Gümrükten mal kaçırır gibi
Yangından mal kaçırır gibi.
Mal olmak
1) bir şeye bir değer karşılığında sahip olmak: bu kitap bana yirmi liraya mal oldu. 2) bir iş, bir davranış sonucu zarara uğramak: ‘babamın hayatta iken en çok sevdiği yemek, bütün bir senenin tasarrufuna mal olsa da o gece mutlaka pişerdi.’ -k. Bilbaşar. 3) bir yeri, bir şeyi benimsenmek: ‘gerçi meclisimebusandaki bağımsızlarla hizipçiler henüz tamamıyla bu partiye mal olmamışlardı.’ -y. K. Karaosmanoğlu.
Mal meydanda
Bir işin gizli bir yönünün olmadığını belirten bir söz.
Fazla mal göz çıkarmaz
‘ne kadar ve ne türden mal olursa olsun elden çıkarılmamalıdır’ anlamında kullanılan bir söz.
Mal kapatmak
Para karşılığında herhangi bir üretim alanındaki verimin sırf kendisine ayrılmasını sağlamak.
Mal kaldırmak
Ürün elde etmek: ‘kendisi şu kadarcık tarla sayesinde ancak akşamları bir kaşık sıcak çorba içecek kadar mal kaldırabiliyor.’ -n. Nâzım.
Mal etmek
1) bir değer karşılığında sahip olmak: ‘sen şimdilik buna karşılık diyeceksin ki dün yüze mal ettiğin arsaları bine, bine olanları on binlere sattın.’ -y. K. Karaosmanoğlu. 2) kendi malı, eseri, buluşu gibi benimsemek veya saymak: ‘nereden, kimden almış olursak olalım, bin yıldır onu kendimize mal etmişiz, benimsemişiz.’ -n. Ataç. 3) yüklemek, ait olduğunu göstermek: ‘başkalarından kazandığı iki çocuğu da bu zengin ihtiyara mal ederek mirasa sokacak.’ -h. R. Gürpınar.
Mal bulmuş mağribî gibi
‘büyük bir zenginliğe kavuşmuşçasına büyük sevinç ve coşku ile’ anlamında kullanılan bir söz: ‘başka bir gazeteci olsa bu fırsata mal bulmuş mağribî gibi atlardı.’ -h. Taner.
Yangından mal kaçırır gibi
Bir işte gereksiz telaş ve ivedilik göstererek, herkesten saklamaya çalışarak.
Tuzluya mal olmak (oturmak veya patlamak)
Çok para vererek satın almak, çok pahalı gelmek: ‘bu eğlenti bize biraz tuzluya mal oldu.’ -e. E. Talu. ‘… kendisine tuzluya patlamıştı.’ -halikarnas balıkçısı.
Pahalıya patlamak (mal olmak, oturmak)
Çok para, özveri, emek gerektirmek, kolay elde edilememek veya zarara, sıkıntıya yol açmak: ‘bir tecrübe geçirmek, sana müthiş pahalıya mal oldu.’ -p. Safa. ‘bu gözü peklik, bu aşağılık anlaşma bana pahalıya patlayabilir.’ -i. Aral.
Ne mal olduğunu bilmek (anlamak)
Birinin nasıl bir nitelikte, yetenekte ve yaradılışta olduğunu bilmek, kestirmek: ‘büyük hanım, bir bakışta onun ne mal olduğunu anlamıştı.’ -r. N. Güntekin.
Malı götürmek
Herkesin göz diktiği bir çıkarı elde etmek.
Mal yapmak
Servet sahibi olmak.