Alışkanlıktan (alışkanlığından) kopamamak
Belli bir huydan vazgeçememek, alışıklığı bırakamamak: ‘bir zorunluluk olmadan alışkanlıklarımızdan kolay kolay kopamıyoruz.’ -h. Taner.
Ter alıştırmak
Terinin biraz kurumasını beklemek.
Kanat alıştırmak
Bir işe alışmaya çalışmak.
Gözü alışmak
1) önceden iyi göremediği bir şeyi sonradan görür olmak; 2) mec. bir şey ilk etkisini yitirmek, yadırganmaz olmak.
Eli alışmak
1) bir işte uzluk, ustalık kazanmak; 2) herhangi bir davranışı âdet edinmek.
Dili alışmak
Çok kullandığı bir söze alışmak: “bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış.” -s. F. Abasıyanık.
(Bir yere) ayağı alışmak
Bir yere sürekli gitmek: “ayağı buraya alışmasın, sonra yabancı misafirler varken de gelir, beni rezil eder.” -p. Safa.