H harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları hangileridir? Açıklamalı olarak sıralanmış ve kolayca kavramanız için h harfi ile ilgili başlayan atasözü sözlüğünü derledik. Anlamlarıyla beraber başlayan h harfinin atasözü listesi.
Her ülkenin tarihi, kültürü, dili ve atasözleri var. Atasözleri, kültürümüzde oldukça önemlidir. Atasözleri, geçmişte edinmiş tecrübelerden yola çıkarak söylenmiş özlü sözlerdir. Kimin tarafından söylendikleri belli olmaksızın ağızdan ağıza dolaşan, yol gösterici nitelik kazanmış, az kelime ile çok mana ifade eden kültür unsurlarıdır. Ayrıca Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Kimi atasözü gerçek anlamı ile kullanılırken kimisi de mecaz anlamı ile kullanılmıştır. Ancak bütün atasözlerinin ortak amacı ders vermektir. Atasözleri ve deyimlerin birbirleriyle ortak ve birbirinden ayrılan bazı özellikleri vardır. Birbirleriyle ortak olan en önemli özellikleri, her ikisinin de toplum tarafından ortak olarak benimsenen ve kullanılan kalıplaşmış sözler olmalarıdır.
İşte alfabe sırasına göre tek tek harflerle Atasözü ve anlamları…
Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke’ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye.
Bir iş, görünüşte ve şeklen yapmakla gerçekten yapılmış olmaz. Gerek iş, gerekse ibadetlerde asıl maksata ulaşmak ve bir sonuç elde edebilmek için o iş ve ibadete kişinin gönlünü ve ruhunu vermesi gerekir. Yarım ilgi ve şekilcilik insana bir arpa boyu yol aldırmaz.
Haddini bilmeyene bildirirler.
İnsanın kendini, dolayısıyla haddini bilmesinden büyük erdem olmaz. İnsana düşen, kendi konumunu enine boyuna hesap etmek ve her işe burnunu sokmamaktır. Çevresindekileri hiçe sayarak yetkili olmadığı konularda yüksekten atanlara sert karşılıklarla gereken ders verilir.
Hak deyince akan sular durur.
Bir anlaşmazlıkta, adalet doğruluk, tarafsızlık yolu tutulursa, buna artık kimsenin söyleyecek sözü kalmaz. İnsanın itirazı daha ziyade haksızlığa ve adaletsizliğedir.
Hak gelince, batıl gider.
Bir topluma hak, hukuk ve adalet hakim olursa, orada batıl olan bütün değerlendirmeler geçerliliğini yitirir. Hak gerçekten varsa, onun zıddı olan batıl yok olur. Allah’ın yarattığı kainat boşluğu reddeder: Bir yerde hak, hukuk varsa her türlü olumsuzluk orada yaşayamaz. Bunun terside doğrudur. Batılın, adam kayırmacılığın egemen olduğu bir toplumdan tüm insanlık değeri çekilir, gider.
Hak yerde kalmaz.
Hak hor görülmez, çiğnenmez, inkar edilemez. Kimi insanlar kadir, kıymet bilmeseler bile, gün gelir insanın emeğini ve yeteneğini taktir edecek kimseler mutlaka karşısına çıkar. Bu olmasa bile, Allah kuluna sahip çıkar, onu umulmadık yerden rızıklandırır. Kısacası, emeğin, göz nurunun ve samimi gayretin karşılığı her halde ödenir.
Hak yerini bulur.
Bir anlaşmazlığı ortadan kaldıran yol, doğru yoldur. Hak, her zaman üstün gelir. Hakkıyla hakkının verilmesi, suçlunun cezalandırılması da bu demektir.
Hal halin yoldaşıdır.
Hayat mücadeleleri, çektikleri sıkıntılar ve geçirdikleri tecrübeler birbirinin aynı olan kimseler daha iyi anlaşırlar. Böylelerinin birbirlerini daha iyi anlamaları tabiidir.
Hamala semeri yük değildir (olmaz).
İnsan bir işi severek yapar ve kimi insanların sorumluluğunu isteyerek üstlenirse, bu kimsenin işi ve sorumluluğundan yakındığı hiç görülmez. İnsana kendi işi ve sorumluluğunu üzerine aldığı yakınlarının yükü ağır gelmez.
Hamama giren terler.
Herşeyin bir bedeli vardır. İçinde bulunduğumuz durum masrafı, fedakarlığı, sıkıntıya katlanmayı gerektiriyorsa işimizi bunlarsız yürütmeyi düşünemeyiz.
Hangi gün vardır akşam olmadık.
Gün gibi parlak nice hayatlar vardır ki, onlarda sönüp gitmişlerdir. Bu dünyada şöhret bulan bir gün gelir onu yitirir, iyiliklerde sürgit devam etmez. Gün akşamlıdır, sevinçler ve mutluluklarda öyle.
Harama el uzatılmaz.
Allah (cc) bizi haramlardan uzak durmamız konusunda insanlık tarihinden beri uyarmaktadır. Haram malda ah olduğunu, haram mala el değdiğinde günah işleneceğini herkes bilir. Erdemli ve irfan sahibi kimseler hayatlarını helal ile geçirir, haram mala, haram paraya, haram olan herşeye el değmeden yaşar.
Harama uçkur çözülmez.
İnsanlık artık bilgi teknolojileri çağını yaşarken haliyle güçlü birde değişim sürecine girmiş bulunmaktadırlar. Bu değişim örf ve adetlerimize de etki etmektedir. Artık zina yapmak normalmiş gibi görünürken, aslında Allah katında ve gelenek, göreneklerimize göre büyük bir ayıptır. Nikahlı olmayan her kadın erkeklere haram, erkekler ise kadınlara haramdır.
Haramın temeli olmaz (haramdan şifa olmaz).
Bize ait olmayan bir dünyalık, gün gelir bizi olmadık yerden yaralar. Çünkü bunu haksız yere almışızdır. Dinen bize haram kılınan hiçbir şeyde mutluluk bulamayız. Dinen haram kılınan şeylerde şifa aranmamalıdır. Gıdamızın helal olması kadar, şifa amaçlı ilaçlarımızında helal şeylerden olması gerekir.
Harman dövmek keçinin işi değil.
Bir işi ehline yaptırmak aklın gereğidir. Bizim için önemli, ağır işler hafife alınmamalı, çoluk çocuğa, acemilere yaptırılmamalıdır.
Harman yel ile, düğün el ile olur.
Kişiler hayatlarında yol katedebilmek ve başarabilmek için birçok araç, gereç ve aracıya ihtiyaç duyar. Birtakım koşullar eğer mevcut değilse planlanan hiçbir olay gerçekleşmez yada gerçekleşse bile beklenen durum yaratılamaz. Tıpkı harmanın savrulmasında rüzgarın gerekli olması gibi yada düğün için akraba, eş, dost, hısım yani nice kalabalığın görülmesi gibi. Her durum içinde aynı şekilde gerekli ihtiyaçlar vardır; bunlar olmadan istenen kıvam yakalanamaz.
Hasta sağ kalırsa hekime karşı gelir.
Büyük uğraşılar ile kurtardığımız nice insanlar kadrimizi, kıymetimizi bilmezler de; sanki durumun kurtarıcısı değil, suçlusu bizmişiz gibi birde bizi azarlarlar! Erdemsiz ve kıymet bilmez insanların karşısındaki iyi niyetli insanlara karşı gösterdiği bu tavır çoğu zaman kalbimizi kırmaya yeter. Ancak bu bize büyük bir tecrübe olur, kişileri tanımamız için fırsat oluşur.
Hatasız kul olmaz.
Yanılmak insana özgü bir durumdur. Allah tarafından elçi olarak seçilen peygamberler hariç, yanılmayan, kusur işlemeyen insan yoktur.
Haydan gelen Huya gider.
Bu atasözü içinde geçen “Hay” ve “Hû” gerçek anlamıyla Allah demektir. Yani Allah’tan gelen, yine Allah’a gider anlamındadır. Ancak halk arasında zamanla mecazi bir anlam kazanarak akıllarda kalmıştır. Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler kıymeti bilinmeden tekrar Allah’a döner. Kalıcı tüm dünya varlıkları emek sarf edilerek ve alın teri dökerek kazanılan şeylerdir.
Hayır dile komşuna, hayır gele başına.
Kişinin kardeşi için yaptığı dua, kendisi içinde geçerlidir. Sen başkaları için iyi şeyler dile ve yap ki, başkalarıda senin için iyi şeyler dilesin, yapsın.
Hazıra dağ (-lar) dayanmaz.
Hazırdan tüketmeye dağ kadar para olsada yetmez. İnsan var olan dünyalığa fazla güvenmemeli, bir yandan yerden bir yandanda çalışmaya, kazanmaya devam etmelidir. Bir işi bitirince yeni bir işe koyulmak, böylece hayat boyu sürekli üretmek gereklidir.
Hekimden sorma, çekenden sor.
Bir işi bizzat yapan kimse, onun sadece ilmini bilenden öndedir. Çünkü ilmini bilen, işin teorisi aşamasından henüz pratiğe geçmemiştir. Bundan dolayı hastanın ne çektiğini doktor tam olarak bilemez, fakat hasta bilir. / Bir sıkıntının acısını, çare gösteren kimse değil, onu çeken bilir.
Hekimsiz, hakimsiz yerde oturma.
Hayatı mutlu olarak sürdürmek için önce sağlık, sonrada adaletin tam olarak sağlandığı bir ülke gereklidir. Bu ikisi olmadan gönül huzuru ile yaşamak mümkün değildir. Sağlığın güvencesi hekim, toplumun güvencesi ise hakimdir. Bu iki güvencenin bulunmadığı yerde oturmak doğru değildir.
Hem kız, hem baldırı düz, hemde ucuz olur mu?
Dünya halinde kusursuz mal, varlık, para veya insan bulunmaz. Kimse dört dörtlük bir sınıfa girmez. Çok fazla bulunan iyi yanlarının yanında çok az kötü yanları bulunursa çevresindekilerinin dikkatini çeker. Olmaz dedirtir lakin kimseler bundan gözünü alamaz. İmrenirler.
Her ağacın meyvesi olmaz.
Nice babayiğitler, gürbüz kimseler vardır, hiçbir işe yaramazlar. Bu, her insanın nitelikli olmamasından ileri gelir. İnsanı insan yapan görünüşü değil, taşıdığı meziyetlerdir. Bundan dolayı dıştan verimli gibi görünen herkes verimli olmaz.
Her ağaçtan kaşık olmaz.
Bazı işler vardır ki, bunları ancak nitelikli, donanımlı insanlar yapabilir. Özelliği bulunan bir iş için herhangi bir kimse ve herhangi birşey kullanılamaz.
Her akla geleni işleme her ağacı taşlama.
Kişilerin aklına ilk gelenleri düşünmeden uygulaması başına büyük dert açmasına neden olabilir. Sataşmaktan konuşmaya kadar her anlamda yapılacak küçük hatalar veya konuşmalar insanlar ile ara bozabilir, onları kaybetmemize neden olabilir.
Her çok azdan olur.
Bir bütün parçalardan, unsurlardan meydana gelir. Dereyi dere yapan yağmur damlaları ise, denizi deniz yapanda diğer akarsulardır. Çok dediğimiz şeyler, azların birikmesiyle meydana gelmiştir. Çoğu elde etmek için azları biriktirmeye önem verilmelidir.
Her damardan kan alınmaz.
Bir eksiğimiz, ihtiyaç duyduğumuz birşey varsa, bunu herkese açmamalıyız. İnsanlardan ancak kerem sahibi, cömert insanlar bizim halimizden anlar ve bize yardım ederler. Herkesden yardım istenmez, istensede alınmaz.
Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan.
Sonunu düşünmeden, zarar görme ihtimali bulunan davranışlarda bulunmamalıyız. Bu olaylar başımıza kötü felaketler gelmesine sebep olabilir. Bu gibi tehlikeli olayların sonunu göremediğimiz de aktif olarak faaliyette bulunmamalıyız ve kötü sonuçları yaşamamalıyız.
Her Firavun’un bir Musa’sı olur.
İyilerle kötülerin sürekli mücadele halinde olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Tarih boyunca bütün iyi niyetli insanların karşısına mutlaka kötü insanlar çıkmıştır. Bu durum dünya durdukça devam edecektir.
Her horoz kendi çöplüğünde öter.
Bir kişinin kendi malı olan yerde yada kendisinin çok sevildiği çevrede sözü daha çok geçer.
Her inişin bir yokuşu vardır.
Sevinç ve üzüntüler, başarı ve başarısızlık biz insanlar içindir. İşi bozulan kişi aşırı derecede üzülüp ümitsizliğe düşmemelidir. Her inişin bir yokuşu olduğu gibi, bozulan işin düzelmesi, düşmenin kalkmasıda vardır.
Her işin başı sağlık.
İnsanın yapacağı her iş, önce vücut sağlığına bağlıdır. Sağlık olmazsa hiçbir iş yapılamaz. Sağlıklı bir insan mutlu olur; sağlıksız insanlar ise “neden bende böyle değilim?” diye kendisine sorular sorarak tamamen hayata küsmeye yüz tutarlar. Sağlıklı kişiler her iş ve dünya işleri için kendini hazır olarak bulurken sağlıksız kişiler seçici olmak zorundadır.
Her kaşığın kısmeti bir olmaz.
Herkesin talihi, talihi bir değildir. Aynı çabayı göstermelerine rağmen kimi insan daha çok, kimi daha az kazanır.
Her koyun kendi bacağından asılır.
Bazı suçlar sadece kişiyi ilgilendirir. Bunun bedelinide yapan öder. Kimi suçlarda kişinin kendisini aşar, çevresini ve toplumunu ilgilendirir. Bu tür suçların bedelini yapan değil, koskoca bir toplum öder. Bir koyun asıldığı yerden henüz kokmadan kaldırılırsa, ne ala; yoksa orada kokmaya başlarsa, bu koku herkesi rahatsız eder.
Her kuşun eti yenmez.
Her girişimin sonu iyi olacak diye bir kural yoktur. Herkesi kendi çıkarımız için sürgit kullanamayız. Gün gelir, biri karşımıza çıkar ve bize haddimizi bildirir.
Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır.
İnsanlar sevdiklerine karşı büyük bir zaafta bulunur. Ona sevgisini verir. İnsanın kırılmasına sebep olacak tek şey ise zaaflarıdır. Bu zaafları ile kişileri yargıladığınızda veya bunların aksini yaşattığınızda kişiler kırılır. Aslında insanın bu zaaflarıda incedir, fakat bunları bu kaba, sert ve kalın tavırlar kırar. Tıpkı ince bir ağaç gibi olan gururumuz, onurumuz bir anda yerlebir olabilir.
Her şeyin bir vakti var, horoz bile vaktinde öter.
Herşey zamanında yapılmalıdır. Zamanı gelmeden yapmaya kalkışılırsa başarı elde edilemez. Çünkü gereken koşullar tam oluşmamıştır. Zamanı geçtikten sonra yapılırsa gereği kalmayan bir iş için uğraşılmış olur.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
Her insanın kendine özgü bir çalışma yolu, yöntemi, iş yapma biçimi vardır. Farklı kişiler aynı işi başarılı bir şekilde yaptıklarında kendilerine özel bir yol izlerler ve sonuca aynı şekilde ulaşırlar. Dünya hayatındaki herşey için bu şekilde geçerlilik söz konusudur.
Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar.
İnsan ümitle yaşar. Daha büyük bir iş başarma, farklı ve iyi bir yere gelme arzusu bütün insanlarda vardır. Herkesin gönlünde, elde etmek istediği büyük birşey vardır.
Her zaman gemicinin istediği rüzgar esmez.
Hayatın işleyişi her zaman bizim arzu ettiğimiz şekilde olmaz. Olaylar herkesin dileğine uygun olarak gelişmez.
Her ziyan bir öğüttür.
İnsan her uğradığı zarardan bir ders alır. Kendisini bu zarara sürükleyen yanlış tutumu artık bırakır.
Herkes (insan) bildiğini okur.
İnsanların kendilerine göre özgü kemikleşmiş düşünceleri vardır. Başkaları ne söylerse söylesin, böyle kimseler kendi düşüncelerine göre iş yapar.
Herkes ektiğini biçer.
İnsanın karşısına yaptıkları çıkar. Bugün birisine iyilik yapan, yarın ondan iyilik; kötülük yapanda kötülük görür.
Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez.
Kişinin yeteneği, ele aldığı işi bütün boyutlarıyla tam olarak yapmasıyla ortaya çıkar. Kıyısından, köşesinden yapılıyormuş hissi uyandıran nice işler vardır ki en önemli yerinde yarım kalmıştır. Bir işi yapmadan yapmaya fark vardır. Kusursuz ve en güzel biçimde yapmayı herkes beceremez.
Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz.
Her insanın bir ilgi alanı olduğu gibi beceriside mevcuttur. Aynı meslek erbabı insanlar birbirlerinin işinin aynısını yaparlar. Fakat tecrübeli olan ustalar ile kimse boy ölçüşemez. Çünkü çok daha fazla tecrübeye sahip kişiler ellerindeki işin tüm boyutlarını görür, istekleri, zararları, fazlaları bilir. İşini yeni öğrenen insan ise bunları yaşamadan bilemez.
Herkes ne ederse kendine eder.
İnsanın davranışları, niteliğine göre çevrede yankı bulur. Davranışları iyi ise, çevresinden iyilik gelir. Kötü ise, karşılığıda kötü olur.
Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz.
İnsanlar akıl ve yetenek yönünden eşit olsalardı, basit ve sıradan iş yapan kimse bulunmazdı. Oysa dünyanın işleri her seviyeden insana göredir. Bundan dolayı Allah insanları yetenek ve akıl yönünden farklı yaratmıştır. Aksi halde dünyanın düzeni işlemez, bazı işler yüzüstü kalırdı.
Herkesin arşına göre bez vermezler (verilmez).
Herkes birşeyden istediği ölçüde değil, ancak gerektiği ve olabildiği nisbette yararlanabilir.
Herkesin ettiği yoluna gelir.
Bu dünya etme bulma dünyasıdır. Bir kimse başkasına bir kötülük yaparsa aynı şey kendisininde başına gelir, iyilikte böyledir.
Herkesin tenceresi kapalı kaynar.
Bir ailenin geçim durumunu başkaları bilmez. Nice acılar vardır ki, kapalı kapılar ardında çekilir. Dışarı çıkınca – durum belli olmasın diye – gülümsenir. İnsanlarda “bu aile ne mutlu, ne bahtiyar aile!” derler.
Herkesin yorulduğu yere han yapılmaz.
Her iş bir kural ve düzen içinde yapılır. Bir işi yapmakla yükümlü olan kimseye, bu işi dilediği zaman yapması, dilediği gibi yapması, istemediği zaman yapması hakkı tanınmaz.
Herşey olacağına varır.
Tevakkül olduktan sonra herşey olacağına varır. Bir insanın basireti bağlandıktan sonra, kaderine mahkum olmaktadır. Ne yaparsak yapalım bazı şeyleri değiştiremeyiz, Allah tarafından yazıldığı gibi yaşarız.
Herşeyin yenisi, dostun eskisi (makbuldür).
Eski, yıpranmış, bozulmuş şeyleri kullanmak, insana sıkıntı verir. Yeni şey hoşa giderek kullanılır. Eskilik ancak dostlukta değer taşır. Çünkü eski dostluk, birçok sınav geçirmiş, pekiştirilmiştir; unutulmaz hatıralarla iki tarafı birbirine bağlamıştır.
Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masa (hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır, ne masat).
İşinin ehli olmayan, ne yapacağını önceden iyi düşünmeyen kişi, işin içinden bir türlü çıkamaz. Bu uğurda baş vurduğu araçlarıda heder eder. / Hesabını bilmeyen kişi elinde, avucunda bulunan işe yarar şeyleride ziyan eder.
Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten.
İnsan, hoş karşılanmayan alışkanlıklara küçük gördüğü şeylerle başlar. Hırsızın büyüğü küçüğü olmaz; bir ekmek çalanda hırsızdır. Nitekim kadının namusunu satmış sayılması için bir öpücük vermiş olması yeter.
Hızlı koşan (giden) atın boku seyrek düşer (olur).
Konunun ehli olduğunu sanan çoğu insan, elindeki işi hızlı bir biçimde yapmak ister. Hızlı işin olması, onların daha büyük getiri ile karşılaşacağı anlamına gelmez. Burada atasözümüz ile ilgili bir bağlantı kurarak anlatma yaparsak; at dışkı işini rahat yapabilmek için sabit durmalıdır. Bu onun için olması gereken bir eylem olduğu gibi hayati bir önemdir de. Fakat hızlı koşarken bu kararlı eylemi gerçekleştirme sorunu çeker. Bir işi yapmaya çalışırken diğerini yapamaz. Sonuç olarak işimizi hızlı yapıyoruz derken, farklı bir işimizi aksat yapabilir, daha büyük sorunlara yol açabiliriz.
Hocanın (imamın) dediğini yap (söylediğini dinle), arkasından gitme (yaptığını yapma).
Bazı insanlar, hocanın dinle ilgili öğütlerini doğru ve yerinde, yaşadığı hayat tarzının ve olaylar karşısındaki tavrının ise yanlış olduğunu düşünür. Bu atasözü, söylediği ile yaptığı çelişkili olan kimseler için doğrudur.
Hocanın (öğretmenin) vurduğu yerde gül biter.
Milletimiz, çocuklarını emanet ettiği öğretmenine büyük değer verir. O kadar ki, gönül meyvesi evladına kendisi bir fıske bile vuramazken, hocasının tokatını gül yerine koyar. İnsanımıza göre, öğretmen gerekli görürse çocuğu döver. Attığı dayağı, gücenmek şöyle dursun, nimet gözüyle bakılır ve dayağın yaptığı kızartı, vücutta açılmış gül diye nitelendirilir.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
İnsan yaşlansa bile, iki özelliği genç kalır: Gelecekte yapmayı tasarladığı şeyler ve tutkuyla bağlı olduğu dünyalık değerler. İnsanın sevdiği şeye karşı olan hırsı ölünceye kadar sürer.
Horozu çok olan köyde sabah geç olur.
Bazı insanlar, üzerlerine düşsün düşmesin, konu hakkında bilgi sahibi olsun olmasın, her hususta konuşmayı, görüş ileri sürmeyi pek sever. Oysa, bir konu üzerinde söz söyleyen çok olursa sonuca varmak gecikir.
Huylu huyundan vazgeçmez.
Birşeyi huy edinmiş kimseyi bu huyundan vazgeçirmek için ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, olumlu bir sonuç alınmaz. Kişinin huyunu değiştirmesi kendi gayretine, içine dönük hesabına bağlıdır.