Abdal abdala çatmayınca, kasnak boyuna geçmez. Atasözünü anlamı ve cümle içinde kullanmak. Ayrıca Açıklama ve kompozisyon yazmak.
Abdal abdala çatmayınca, kasnak boyuna geçmez.
Bu atasözünde abdal kelimesi “görgüsüz, kaba kişi” anlamında kullanılmaktadır. Doğal olarak bunların kavgası çetin olur. İki kaba insan aralarında bir münakaşaya tutuştuğunda haksız olan iki taraftan birisi kazanır ve bunun cezasını ikiside çekerler. Durum böyle olduğunda aralarına girmemeli, onların bu münasebetsizlikten ders almaları beklenmelidir.
Kısaca açıklaması: İki aptalın, cahilin kavgası çok çetin olmaktadır. Uzlaşması da bir o kadar zor olur.
Cümle İçinde Örnek Kullanımı: İki kaba insan gördüm aklıma şu atasözü geldi. “Abdal abdala çatmayınca, kasnak boyna geçmez.”
“Abdal abdala çatmayınca, kasnak boyna geçmez.” Atasözünün açıklamaları
Abdal nedir?
Abdal; Türk tasavvufunun daha radikal formlarında karşılaşılan en üst mânevî mertebenin bir adıdır. Sünnî İslam dışında kalan birçok Türkmen dinsel topluluğunda rastlanmakta, Derviş veya Baba da denmekteydi.
Kasnak nedir?
Kasnak , Üzerine kumaş gerdirilerek işleme yapılan bir gereç, Gergef de denir. Genellikle bükülebilen ahşap levhalardan çember şeklinde tasarlanır, kumaşı kıstırmak için ahşap bir çember kapağı bulunur.
Açıklama ve kompozisyon : Hayatın her alanında maalesef insanların kabalıklarıyla karşılaşabiliyoruz. Parmagin gosterdigi yere degil de parmaga bakildigi bir donemdeyiz. hal boyleyken uslup cokca onemli oluyor. Kaba kişiler hayatı çoğu zaman kendinden ibaret sanarlar. Ne kadar çok şey bilirseniz bilin, böyle insanlar size kendini her daim daha yüksek sesle savunacaktır. Çünkü asıl olan kendisidir. İnsanlara kulak asmaz ve onları istediği zaman dinler. Kafasının içinde sürekli bazı sesler çalkalanmadığı için kendini sürekli yargılamaz. Yaptığı şeyi dönüp dönüp sorgulamaz.
İster istemez günlük hayatta bu tip kaba insanlar ile muhatap olabiliyoruz. Bu tür insanlar ile ilişkilerimizde samimiyet noktasında çok ileriye gitmemek gerekir. Karşıdan, mesafeli bir dostluk yöntemi izlenmelidir. Peygamber efendimizin hayatında da bu tip kaba insanlar vardır ve maalesef kendisi de muhatap olmuştur.
Sevgili Peygamber’imiz yakın dostu Hz. Ebubekir’le Medine’nin sıcak bir günü oturmaktadırlar. Biraz sonra içeriye bir adam girer. Etrafına baktıktan sonra Hz. Ebubekir’in yanına oturur ve hemen çirkin sözlerle Hz. Ebubekir’e saldırmaya başlar. Hakaret eder, onu küçümsemeye çalışır, ona tacizde bulunur. Hz. Ebubekir sabırla dinler. Olaya şahit olan Hz. Peygamber bu saygısız insanın haddi aşan çirkin sözlerinden rahatsız olsa da bir an için susar. Adam nerede olduğunun, kimin huzurunda bulunduğunun farkında değilmiş gibi devam eder. Bu anlamaz adamın çirkin sözlerinden hayli rahatsız olmaya başlayan Hz. Ebubekir dayanamaz ve cevap vermeye başlar. Hz. Ebubekir sınırını aşmadan, bu terbiye sınırını aşanın terbiyesini vermeye çabalamaktadır aslında. Hz. Peygamber’in huzurunda olduğunun farkında olan Hz. Ebubekir daha fazla susarsa Hz. Peygamber’in rahatsız olacağını varsaymıştır. Hz. Ebubekir’in cevap vermesi üzerine Peygamber’imiz ayağa kalkarak orayı terk eder. Hz. Peygamber’in uzaklaştığını gören Hz. Ebubekir telaşlanır ve Peygamber’imizin arkasından koşar. Diğer yandan da heyecan ve korku içinde söylenmeye başlar:
– “Ey Allah’ın elçisi, sizi rahatsız edecek bir şey mi yaptım? Yanlış bir şey yaptıysam Allah’tan af dilerim.”
Hz. Peygamber döner ve çok sevdiği dostuna şöyle buyurur:
– “Ebubekir! Adam sana hakaret edip sataşmaya başladığında sen sustun, o esnada Yüce Allah’ın görevlendirdiği bir melek senin adına o adama cevap veriyor, sana da dua ediyordu. Sen sustukça melek seni savunuyor, adama karşılık veriyordu. Ne zaman ki sen cevap vermeye başladın, işte o anda o melek orayı terk etti ve şeytan oraya girdi. Ben şeytanın bulunduğu ortamda durmam. Benim orayı terk etmemin sebebi buydu.”