Türkiye’de her yıl kutlanan 10 Kasım günü Mustafa Kemal Atatürk anma haftası bir çok okullarda öğretmen ve okul müdürleri kürsüde konuşma yapmaktadır. Buna binaen 10 Kasın Atatürk anma programı ile alakalı güzel bir örnek konuşma metni yazdık ve derledik. Bugün, Gazi Mustafa Kemal’in aramızdan ayrılışının 79. yılındayız. Dolaysıyla tüm kurum ve okullarda 10 Kasım ile ilgili kutlama program ve sunum yapacak olan öğretmen ve müdürlerimiz için faydalı olacağını düşünüyoruz. İşte 10 kasım açılış konuşma metni..
Sayın müdürüm,değerli meslektaşlarım ve yarının büyükleri olan sevgili öğrenciler..
Bugün burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 79. yıldönümünü münasebetiyle toplanmış bulunuyoruz. Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK‘ü 10 Kasım 1938 yılında ebediyete uğurladıktan sonra onu her yıl kalbimizde yaşatarak ve gelecek nesillere daha iyi anlatmak için onun hayatını anlatır ve yolundan gitmeye çalışırız. Atatürk’ü, onun hayatını ve onun kişisel niteliklerini sıralayacak olursak; M. Kemal Atatürk, vatanına ve milletine çok yüce duygularla bağlı, vatan müdafaasını her şeyin üzerinde tutan, ulus sevgisi kıyaslanamayacak bir tutku derecesinde olan, hayattayken ve ölümünden sonra da maddi ve manevi tüm varlığını çok sevdiği milletine adamış bir devlet adamı ve de komutandı.
Bugün burada bu daracık zamanda Atatürk’ü anlatmanın imkânı yoktur elbette. Şurası bir gerçektir ki hakkında binlerce kitap yazılan; sayısız araştırmalara, makalelere konu olan Atatürk’ü ve onun muazzam kişiliğini bütün yönleriyle anlatamayız. Atatürk’ü anlatmak zor ve uzmanlık isteyen bir iştir; çünkü o yeryüzüne bir insan olarak gelmiş, bir cihan olarak gitmiştir.
Konuşmama Yüce Atatürk’ün sözleriyle son vermek istiyorum. “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Bu düşüncelerle Büyük Atatürk’ü ebediyete intikalinin 79. yıldönümünde bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor. Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Okul Müdürüm, Değerli Öğretmen Arkadaşlarım,
Sevgili Öğrenciler, Kıymetli Misafirler
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve çağdaş Türkiye’nin mimarı olan Atatürk,ün ölümünün 76. yıl dönümünde onu anmak için toplanmış bulunmaktayız. Mustafa Kemal Atatürk, savaşlardaki başarılarıyla büyük asker, yönetimiyle büyük bir devlet adamı; görüşlerindeki sağlamlık, doğruluk, geçerlilik, uluslar arası ilişkilerde güvenirlik, barış ve insan severlik değerleri ile de evrensel bir kişidir.
Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve korku kaynağı olan bazı liderler, bugün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır olmuştur. Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırarak, Türk milletini, çağ ile tanıştırmaya gayret edip varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir
Büyük Önder Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası elde edilen başarının yeterli olmadığını düşünerek yapılması çok zor olan bir çok devrimler gerçekleştirmiştir. O’nun Türk milletine en büyük armağanı Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak olmuştur. Gerçekleştirdiği devrimler ile Türk milletine çağ atlatmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya ülkeleri arasında saygın bir hale gelmesini sağlamıştır.
Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş olan bu büyük insan; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” demek suretiyle kurduğu cumhuriyete sahip olunmasını ve çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılmasını arzu ve temenni etmiştir.
İşte, 10 Kasım’lar bu yüzden milletçe tuttuğumuz yasa rağmen; Atatürk’ün fikirlerinin daha iyi anlaşılarak tatbik edileceği günler olmalıdır. Bugün bizler onu her zamankinden daha iyi anlayarak, düşüncelerinden daha iyi istifade ederek, bilimin ışığında ülkemiz ve milletimiz için daha iyi neler yapabiliriz onu düşünmeli ve zaman geçirmeden işe koyulmalıyız. Ünlü bir devlet adamının dediği gibi “Atatürk gibi insanlar, bir nesil için doğmadıkları gibi, belli bir devre için de doğmazlar; onlar önderlikleriyle yüzyıllarca milletlerin tarihlerinde hüküm sürecek insanlardır.” Bu duygu ve düşüncelerle, aramızdan ayrılışının 76. yılında, Türk Ulusu’nun yüreğinde ölümsüzleşen, Büyük Önder ATATÜRK’ ü bir kez daha gurur , özlem ve saygıyla anıyor, hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
10 kasım ile ilgili öğretmen konuşma metni örnek
Sayın müdürüm,değerli meslektaşlarım ve yarının büyükleri olan sevgili öğrenciler..
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 79.yıldönümünde kendisini anmak ve onun mirasına olan minnettarlığımızı ifade etmek için burada toplanmış bulunmaktayız.
Doğadaki tüm canlılar gibi insanoğlunun da yaşamının bir sınırı vardır. Ancak bazı insanlar vardır ki yaşamları boyunca yaptıkları eserlerle, insanlığa yapmış oldukları hizmetlerle yaşamlarından sonra da varlıklarını sürdürürler.
Yaşamını milletine adayan, bir imparatorluğun küllerinden yepyeni ve güçlü bir devlet yaratan eşsiz bir lider, mümtaz bir devlet adamı, büyük bir komutan ve dâhi olan Atatürk bu ender insanlardan biri belki de en büyüğüdür.
Atatürk, hem milli mücadele, hem de Cumhuriyeti inşa sürecinde daima ileriye bakmış, ileriye yürümüştür.
Uygarlık yolunda ilerlediğimiz 21. yy. ileriyi görebilen ve daha ileriye gitmeyi amaçlayan, yeni nesiller yetiştirmek, Mustafa Kemal gibi düşünebilmenin ilk adımıdır.
Bu adımı atarken, yeni neslin geçmişini iyi bilmesi ve özümsemesi gerekmektedir. Bunun içindir ki her fert üzerine düşen sorumluluğun bilincinde olmalıdır.
Gelecekte ülkenin yönetimini devralacak, geleceğimizi yönlendirecek, uygar ve saygın bir ulus olma bilincini daha da pekiştirecek gençler, Ulu Önder Atatürk’ün İlke ve Devrimlerinin ışığında ilerlemelidir.
Atatürk’ün Türk milletini büyük bir atılıma hazırladığı ve yönlendirdiği yüzyılda Avrupa ve Asya’nın pek çok ülkesinde totaliter rejimler veya diktatörlükler bulunuyordu. Böyle bir dünyada o yabancı bir gazetecinin sorusuna “Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim.” diye cevap vermiştir.
Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve korku kaynağı olan bazı liderler, bu gün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır olmuştur. Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırarak Türk milletini çağ ile tanıştırmaya gayret edip varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir.
Yalnızca 10 Kasımlar değil, düşünce ufkumuzda Atatürk’ün mücadele azmi, bizlere yüklediği sorululukları ve gösterdiği hedefler asla unutulmamalıdır.
Ülkemizin en zor anında bile düşünüp ortaya koyduğu milli hedef ve stratejilerin hatırlanması, bu tür çabaların anlam ve değerinin çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Ancak bu şekilde ulu önderin kutsal emanetini gelecek çağlara ve nesillere ulaştırabiliriz.
Ünlü bir devlet adamının dediği gibi “Atatürk gibi insanlar, bir nesil için doğmadıkları gibi, belli bir devre için de doğmazlar; onlar önderlikleriyle yüzyıllarca milletlerin tarihlerinde hüküm sürecek insanlardır.”
Ulu önderim, Atatürk’üm, iyi ki bizimleydin, iyi ki bizimlesin ve bizimle var olacaksın.
Saygılarımla…
Sayın Valim
Değerli Protokol Üyeleri
Sevgili Misafirler
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Atatürk’ün, aramızdan
ayrılışının 79. yılındayız. 10 Kasımların, Atatürk’ün 57 yıllık hayatını,
mücadelesini, milletimize kazandırdıkları ve kazandırmak istediklerini doğru
anlama bakımından önemi büyüktür. Bu meyanda Atamızın bize ve ülkemize
kazandırdıklarının mutluluğu ile yeni bir 10 Kasım’ı yaşıyoruz. Yüce Atatürk’ün
ölümünün 79. yıldönümünde her 10 kasımda olduğu gibi bu yıl da yine sevgi ve
saygı ile anıyoruz.
Bilindiği gibi, 19. yüzyıl, Avrupa’nın, ekonomi, hukuk ve eğitim alanlarında
büyük atılımlar yaptığı bir yüzyıldır. Avrupalı aydınlar ve yöneticiler, kendi
toplumlarının 19. yüzyıldaki büyük gelişme ve dönüşümlerine öncülük
etmişlerdir. Ne yazık ki, Osmanlı aydını ve yönetimi, çağın dinamiklerini ve
dönüşümlerini, bilinçli bir şekilde tanımak ve çağla barışık yaşamayı başarmakta
yetersiz kalmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk ise, Türk devletinin ulaşması gerektiği aşamayı, 20.
yüzyılın başlarında şaşmaz bir sezgiyle görerek yaşamda en gerçek yol
göstericinin bilim ve teknoloji olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca gerçek
kurtuluşun ekonomik bağımsızlıktan, ülkenin her bakımdan kalkındırılıp
güçlendirilmesinden geçtiğini belirtmiş, batı uygarlığının biliminden,
teknolojisinden yararlanarak, bunları özümseyerek çağdaş uygarlık düzeyine
çıkıp, bu düzeyi de aşmayı milletinin önüne amaç olarak koymuştur. Atamız bu
amacı daha somut olarak “Büyük davamız, en medeni en müreffeh millet olarak
varlığımızı yükseltmektir”. Şeklinde ifade etmiş ve refah toplumu olmayı hedef
göstermiştir.
Gerçekten de 1920 ile 1938 yılları arasında sağlanan gelişme ve değişmeler,
hem milletin birbiriyle kucaklaşması, hem de çağ ile yarışmak düşüncesiyle
temellendirilmiştir. Uygulanması da milletin çağdaşlaşmaya katılması ve ona
katkıda bulunması şeklinde olmuştur.
Atatürk’ün, Türk milletini büyük bir atılıma hazırladığı ve yönlendirdiği
yüzyılda Avrupa ve Asya’nın pek çok ülkesinde, totaliter rejimler veya
diktatörlükler bulunuyordu. Böyle bir dünyada Atatürk, yabancı bir gazetecinin
sorusuna “Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim” diye cevap
vermiştir.
Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve
korku kaynağı olan liderler, bugün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır
olmuştur. Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırarak, Türk milletini, çağ ile
tanıştırmaya gayret edip varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir. “Muasır
medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak” hedefi ise çağın akışına yön verme
düşüncesinin bir göstergesidir.
Yalnız 10 Kasımlarda değil, her daim, Atatürk’ün mücadele azmi, bizlere
yüklediği sorumluluklar ve gösterdiği hedefler tekrar tekrar konuşulmalıdır.
Ülkemizin en zor anında bile düşünüp ortaya koyduğu milli hedef ve stratejilerin
hatırlanması, bu tür çabaların anlam ve değerinin çok iyi bilinmesi, Büyük
Atatürk’ün ebedi istirahatgâhında huzur içinde yatması bakımından da
önemlidir.
Konuşmama Yüce Atatürk’ün sözleriyle son vermek istiyorum. “Ben,
manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış
kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler,
bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki
gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi
rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak
istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni
benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul
ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
Bu düşüncelerle Büyük Atatürk’ü ebediyete intikalinin 79. yıldönümünde bir
kez daha rahmet ve minnetle anıyor. Herkesi saygıyla selamlıyorum.
10 KASIM ATATÜRK’Ü ANMA PROGRAMI GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİNİ BELİRTEN KONUŞMA
Değerli Öğretmen Arkadaşlarım
Sayın veliler
Sevgili Öğrenciler
Bugün burada Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 74.yıldönümü münasebetiyle toplanmış bulunuyoruz.
Büyük önder, fikir ideal ve eserleriyle bağımsızlığımızdan tarihimize, dilimizden sanatımıza ve benliğimize kadar en gerçek fikirlerin ve en sıcak duyguların içinde aramızda hep yaşayan bir önderdir.
Atatürk`ün ölümsüzlüğe uğurlandığı günün yıldönümünde herkese düşen en büyük görev; “Atatürk`ü ve en büyük eseri Cumhuriyet`i anlamak, Cumhuriyet`in değerlerini her koşulda korumak, Atatürkçü düşünceyi benimsemek, Türkiye`yi aydınlık yarınlara taşımaktır”
Dünyanın en seçkin ve en saygın lideri şöyle diyordu
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her kösesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ideal için uğrasan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yasaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
Mensubu olduğu Türk Milleti’ni sonsuz bir aşkla seven Mustafa Kemal Atatürk, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini ona adamıştır. Onun “Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canimi vereceğim” sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir.
Bugün burada bu daracık zamanda Atatürk’ü anlatmanın imkânı yoktur elbette. Şurası bir gerçektir ki hakkında binlerce kitap yazılan; sayısız araştırmalara, makalelere konu olan Atatürk’ü ve onun muazzam kişiliğini bütün yönleriyle anlatamayız. Atatürk’ü anlatmak zor ve uzmanlık isteyen bir iştir; çünkü o yeryüzüne bir insan olarak gelmiş, bir cihan olarak gitmiştir.
Hiçbir kimse bu muzaffer general, bu yılmaz devrimci, bu kahraman insan, bu halkçı lider kadar kendi ulusunun kalbine yakın olamamıştır.
Sevgili öğrenciler, ulusumuzun geleceğinin sizlerin elinde olacağını bilen Atatürk, “Gençler! Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak sizlersiniz.” demişti. Öyleyse sizler Atatürk gibi yüce bir varlığın önderliğinde yetişen ve bugünlere kavuşan mutlu bir ulusun çocuklarısınız. Işığınızı, inancınızı ve gücünüzü Atatürk’ten almaktasınız.
Bize bıraktığı ışık yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir. Bu ışık sadece yolumuzu değil, içimizi de ısıtıp aydınlatmaktadır.
Onun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor ve hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
10 KASIM ATATÜRK’Ü ANMA PROGRAMI KONUŞMA METNİ
Yıl 1881, Selanik,
Pembe boyalı, iki katlı ev de,
Sarı saçlı, mavi gözlü
Bir çocuk dünyaya gelir.
Kim bilirdi ki, bu çocuk,
Bir gün yedi düvele meydan okuyacak.
Bir milleti esaretten kurtaracak.
Kim bilirdi ki, bu çocuk,
Bir ulusu, geri kalmışlıktan kurtarıp,
Modern dünyanın bir parçası yapacak.
Kim bilirdi ki, bu çocuk,
10 Kasımlarda saygı ve minnetle anılacak…..
Sayın Müdürüm, Değerli Öğretmen Arkadaşlarım, Sevgili Öğrenciler,
Uluslar, bağırlarından çıkardıkları, kahramanlardan güç alırlar. Bir ana çocuğuna nasıl bağlanırsa, uluslar da kahramanlarını öyle bağırlarına basarlar. Bizde aynısını yapıyoruz.
Evet her yıl 10 Kasım törenlerinde onu anıyor,hatırlatıyor,şiirler okuyoruz. Ama hakkını verebiliyor muyuz? Yeterince anlatabiliyor muyuz atamızı?
Aslında onu anlatmak hiç te kolay değil. En iyisi onu , kaynağından kendisinden dinleyelim.
Büyük Önder ATATÜRK soranlara diyor ki:
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben; yani et ve kemik, geçici Mustafa Kemal o… İkinci Mustafa Kemal, ki onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri, tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
Bursa’da kendisini karşılayan çocuklara diyor ki : Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler, hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi, asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli ve değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; çocuklar!
Bizlerden çok şeyler bekliyor atam; çocuklardan, gençlerden. Ne mutlu Türk’üm diyene, diyen herkesten.
79 yıl önce nasıl özlemeye başladıysak seni, yine aynı hüzün ve bitmez azmimizle söz veriyoruz sana: Büyük Türk Milleti ve birlikte kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünya durdukça ayakta kalacaktır.
SEVGİ VE SAYGILARIMLA…
10 Kasım sizler için kutlama günü olabilir belki ama bizler 10 Kasımı kutlamıyoruz Atamızı hasret ve minnetle anıyoruz.Başlığı düzeltirseniz memnun olurum.