Nefes ile ilgili deyimleri ve anlamları. İçinde ve anlamında Nefes kelimesi geçen deyimler hangileridir? Nefes ilgili Deyimler nelerdir? Nefes sözleri…
Birçoğumuz deyimlerle ilgili bazı sözler veya cümleler bulmaya çalışmaktayız. Bugün’de yukarıdaki başlık altında sizler için deyimler derledik. Evvela Deyimin tanımını yapmakla başlamakta fayda vardır. Deyimler çok büyük bir oranda mecaz anlamda kullanılır ancak gerçek anlamda kullanılanlara da rastlanmaktadır. Secdem.net
Bazı durumların ifade edilmesinde zorluk yaşandığında, anlamların yetersiz kaldığı anlarda etkili bir anlatım aracı olarak deyimleri kullanırız. Çoğunlukla gerçek anlamından ayrı bir anlam taşıyan, en az iki sözcükten oluşan kalıplaşmış söz ya da sözcük grupları.eş. Kimi deyimlerde, asıl anlamlarından tamamıyla sıyrılmazlar. Yerine göre asıl anlamından da alınabilir, daha başka bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içindeki kullanılış şeklinden anlarız.
- Açlıktan nefesi kokmak
yoksulluk içinde bulunmak.
- Geniş bir nefes almak
sıkıntılı bir durumdan kurtulmak, ferahlığa kavuşmak.
- Nefes aldırmamak
dinlenmesine fırsat vermemek, aralık vermemek.
- Nefes almak
1) havayı ciğerlerine çekmek, soluk almak: ‘nefes aldıkça içime kurum ve is kokusu doluyor sanıyorum.’ -r. E. Ünaydın. 2) dinlenmek; 3) ferahlamak, rahatlamak: ‘bu telgrafı okur okumaz, geniş bir nefes aldım.’ -y. K. Karaosmanoğlu. 4) mutlu bir biçimde yaşamak: ‘gezecek, eğlenecek, nefes alacak hiçbir yer yok.’ -m. Ş. Esendal.
- Nefes çekmek
1) sigara veya başka bir şeyin dumanını içine çekmek: ‘ramazan sigarasının izmaritinden birkaç nefes çekti.’ -ç. Altan. 2) esrar içmek.
- Nefes darlığı çekmek
solumada sıkıntı yaşamak: ‘nefes darlığı çeker, sık sık tedavi olmak için başka şehirlere gider gider gelirdi.’ -a. Kulin.
- Nefes etmek
boş bir inanışa göre, rahatsızlığı, illeti geçirmek için okuyup üflemek: ‘ahalinin büyük bir kayıtsızlıkla ‘çiçek’ ismini verdiği frengiye nefes eder, tütsü yapardı.’ -r. H. Karay.
- Nefes nefese kalmak
soluğu tıkanacak gibi olmak: ‘delikanlı, sonunda gömleği terden sırtına yapışıp nefes nefese kaldığı bir an, gömleğinin yeniyle alnının terini silerek oyunu bıraktı.’ -n. Cumalı.
- Nefes tüketmek
uzun uzun ve boş konuşmak: ‘enişte istediği kadar nefes tüketsin, hepsi bir kulağımdan girer, öteki kulağımdan çıkar.’ -s. M. Alus.
- Nefesi durmak
1) ölmek: ‘nabzı durdu, nefesi durdu galiba.’ -y. Z. Ortaç. 2) mec. şaşkınlık içinde kalmak.
- Nefesi kesilmek (daralmak veya tutulmak)
1) güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak: ‘nefesi daralıyor, yüzü kızarıyor, böğrüne bir ağrı giriyor ve yol ona gittikçe uzuyordu.’ -m. Ş. Esendal. 2) mec. bunalmak, sıkılmak: ‘iki güzel filmin arkasından peş peşe on tane moloz film sıralanınca insanın nefesi kesiliyor.’ -b. R. Eyuboğlu. 3) mec. hayran kalmak, etkilenmek.
- Nefesini tutup beklemek
heyecan, merak veya endişeyle sonucu izlemek: ‘uzun süren ziyaretin sona ermesini, nefeslerini tutup beklemişlerdi.’ -a. Kulin.
- Son nefesini vermek
ölmek: ‘adam, iskelenin üstüne yığılmış, son nefesini verirken biçarenin şapkasını aşırmışlar.’ -b. R. Eyuboğlu.
- Tıknefes olmak
nefesi tıkanmak, nefes darlığı olmak.