- Başıboş kalmak
baskı altında bulunmamak, karışanı, görüşeni olmamak. - Başını boş bırakmak
yalnız veya serbest bırakmak. - (bir işten) boş çıkmamak
bir işten az da olsa bir kazançla çıkmak. - (birini, bir şeyi) başıboş bırakmak
üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına bırakmak: ‘durgun sular, başıboş bıraktığım sandalı / yalıların önünden geçirdi yavaş yavaş’ -f. N. Çamlıbel. - Boş atıp dolu tutmak (vurmak)
umutsuz olarak girişilen bir iş, iyi sonuç vermek. - Boş bırakmak
bir yerde kimse oturmamak, boş kalmak. - Boş bırakmamak
1) para, yiyecek vb. şeylerle yardım etmek; 2) işsiz bırakmamak. - Boş bulunmak
1) dikkatsiz ve dalgın bulunmak: ‘nasıl boş bulunup o gazeteci kızın resmini çekmesine imkân verdi?’ -a. İlhan. 2) söylenmesi sakıncalı olan bir şeyi söyleyivermek. - Boş çıkmak
umduğu gerçekleşmemek, sonuç vermemek: ‘ben birkaç gündür arıyorum, birkaç yerlere başvurdum, boş çıktı.’ -m. Ş. Esendal. - Boş dönmek
hiçbir şey elde edemeden geri gelmek: ‘ankara’ya giden hiçbir heyetin geri boş döndüğünü görmedik.’ -y. Kemal. - Boş durmak
işsiz kalmak, çalışmamak: ‘mustafa kemal’in hiç boş durduğu yoktu.’ -f. R. Atay. - Boş durmamak
1) her zaman bir işle uğraşmak; 2) birinin yaptığına karşılık olarak bir harekette bulunmak: ‘bizden sonra cenaze çıkmış bir eve benzeyen bekirağa bölüğündeki arkadaşlar boş durmamışlardı.’ -h. C. Yalçın. - Boş düşmek
esk. İslam hukukuna göre, kadın kocasından ayrılmak. - Boş gezenin boş kalfası
işsiz güçsüz dolaşan (kimse): ‘oraya daha çok boş gezenin boş kalfası emekliler ya da ağırbaşlı orta yaşlılar giderdi.’ -h. Taner. - Boş gezmek (gezinmek)
işsiz güçsüz dolaşmak: ‘on gün boş mu gezdin?’ -ö. Seyfettin. - Boş gözlerle bakmak
anlamsız bakmak. - Boş kalmak
1) kimse oturmamak: ‘bir kayıkta boş kalan son yere atlayıp galata’ya geçerken kafası hem umut hem de endişeyle doluydu.’ -i. O. Anar. 2) işsiz kalmak: ‘her senede üç dört ay, bahusus kışın boş kalırız.’ -s. F. Abasıyanık. - Boş kile dipsiz ambar
dipsiz kile boş ambar. - Boş konuşmamak
gerçekleri söylemek, bilgisine dayanarak anlatmak: ‘amiralin sözlerine inanmak lazım, boş konuşmaz.’ -f. F. Tülbentçi. - Boş koymak
yoksun bırakmak. - Boş ol (olsun)
esk. erkeğin karısını boşamak için söylediği söz: ‘boş ol deyince karılarının pılı pırtı toplayıp gitmesini hayalliyorlar.’ -c. Uçuk. - Boş oturmak
hiçbir işi olmamak. - Boş vermek
argo aldırmamak: ‘aldırmayacaksın, boş vereceksin, güleceksin.’ -n. F. Kısakürek. - Boş yerine vurmak
böğürlerine vurmak. - Boşa almak
1) askıya almak; 2) motorlu araçlarda vites kolunu vitesten kurtarmak, rölantiye almak. - Boşa çıkarmak
olumlu bir sonuç alınmasını engellemek: ‘çocuklar her atılımını boşa çıkarıyor, onunla alay ediyorlar.’ -a. İlhan. - Boşa çıkmak
umut, düşünce vb. şeyler sonuç vermemek, gerçekleşmemek: ‘ümidim boşa çıkınca dizlerimin bağı çözülür.’ -h. R. Gürpınar. - Boşa gitmek
harcanan emek, para hiçbir işe yaramamak, olumlu bir sonuca ulaşamamak: ‘bir fikrin gerçekleştirilmesine yaramayan zaferler boşa gider.’ -atatürk. - Boşa koysan dolmaz, doluya koysan almaz
içinden çıkılamayan güç bir durum karşısında kalındığında söylenen bir söz. - Boşa vermek
boş geçirmek. - Boşta gezmek
işsiz olmak: ‘huriye hanım, kızının bu boşta gezer oğlana vardığı zaman …’ -b. Felek. - Boşta kalmak
işsiz kalmak. - Dipsiz kile, boş ambar
para, mal tutmayanın durumunu veya bir iş için boş yere uğraşıldığını anlatan bir söz: ‘politika ne nankör bir meslek, ne dipsiz kile, boş ambar imiş.’ -r. H. Karay. - Eli boş çıkmak
umduğunu alamamak, başarısızlığa uğramak: ‘sağa döndü, sola baktı, seksen sergüzeşte atıldı, eli boş çıktı, parasız, kıyafetsiz ve mevkisiz olup…’ -r. H. Karay. - Eli boş dönmek (çevrilmek veya geri gelmek)
umduğunu alamadan dönmek: ‘nereyi arayıp taradılarsa elleri hemen hemen boş döndüler.’ -halikarnas balıkçısı. - Eli boş gelmek
1) armağansız gelmek; 2) umulan şeyi getirmeden gelmek. - Etrafı boş bulmak
kendisini engelleyecek kimse olmamak: ‘vaktiyle etrafı boş bulduğu için mistik sıfatını takınmak istemişti.’ -a. H. Çelebi. - Eyeri boş kalmak
atın binicisi ölmek. - Kalbi boş olmak
sevgilisi bulunmamak.
Boş ile Başlayan Deyimler ve Anlamları
Paylaş