- Nefret uyandırmak
nefret etmesine sebep olmak: ‘çünkü ömer bey, başka birinde son derece nefret uyandıran bir kabalık, bir kusur sayılması lazım gelen o gurur ve azamet buhranları içinde bile bir çocuk saflığını saklıyordu.’ -y. K. Karaosmanoğlu. - Yankı uyandırmak
bir olgu çevrede duygusallık, düşünce, dedikodu gibi tepki yapmak: ‘memleket dışında bile birtakım yankılar uyandırmaya başlamıştı.’ -y. K. Karaosmanoğlu. - Ümit uyanmak
umut uyanmak. - Uyuyan yılanın kuyruğuna basmak
kötü bir kimsenin yeni bir kötülük yapmasına fırsat vermek. - Umut uyanmak
umut doğmak, umut belirmek. - Şüphe uyanmak
kuşku uyanmak. - Nostalji uyandırmak
özlem duygusu canlandırmak: ‘ilkokulu, liseyi birlikte okuduk, belki onda nostalji uyandırıyorum.’ -i. Aral. - Merakını uyandırmak
merak etmesine sebep olmak, meraklanmak: ‘kızın en çok merakını uyandıran şey, hasan’ın yeni kıyafetiydi.’ -o. C. Kaygılı. - Kuşku uyanmak
kuşku oluşmak: ‘fakat bu mektubun yazısı önceki gün gelen zarf üzerindeki yazıya çok benzediği için genç adamın yüreğinde bir kuşku uyanıyor.’ -y. K. Karaosmanoğlu. - İnfial uyandırmak
kızgınlığa yol açmak, öfke yaratmak - Gaflet uykusundan uyandırmak
bilgisizlikten, idraksizlikten kurtarmak: ‘sanki orhan veli’nin okuyucuyu gaflet uykusundan uyandırmak için yazdığı mısra rakı şişesinin içindeymiş gibi.’ -s. F. Abasıyanık. - Arap uyandı (arap’ın gözü açıldı)
geçen bir olaydan ders alındığını anlatan bir söz.
Erken Uyanmak ile ilgili Deyimler ve Anlamı
Paylaş