Ağlama duvarına dönmek
Herkesin şikâyetini, derdini dinler duruma gelmek.
Alkol duvarını aşmak
Çok sarhoş olmak.
Dört duvar arasında kalmak
Evde, kapalı bir yerde kalmak zorunda olmak: ‘ömrünü dört duvar arasında geçirmiş, çocuklarından başka insan yüzü görmemiş temiz bir ev kadını birdenbire değişemezdi.’ -r. N. Güntekin.
Duvar çekmek
1) duvar örmek; 2) mec. aradaki ilişkiye son vermek, görüşmemek.
Duvar gibi
Sağır.
Duvar yapmak
Baraj yapmak.
Düz duvara tırmanmak
Çocuk, çok yaramazlık yapmak.
Etten duvar örmek
Korumak amacıyla çevresinde kalabalık insan birikmek.
Kulağı duvar olmak
Sağır olmak: ‘kulakları duvar olan ihtiyarla avaz avaz ilişki kurmaya üşenmişler.’ -h. Taner.
O duvar senin, bu duvar benim
Birinin yalpalayacak kadar sarhoş olduğunu anlatan bir söz: ‘o duvar senin, bu duvar benim, sağdan sola, soldan sağa yalpa vurarak halkın önüne çıkıvermiş.’ -h. F. Ozansoy.
Surat mahkeme duvarı
1) asık suratlı, kimseye gülmeyen, suskun duran; 2) utanmaz, sıkılmaz: ‘onda surat mahkeme duvarı, tükürsem yağmur yağıyor sanacak.’ -r. N. Güntekin.
Yüz surat davul derisi (mahkeme duvarı)
Tkz. utanması olmayanlar için söylenen bir söz.
Yüzünü duvara yapıştırmak
İlgiyi kesmek: ‘artık anlaşabileceğimizi sanmıyorum, diyerek herifin yüzünü duvara yapıştırıyor mustafa.’ -a. Ümit.