bulamadık.
37.Orada, elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık.
38.Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik.
39.O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve “Bu bir büyücü veya delidir” dedi.
40.Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.
41.Âd kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik.
42.Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.
43.Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım” denmişti.
44.Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.
45.Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti, ne de başkasından yardım görebildiler.
46.Bunlardan önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler.
47.Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.
48.Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.
49.Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
50.O hâlde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
51.Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
52.İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “O bir büyücüdür” yahut “bir delidir” demiş olmasınlar.
53.Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.
54.Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin.
55.Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.
56.Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
57.Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.
58.Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.
59.Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.
60.Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkâr edenlerin hâline!
Türkçe okunuşu nedemek ya Arapçayı insan nasıl Latin harfleriyle okur ki tamamen mana kaybı ve yanlış ya Arapça okuyun yada imamların dilinden ezberleyin bu sekild e okumak çok yanlış manalara hatta Allah’a küfre sebep olur lütfen okumayı n bu şekilde doğru değil.