- (birinin) sesi çıkmamak (kesilmek)
Bir şey söylemeyerek susmak. - (birinin) sesi soluğu çıkmamak (kesilmek)
Sesi çıkmamak: ‘koskoca adam eriyiverdi sanki, sesi soluğu çıkmazdı.’ -y. Atılgan. - Her kafadan bir ses çıkmak
Bir konu üzerinde herkes rastgele konuşmak: ‘her kafadan bir ses çıkıyor, sen kazandın ben kazandım, şans mans deyip gülüşüyorlardı.’ -n. Meriç. - Ses çıkarmamak (etmemek)
Bir şeyi hoş görerek karşı çıkmamak, itiraz etmemek: ‘insanlar bizim bahçeye çağırdığımız arkadaşlarımıza bile ses çıkarmıyorlardı.’ -a. Kutlu. - Ses çıkmamak
Haber gelmemek. - Ses etmek
Seslenmek. - Ses getirmek
Yaptığı işle, söylediği sözle dikkatleri çekmek ve kitleleri harekete geçirmek. - Ses kesilmek,
Ses, artık duyulmamak. - Ses seda çıkmamak
1) haber çıkmamak: ‘çok uzak ama pek çok uzak birkaç akrabadan ses seda çıkmadı.’ -a. Gündüz. 2) hiçbir tepki görülmemek. - Ses seda kesilmek (kalmamak)
Hiçbir ses duyulmamak: ‘sanki bütün dünyada ses seda kesilmişti.’ -s. F. Abasıyanık. - Ses seda yok
‘hiç haber gelmedi’ anlamında kullanılan bir söz. - Ses vermek
1) herhangi bir sesi çıkarmak: ‘üç defa ses veren bir küçük çanın altından bahçeye girdiler.’ -y. K. Karaosmanoğlu. 2) bir çağrıya karşılık vermek: ‘her biri bir türlü feryada başlar / güller seda verir, bağlar ses verir’ -âşık veysel. - Sesi ayyuka çıkmak
Çok yüksek sesle bağırmak. - Sesini çıkarmamak
Bir şey üzerindeki düşüncesini söylememek: ‘sesini çıkarmadı. Mütevekkil bir hâli vardı.’ -n. F. Kısakürek. - Sesini kesmek
Söylemekteyken susmak. - Sesini kısmak
Sesini alçaltmak. - Sesini yükseltmek
Yüksek, öfkeli bir sesle söylemek: ‘çardaktan kocasının sesini yükselterek söylediğini duyan kadın, kahve takımlarını alıp çıktı.’ -n. Cumalı. - Sessizliğe gömülmek
Sessiz duruma gelmek: ‘karanlık içinden bir süre fısıltılar geldi, sonra her şey derin bir sessizliğe gömüldü.’ -y. Kemal. - Vurduğu yerden ses gelmek
Çok kuvvetli vurmak, eli ağır olmak.
Ses ile ilgili Deyimler ve Anlamları
Paylaş