- (bir şeyin) davasını gütmek
sürekli olarak bir konuyu savunmak veya gündemde tutmak: ‘bütün edebiyatım, tanin gazetesinin cumartesi sayılarında garpçılık davasını gütmekle geçiyor.’ -f. R. Atay.
- Dava etmek (açmak)
hukuksal korunmanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurmak: ‘dayak yiyen kadın kimi, kime dava edecek?’ -a. Gündüz.
- Dava görmek
açılan davaları incelemek ve sonuca bağlamak: ‘danıştay, davaları görmek … ve kanunlarla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.’ -anayasa.
- Davacı olmak
dava etmek.
- (davayı) nakzen görmek
huk. Yargıtay tarafından bozulan bir karar üzerine bozma sebeplerini de göz önünde tutarak davaya yeniden bakmak.
- (davayı) nakzen iade etmek
huk. bir yargı kararını, yargılama yöntemine ilişkin hükümler bakımından yerinde görmeyip bozarak hükmü veren mahkemeye geri göndermek.
- Sen ben davası (kavgası)
bir konuda anlaşmazlığa düşüldüğünü anlatan bir söz: ‘nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler.’ -ö. Seyfettin.
Dava İle İlgili Deyimler ve Anlamları
Paylaş