- Dayak atmak
Dövmek, sopa ile dövmek: ‘gece tenha bir sokakta parasını aldığı bir adama dayak atıyormuş.’ -a. Ş. Hisar. - Dayak yemek
Dövülmek, sopa ile dövülmek: ‘ertesi gün dayak yemiş gibi yorgun uyandım.’ -h. E. Adıvar. - Temiz bir dayak atmak
Adamakıllı dövmek. - Temiz bir dayak yemek
Adamakıllı dayak yemek: ‘yaramazlığı bir yana, çocukları da azdırdığı için temiz bir dayak yemiş olmalı.’ -a. Kutlu. - Davul çalmak (dövmek)
1) davula vurarak ses çıkarmak; 2) mec. bir şeyi herkesin haber alabileceği biçimde ortalığa yaymak. - Dizini (dizlerini) dövmek
Pişmanlık duymak: ‘ne ettik de kaderimizi ingilizlerle fransızların kaderine bağladık diye dizlerini döven … amatör diplomatlar.’ -y. K. Karaosmanoğlu. - Düven sürmek (dövmek)
Düvenle ekinlerin tanelerini başaklarından çıkarmak. - Eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek
Tkz. güçlü birine kızıp da ondan alamadığı hıncını çevresindekilerden çıkarmak. - Eşek sudan gelinceye kadar dövmek
Tkz. adamakıllı dövmek: ‘uslu otur yoksa ufak bir münasebetsizliğini duyarsam eşek sudan gelinceye kadar döverim, kemiklerin kırılır, anladın mı?’ -r. H. Karay. - Harman dövmek
Ekin tanelerini saptan ayırma işini yapmak. - Havanda su dövmek
Boşuna uğraşmak: ‘havanda su dövmeyelim, önce namussuzu bulalım sonra bunları konuşalım.’ -m. İzgü. - Saçı topuklarını dövmek
Saçı çok uzun olmak. - Tepesinde havan dövmek
Üst katta oturan biri, gürültü yaparak alt kattakini rahatsız etmek. - Yayık dövmek
Yayık yaymak: ‘yayık dövmek, yağ çıkartmak yeni gelinlerin görevi.’ -n. Araz.
Dayak veya Dövmek ile ilgili Deyimler ve Anlamı
Paylaş