Yakasını kaptırmak : Bir işe ya da kişiye kendini kolay kurtaramayacak biçimde bağlanmak.
Yakasını kurtarmak (sıyırmak) : Kötü bir şeyden veya sıkıcı bir kimseden kurtulmak.
Yakayı ele vermek : Kaçamayarak ele geçmek, yakalanmak
Yakışık almamak : Yerinde olmamak, uygun düşmemek, güzel karşılanmamak.
Yalan atmak : Yalan söylemek.
Yalan (yalancı) dünya : Geçici dünya, her şeyin fani olduğu, hiçbir şeyin kalıcı olmadığı dünya.
Yalan yanlış : 1. Doğru düzgün olmayan, içinde bir sürü yanlışlık olan. 2. Üstün körü, düzgün, güzel olamayan, gelişigüzel.
Yalan yere : Gerçeğe aykırı olarak, doğru olmadığını bile bile.
Yalancı pehlivan : Büyük işler yapmış gibi görünen, ama elinden hiçbir şey gelmeyen kişi, palavracı.
Yalancısı olmak : Doğruluğu bilinmeyen bir bilgiyi başkasından duyup, başkalarına iletmek.
Yalanını tutmak (yakalamak) : Bir kimsenin yalan söylediğini saptamak.
Yalayıp yutmak : 1. İştahla yemek. 2. Kötü bir davranış, kötü bir söz karşısında ses çıkarmamak.
Yalın ayak başı kabak : Perişan bir kılıkta, düşkün ve acınacak halde.
Yalpa vurmak : Sağa sola sallanarak yürümek.
Yalvar yakar olmak (Yalvarıp yakarmak) : Çok yalvarmak.
Yama gibi durmak : Bulunduğu yere uymamak, eklendiğini belli etmek.
Yamalı bohça : Birbirine uymayan, tutarsız.
Yan bakmak : 1. Beğenmeyerek ya da düşmanca bakmak. 2. Kötü niyet beslemek.
Yan basmak : 1. Aldanmak. 2. Dürüst hareket etmemek.
Yan cebe koymak : İstediği halde, istemiyormuş gibi bir tutumda bulunmak.
Yan çizmek : Bir görevden kaçmak.
Yan gelip oturmak (yatmak) : İşi bırakıp keyfince yaşamak, rahatını bozmamak.
Yanağında güller açmak : Yüz için sağlıklı bir görünüm kazanmak, renklenmek, gülmek.
Yanağından (yüzünden) kan damlamak : Çok sağlıklı olduğu, yüzünden belli olmak.
Yandan çarklı : 1. Şekeri yanında olan kahve veya çay. 2. Omuzlarını düşürüp, kollarını sallayarak yürüyen. 3. Çarkı yan tarafta olan vapur.