Bugün ki makalemizde d harfi ile ilgili deyimleri ve anlamlarını derledik. Kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olan deyimler hem yazılarımıza hem de konuşmalarımıza derinlik katar. Bu nedenle alfabemiz’de bulunan A’dan Z’ye kadar harf harf deyimleri ve yanında anlamı ile hazırladık. İşte Alfabemizin ilk harfi olan “D” harfi ile başlayan deyimler..
Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Deyim, belli bir kavramı, belli bir duygu ya da durumu dile getirmek için birden çok sözcüğün bir arada, seyrek olarak da tek bir sözcüğün yan anlamında kullanılmasıyla oluşan sözdür.
Deyimler çok büyük bir oranda mecaz anlamda kullanılır ancak gerçek anlamda kullanılanlara da rastlanmaktadır. Deyimi oluşturan sözcüklerin kimileri gerçek anlamını yitirerek mecaz anlam kazanırlar. Mecazlı anlatım, söze güzellik ve akıcılık katar.Türkçe, deyimler bakımından çok zengin bir dildir. Deyimler, göz önüne kuvvetli imgeler getiren sembollü sözlerdir. Halkın dikkatli ve zeki görüşlerinden doğmuştur.
Dağ doğura doğura bir fare doğurdu :
Büyük işler beklenen bir işten kötü bir sonuç alındı, beklenen önemli sonuç alınamadı anlamında söylenir. secdem.net
Dağa çıkmak :
Ayaklanmak, eşkiyalık etmek veya devlete karşı gelmek sebebiyle dağa çekilmek.
Dağa kaldırmak : Bir kişiyi bir nedenle, zorla dağa götürüp orada hapsetmek.
Dağda büyümek : Kaba saba, görgüsüz olmak.
Dağdan gelip bağdakini kovmak : Bir işe veya yere sonradan gelen birinin, önceden beri orada çalışan veya önceden bulunan kişinin işini, yerini almaya ve onu aşağılamaya kalkması.
Dağlar dayanmaz : 1. Büyük güç harcayarak, olmayacak şeyler bile yapılabilir. 2. Çok ağır bir acı.
Dağlara taşlara : Bizden uzak dursun, bize zarar vermesin, bize dokunmasın.
Dağları devirmek : Başarılması çok zor gibi görünen işleri başarmak, büyük zorlukların üstesinden gelmek.
Dal budak salmak : 1. Gelişmek, zenginleşmek. 2. Kabul görüp yaygınlaşmak. 3. Yayılmak, her yere kök salmak.
Dalga (tünel, matrak) geçmek : 1. Ortadaki işle ilgilenmeyip başka şeyler düşünmek. 2. Karşısındaki kişiyi anlamaz yerine koyup aldatırcasına onunla konuşmak.
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı (kazmayla) : Konuyla uzaktan yakından alakası olmayan, tutarsız söz.
Damarı tutmak (kabarmak) : Kızmak, huysuzlanmak, direnmek, inatçı olmak ve aksileşmek.
Damarına (dalına) basmak (dokunmak) : Sataşmak, öfkelenmesine neden olmak.
Damdan düşer gibi (düşercesine) : Birdenbire patavatsızca söylenen söz.
Dananın kuyruğu kopmak : 1. İçin için süren anlaşmazlık patlak vererek çok büyük bir olay ortaya çıkmak. 2. Beklenen ve çoğu zaman da korkulan sonucun gerçekleşmesi.
Danışıklı dövüş : Birisini aldatmak veya atlatmak amacıyla önceden yapılan gizli anlaşmaya dayanan davranış.
Daniskasını bilmek : En iyisi hakkında bilgi ve fikir sahibi olmak. secdem.net
Dank etmek (demek) : Sonunda anlayabilmek, nedenini bir türlü anlayamadığı bir meseleyi, bir olayın araya girmesiyle aniden anlamak.
Dar gelirli : Geliri az ve sınırlı bulunan geçim sıkıntısı çeken, yoksul.
Dar kafalı : Anlayışı olmayan, kavrayışı anormal düzeyde olan, yenilikleri benimseyecek yetenekten yoksun olan kişi.
Dara düşmek : Ekonomik olarak sıkıntı çekmek.
Darısı başına : Dilerim bu güzel durum senin de başına gelir anlamında kullanılır.
Davulu biz çaldık, parsayı başkası (onlar) topladı : İş sıkıntısını biz çektik, sonucundan başkaları yararlandı. Bu kadar çalıştık çabaladık, faydasını başkaları gördü.
Dayayıp döşemek : Evi veya odayı eksiksiz bir şekilde döşemek.
Dediği dedik (çaldığı düdük) : İnatçıdır, sözünden asla dönmez ; direnir ve en sonunda ne isterse yaptırır.
Dediğine gelmek : Birinin, önceden kabul etmediği fikri sonradan kabul etmek.
Defterden silmek : Bir kişi ile yakınlığı ve dostluğu kesmek, yakınlığa son vermek.
Defteri dürülmek : 1. Hayatı sona erdirilmek. 2. İşine son verilmek veya başka bir yere gönderilmek.
Değirmenin suyu nereden geliyor? : Bir işin yapılması için gerekli paranın kaynağının belli olmaması.
Deli bir değil ki bağlayasın, ölü bir değil ki ağlayasın : Bir sürü güçlükle karşı karşıya olup, hangisiyle uğraşacağını bilememek.