Küçükle küçük, büyükle büyük olmak
Anlamı : 1) her yaştaki kişilere karşı dostça, arkadaşça davranmak; 2) her makam ve durumdaki kişilere karşı dostça ve anlayış göstererek davranmak: ‘protokol kaidelerini, çok zaman, bir yana atıp küçükle küçük, büyükle büyük olmasını biliyordu.’ -y. K. Karaosmanoğlu.
Küçük oynamak
Anlamı : Kumarda az para ile oynamak.
Küçük köyün büyük ağası
Anlamı : Büyüklük taslayanlar için söylenen bir söz.
Küçük görmek
Anlamı : Değer, önem vermemek: ‘bütün bu fânilikleri küçük görerek bunları ancak gönül oyalayıcı şeyler diye telakki ettiklerini gösteriyordu.’ -a. Ş. Hisar.
Küçük düşürmek
Anlamı : Değerini veya şerefini sarsmak: ‘handan’ı küçük düşürdüğünü, asıl suçun da bu olduğunu kabul etmişti.’ -t. Buğra.
Küçük düşmek
Anlamı : Değeri veya onuru sarsılmak: ‘kimsenin yanında küçük düşmeni istemem.’ -r. N. Güntekin.
Küçük dilini yutmak
Anlamı : Şaşırmak, donakalmak: ‘kadıncağız beni bu hâlde görünce az kalsın küçük dilini yutacaktı.’ -y. K. Karaosmanoğlu.
Küçük dağları ben yarattım demek
Anlamı : Çok böbürlenmek, kibirlenmek: ‘aslarda o küçük dağları ben yarattım diyen heybet … varken … o güdük, o boynu bükük konçinalar onlara bir türlü el kaldıramıyorlar.’ -h. Taner.
Küçük abdesti gelmek
Anlamı : İdrar yapma ihtiyacı duymak.
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek
Anlamı : Saygı ve sevgi göstermek: ‘buralara kadar zahmet ettiniz, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.’ -h. Taner.
Büyükle büyük, küçükle küçük olmak
Anlamı : Her yaş ve durumdaki kişilere karşı dostça, arkadaşça davranmak.
Beğenmeyen kızını (küçük kızını) vermesin
Anlamı : Bir durumun beğenilmemesi karşısında, beğenmeyenin umursanmadığını anlatan bir söz.