- (bir yere) parmak basmak
1) imza yerine parmağını mürekkebe batırarak bir yere bastırmak: ‘ben bu dileğin altına bilmem kaç kuruşluk pul yapıştırtıp, binlerce yurttaşa parmak bastırtıp yirmi metre uzunluğunda bir dilek kâğıdı olarak size sunabilirdim.’ -n. Hikmet. 2) mec. bir konu üzerine dikkati, ilgiyi çekmek: ‘bu arada benim öteden beri gözüme çarpan bir noktaya şimdi parmak basacağım.’ -b. Felek. - (birinin) ağzına bir parmak bal çalmak
birini tatlı sözlerle veya çeşitli hediyelerle bir süre için kandırmak, oyalamak: ‘hürriyet, müsavat diye herkesin ağzına bir parmak bal çaldılar.’ -h. R. Gürpınar. - (el, ayak, parmak) çivi gibi olmak
çok üşümek, donmak. - Parmak atmak
sorun yaratmak. - Parmak bozmak
çocuklar arasında arkadaşlığı sona erdirmek, küsmek. - Parmak ısırmak
büyük şaşkınlık duymak: ‘hele geçen gün o meşincioğlu kerim bey’e yaptığın işe parmak ısırdım.’ -r. N. Güntekin. - Parmak kadar
çok küçük: ‘ne istersin çocuk, çocuktan? Dedi. Daha parmak kadar, kemikleri kırılacak, öyle ince.’ -o. Kemal. - Parmak kaldı
‘az kaldı, az kalsın, neredeyse’ anlamında kullanılan bir söz. - Parmak kaldırmak
bir toplulukta söz istemek için işaret parmağını açık bırakarak kapalı eli yukarı kaldırmak. - Parmakla gösterilmek
1) bir şey az bulunmak; 2) seçkin, ünlü olmak. - Parmakla sayılmak
çok az olmak: ‘liderin dehasına gerçekten inanmış olanlar parmakla sayılacak kadar azdı.’ -y. K. Karaosmanoğlu. - Parmaklarını (birlikte) yemek
yemeği çok beğenmek. - Şeytana parmak ısırtmak
çok kötü ve çirkin bir şey yapmak.
Parmak ile ilgili Başlayan Deyimler ve Anlamları
Paylaş