- Arının yuvasına kazık (çöp) dürtmek
tehlikeli kişiyi kışkırtmak. - Bir fende kazık kakmak (çakmak)
bir bilgi veya bilim dalında saplanmış kalmak: ‘bir fende kazık kakmaktansa hepsinden birer parça malumat kapma fikrinde idi.’ -h. R. Gürpınar. - Dünyaya kazık çakmak (kakmak)
tkz. çok uzun ömürlü olmak, çok yaşamak. - İpten kazıktan kurtulmuş
her türlü kötülüğü yapacak yaradılışta olan (kimse): ‘işte şimdi gördüğünüz gibi hırsızların, esrarkeşlerin, ipten kazıktan kurtulmuş, gözü kanlı canilerin arasında çilemi dolduruyorum.’ -h. Taner. - Kazık atmak
aldatmak, kazıklamak: ‘bütün ilişkileri birilerine kazık atmak üzerine kurulu.’ -a. Ümit. - Kazık dikmek
devamlı kalmak, ebediyen yaşamak: ‘dünyaya kim kazık dikecek?’ -ö. Seyfettin. - Kazık gibi
dimdik ve sert: ‘kara, kuru, kibirli, kazık gibi bir kadın, komutan muhsin bey, bunun neresini beğenmiş?’ -h. E. Adıvar. - Kazık kadar
tkz. kocaman (kimse). - Kazık yemek
aldatılmak, kazıklanmak: ‘o levhayı görünce istediği parayı verip afiyetle kazığı yiyerek çıkarsın.’ -h. R. Gürpınar. - Kazık yutmuş gibi
baston yutmuş gibi.
Kazık İle İlgili Deyimler ve Anlamları
Paylaş