Yandım Allah (anam) çağırmak (bağırmak) : Bir şeyden, bir işten çok fazla sıkılarak veya kendisini rahatsız eden bir kimseden kurtulmak için imdat diyerek bağırmak.
Yangın bacayı sarmak : Kişi, karşısındakini görür görmez aşık oldu. İşler beklenmeyen bir hızla gelişti anlamında kullanılır.
Yangına körükle gitmek : 1. Taraflar arasındaki anlaşmazlığı kışkırtıcı biçimde davranmak. 2. Kötülüğü arttıracak işler yapmak.
Yangından (gümrükten) mal kaçırır gibi : Büyük bir telaşla, çok acele ederek, aceleyle.
Yanı sıra : Yanında, beraberinde.
Yanına bırakmamak (komamak, koymamak) : Cezasız bırakmamak, öcünü almak.
Yanına kar kalmak : Suçu cezasız kalmak.
Yanından bile geçmemek : Bir şeyle ilgisi olmamak.
Yanıp tutuşmak : 1. Aşık olmak. 2. Bir şeyi elde etmek için derin istek duymak veya elde edemediğinden dolayı çok büyük bir üzüntüye kapılmak.
Yanıp yıkılmak (yakınmak) : Sızlanmak, derdini dökmek, bir şeyden şikayetçi olmak.
Yanlış adım atmak : Uygun olamayacak şekilde hareket etmek, tedbirini almadan, gereği gibi düşünmeden teşebbüste bulunmak, yanlış yapmak.
Yaradana sığınmak : Allah’a güven içinde, tüm gücünü kullanarak bir iş yapmak.
Yaraya merhem olmak : Sıkıntılı bir zamanda, zorunlu bir ihtiyacı karşılamak.
Yaraya tuz biber ekmek : Bir sıkıntıyı, acıyı, derdi arttırmak, arttırmaya çalışmak.
Yarayı sarmak : 1. Açılan yarayı ilaçlayıp, üzerine sargı sarmak. 2. Birinin acısını azaltmaya, derdini hafifletmeye veya unutturmaya çalışmak.
Yarenlik etmek : Dostça sohbet etmek.
Yarı yolda bırakmak : Birine yapmakta olduğu yardımı sonuna kadar sürdürmeyerek kesmek, ortada bırakmak.
Yarım adam : Güçsüz, hastalıklı, sakat, zayıf kimse.
Yarım ağızlı : İsteksiz söylemek, istemeden, içten arzu etmeden, istemeye istemeye.
Yarından tezi yok : En kısa sürede, gecikmeden, hemen yarın.
Yas tutmak : Büyük bir acı ve üzüntünün, benliği üzerinde süren etkisini davranışlarıyla belli etmek.
Yaş dökmek (akıtmak) : Ağlamak.
Yaşı benzemesin : Yaşadığı süre onunki gibi çok kısa olmasın, ömrü uzun olsun.
Yaşı ne başı ne? : Yaşı çok küçük, üstelik çok da tecrübesiz.
Yatağa (yataklara) düşmek : Ayağa kalkamayacak kadar hastalanmak, hasta olup yatmak.