Din hizmetleri genel müdürlüğü diyanet işleri tarafından her hafta cuma hutbesi yenilenir. Türkiye”deki camilerde her cuma olduğu gibi bu cumada müslümanlar hep bir arada olarak hutbenin konusunu cami’de dinleyecekler. Müslümanlar için en önemli gün cuma günü olduğu gibi islam dini içinde özel bir gün olarak ilan edilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen bu haftaki hutbe konu Mesajı ne üzerine olacaktı? İstanbul,Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’deki bütün camilerde bugünkü okunmak üzere hazırlanan hutbe “Dünya Evimiz Bize Emanettir “ başlıklı hutbe okutacak..
Türkiye geneli cuma hutbesini buradan takip edebilirsiniz..
CUMA HUTBESİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
DÜNYA EVİMİZ BİZE EMANETTİR
Muhterem Müslümanlar!
İbretle baktığımızda görürüz ki, küçük bir karıncadan, yörüngesinde akıp giden devasa gezegenlere kadar etrafımızdaki bütün varlıklar Cenâb-ı Hakk’ın eseridir. Rabbimiz, eşsiz gücü ve benzersiz sanatıyla kâinatta bin bir çeşit canlı yaratmıştır. Bunların her biri nimettir ve her nimet emanettir. Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede, bu gerçek şöyle ifade edilmektedir: “Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından bir nimet olarak sizin hizmetinize vermiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.”1
Kıymetli Müminler!
Varlığa değer biçen Allah’tır. Cenâb-ı Hak, mahlûkatı anlamsız ve boş yere yaratmamış; “Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.”2 buyurmuştur. Kâinat, her zerresi ayrı bir anlam taşıyan, dengeli ve muhteşem bir bütündür. Hayat bulduğumuz bu dünyada her bir varlığın ayrı bir gayesi ve değeri vardır.
Değerli Müslümanlar!
Allah, kendi zatından uzak ve bağımsız bir evren var etmemiştir. Bütün varlıklar Allah’ı anlatır; O’nun mülküdür. Varlık âleminin kontrolü O’na aittir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Göklerde ve yerde bulunanlar, her şeyi ondan talep eder. O, her an yaratma halindedir. O halde, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?”3
Şu halde, çevremize karşı olan sorumluluğumuz, Rabbimizin eserine ve mülküne olan saygımızın gereğidir. Allah’ın koyduğu kanunlara aykırı davranarak tabiata zarar vermek ise, Cenâb-ı Hakk’a karşı sorumluluğumuzu ihmal etmek demektir.
Aziz Müminler!
Bizler, bir dağa bile muhabbet nazarıyla bakan, “Uhud bizi sever, biz de onu severiz”4 buyuran bir Peygamberin ümmetiyiz. “Birinizin elinde bir fidan varken kıyamet kopuyor olsa bile derhâl onu diksin!”5 buyuran Sevgili Peygamberimizi rehber ediniriz. Bütün hayvanların haklarını gözetmeleri hususunda ashabını sürekli uyaran Peygamberimizi örnek alırız.
Kıymetli Müslümanlar!
Bir taraftan tonlarca ekmeğin çöpe atıldığı diğer taraftan açlık sebebiyle birçok insanın hayatını kaybettiği acı bir çağı yaşıyoruz. Ne yazıktır ki günümüzde dünyevî hırslarının esiri olan insanoğlu, çevresiyle dostça, adil ve insaflı bir ilişki kuramadı. Bütün canlılara nefes kaynağı olan ormanları yaktı, karnımızı doyurduğumuz toprakları çölleştirdi, suya kandığımız nehirleri kirletti. Medeniyetimizde bir ekmek kırıntısının dahi yere atılması hoş karşılanmazken tonlarca gıdanın çöpe atılmasına daha ne kadar rıza göstereceğiz? Geri dönüşüm imkânı olan atıkları, umursamaz bir tavırla çöp tenekelerine daha ne kadar hapsedeceğiz?
Oysa çevremize sevgi ve şefkatle davrandığımız ölçüde bizler de huzur ve sağlık içinde yaşayacağız. Aksi halde zarar görecek olan sadece tabiat değil, bizatihi bizler olacağız. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de insanoğlu şöyle uyarılır: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah, hata ve yanlışlarından vazgeçsinler diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”6
Muhterem Müminler!
Bizler, engin bir merhamet sahibi olan Allah’ın yeryüzündeki halifeleriyiz. Halife olmak, sorumluluğun adıdır; yeryüzünün efendisi değil koruyucusu olmaktır. Halife olmak, yeryüzünü Allah’ın rızasına uygun bir şekilde kullanmaktır. İfsat etmemek, zarar vermemektir.
O halde, yaratan ve yöneten Rabbimizin bizlere emaneti olan çevremize karşı duyarlı olalım. Gün gelip emanetin sahibi olan Rabbimize hesap vereceğimizi aklımızdan çıkarmayalım. Yeryüzünün sadece insanların değil bütün canlıların hayat alanı olduğunu bilerek yaşayalım.
Hutbemi bitirirken bir hususu hatırlatmak istiyorum. Önümüzdeki Pazar günü sabah namazından sonra Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle bütün camilerimizde siz kıymetli cemaatimizle beraber fidan dikimi gerçekleştireceğiz. Sizleri ailelerinizle birlikte bu hayırlı faaliyete katılmaya davet ediyoruz.
1 Câsiye, 45/13.
2 Enbiyâ 21/16.
3 Rahmân 55/29,30.
4 Buhârî, Meğazi, 82. 5 İbn Hanbel, III, 184.
6 Rûm, 30/41.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Hutbe İslam dininde cuma ve bayram namazlarında minberde imam tarafından okunan dua ve verilen öğüt. Hutbe insanları dine çağırır. Ayrıca İslam dininin Peygamberi Muhammed’in vefatından önce 124000 Müslüman’a irad ettiği dini metnin adı da Veda Hutbesi’dir.Sözlükte “bir topluluk karşısında yapılan konuşma” anlamına gelen hutbe, dinî bir kavram olarak, Cuma ve bayram namazlarında, genel olarak, Allâh’a hamd, Rasûlüne salât ve Müslümanlar’a nasihatten oluşan konuşmayı ifade eder.
Hutbe Cuma namazının sıhhat şartlarındandır. Bayram namazlarında ise sünnettir. Hutbe, Cuma namazından önce, bayram namazlarında ise, namazdan sonra okunur. İki hutbeden oluşur. Hanefîlere göre hutbenin rüknü, Allâh’ı zikirden ibarettir. Allâh’ı hamd, tesbih veya tekbir getirmekle hutbenin farzı yerine getirilmiş olur; ancak sünnet terk edildiğinden mekruhtur.
Cuma hutbesinin ne kadar önemli bir konuşma olduğu bu hadis-i şerif ile daha da iyi
Cuma hutbesinin ne kadar önemli bir konuşma olduğu bu hadis-i şerif ile daha da iyi anlaşılmaktadır. Bu mühim konuşma sırasında hatibin dikkatle dinlenmesi gerekir.
Cuma hutbesinin önemi, Müslümanların genelini ilgilendiren konularda onları aydınlatmaya yönelik bir konuşma olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca Cuma, Müslümanların cemaat ve devlet olarak varoluşlarının simgesidir. Bilindiği üzere Cuma namazı Medine döneminde, yani Müslümanların cemaat ve devlet olarak hür oldukları ortamda kılınmıştır.
Cuma namazının farz oluşu
İslâm dininde ilk cuma namazı, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sav) hicreti esnasında Medîne-i Münevvere’ye yakın Benî Salim Mescidi’nde, Salim İbn-i Avf yurdunda farz kılınmıştır.
Cumanın farziyeti Kitap, Sünnet ve îcmâ ile sabittir. Bütün mezhep imamlarının ittifakları vardır.
Hutbenin sahih olmasının şartları
1. Hutbenin vakit içinde okunması,
2. Namazdan önce okunması,
3. Hutbe niyetiyle okunması,
4. Cemaat huzurunda okunması,
5. Hutbeyle namaz arasında birşeyle meşgul olunmaması.
6. Cuma namazını hutbeyi okuyan hatibin kıldırması evlâdır, daha iyidir.
Hutbenin vacipleri
1. Taharete dikkat etmek,
2. Setr-i avrete riâyet etmek,
3. Hutbeyi ayakta okumak.
Hutbenin sünnetleri
1. Ezanı dinlemek,
2. Hatibin huzurunda ezan okunması,
3. Hutbeyi ikiye ayırmak,
4. Her iki hutbeye de Allah’a hamd ü senayla başlamak,
5. Müslümanlara va’z u nasihatta bulunmak,
6. İkinci hutbede duâ etmek,
7. Şehâdet cümlesinin iki kısmını da okumak,
8. Hutbeyi uzatmamak,
9. Hutbeyi kolay işitilecek bir sesle okumak,
10. İki hutbe arasında oturmak,
11. Siyah giyinmek.
12. Hanefî mezhebinde sünnet olan bâzı maddeler Şafiî mezhebinde farzdır.
13. O bakımdan sünnetlere riâyet edilirse, her iki mezhebin görüşleri yerine getirilmiş olu