Yeni çıkma : Moda, sonradan türeme.
Yenilir yutulur gibi değil : 1. Onur kırıcı, ağır söz. 2. Çok pahalı olan mal. 3. Yenemeyecek kadar kötü tadı olan yemek.
Yer almak : 1. Bazı kişiler arasında bulunmak. 2. Adı bir yerde bulunmak. 3. Ayrılan yerde bulunmak.
Yer vermek : 1. Önemini belirtmek. 2. Bir olaya yol açmak. 3. Aralarına almak. 4. Kendi yerini başka birine vermek.
Yer yarılıp içine girmek : 1. Kaybolan şey, her yeri aramalarına rağmen bulunamamak. 2. Çok utanmak.
Yer yerinden oynamak : 1. Gürültülü ve çok telaşlı bir ortamda bulunmak. 2. Toplumu sarsıcı bir olay olmak, kargaşa çıkmak. 3. İlginç bir haber her tarafta konuşulmak.
Yerden bitme (yapma) : Çok kısa boylu kimse.
Yerden göğe kadar : Pek çok; sayılamayacak, anlatılamayacak kadar çok.
Yerden yere çalmak (vurmak) : Birini hırpalamak, küçük düşürecek bir duruma sokmak.
Yere bakan yürek yakan : Uysal görünüp sinsice davranan kimse; Sinsice düşünüp kötülükler yapan.
Yere geçmek : Çok utanmak, bozulmak.
Yere göğe koyamamak (koymamak) : Konuğu en iyi biçimde ağırlamaya çalışmak.
Yeri olmak : Uygun olmak, sırası, uygun zamanı olmak.
Yerin dibine geçmek (girmek) : Çok utanmak, kimsenin kendisini görmesini istememek.
Yerinde duramamak : Bir eyleme geçmek için acele ettiğini belirten tavırlar takınmak, bir iş için acele etmek.
Yerinde saymak : Hiç ilerlememek, gelişmemek, değişmemek.
Yerinde yeller esmek : Ortadan kayboldu, yok oldu.
Yerinden etmek (olmak) : Birini işinden etmek, işini kaybetmesine neden olmak.
Yerinden su mu çıktı? : Yerinden ayrılması için haklı bir sebep yoktu.
Yerine koymak : Gibi görmek, öyle saymak.
Yerine oturmak : İyice yerleşmek.
Yerli yerinde : Biçimli, her biri kendi yerinde, uygun.
Yerli yersiz : Gerekli gereksiz, uygun olsun olmasın.
Yeşil ışık yakmak : Bir işin yapılmasına göz yummak veya izin vermek.
Yıkım olmak : Büyük zararlara yol açmak veya büyük zarara uğramak.