- İğne yutmuş ite (maymuna) dönmek
argo zayıf ve bitkin duruma gelmek: ‘birbirimizle kavga etmekten, bekârlıktan, biraz açlıktan, iğne yutmuş ite dönmüştük.’ -m. Ş. Esendal. - İğne yemek
iğne olmak: ‘sonunda doktorların ısrarıyla bir sürü kuduz iğnesi yedi.’ -r. Erduran. - İğne yapmak (vurmak)
iğne ile vücuda sıvı bir ilaç vermek: ‘ölecek miyim? İğne yap bana doktor diyordu.’ -s. F. Abasıyanık. - İğne üstünde oturmak
diken üstünde oturmak: ‘konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu.’ -b. Günel. - İğne ipliğe dönmek
çok zayıflamak: ‘sabun toprakta eridikçe insanın düşmanı da oturduğu yerde erir, iğne ipliğe dönermiş.’ -r. N. Güntekin. - İğne ile kuyu kazmak
yetersiz araçlarla, sürekli ve sabırlı bir biçimde çalışıp çok güç olan veya çok ağır yürüyen bir işi başarmaya çalışmak: ‘iğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık.’ -ç. Altan. - İğne deliğine girmek
kimsenin bulamayacağı bir biçimde gizlenmek, saklanmak. - İğne deliğinden hindistan’ı seyretmek
küçük bir olaydan büyük anlamlar çıkarmak. - İğne deliğinden geçmek
1) aşırı derecede zayıflamak; 2) herhangi bir işte, durumda zorlu bir süreçten geçmek. - İğne deliği gibi
küçücük. - İğne atsan yere düşmez
çok kalabalık: ‘sabah sabah davullar vurulup meydan kurulur. Aman öyle bir kalabalık olur ki iğne atsan yere düşmez.’ -e. C. Güney. - Bir iğne bir iplik olmak
iğne ipliğe dönmek.
İğne ile ilgili Başlayan Deyim ve Anlamları
Paylaş