Yıl on iki ay : Bütün yıl boyu, daima, devamlı ve sürekli olarak.
Yılanın kuyruğuna basmak : Kötü bir kimseye, kötülük yapacak fırsatı vermek.
Yıldırımları (şimşekleri) üstüne (üzerine) çekmek : Bazı davranışlarıyla, birçok kimseyi kızdırarak, saldırılarına, eleştirilerine yol açmak.
Yıldızı barışmak : İyi ve düzenli bir biçimde geçinmek.
Yıldızı parlamak : Başarı yönünden herkesin dikkatini çekecek bir duruma gelmek, ün kazanmak.
Yıldızları barışık olmak : Huyları uyuştuğundan, birbirleriyle iyi anlaşır ve geçinir olmak
Yırtık büyük ama yama (yamalık) küçük : İhtiyacın fazla olmasına karşılık, olanaklar sınırlı, eldeki imkan az.
Yiyim yeri kapmak (yapmak) : Bir yerden, bir kişiden sürekli olarak, karşılıksız çıkar sağlamak.
Yiyip bitirmek : Birini sözleriyle sürekli rahatsız etmek.
Yoğuna (yok pahasına) vermek : Çok ucuza vermek.
Yoğurt çalmak : Yoğurt yapmak için süte yoğurt mayası koymak.
Yok devenin başı (pabucu, nalı) : Fazla abarttın, o kadar da değil anlamında kullanılır.
Yok etmek : Ortadan silmek, ortadan kaldırmak.
Yok pahasına : Değerinden oldukça aşağıya, ucuz.
Yok yere : Boşuna, hiçbir neden yokken, bir sebebi, gereği yokken.
Yok yok : Ne istersen var.
Yokuşa sürmek (koşmak) : Bir işin yapılmasında, sorunların çözümünde, büyük engeller çıkarmak, güçlük çıkarmak.
Yol açmak : 1. Bir şeye sebebiyet vermek. 2. Başkalarının da aynı davranış içinde bulunmalarına öncülük etmiş olmak. 3. Kapanmış olan yolu, geçilir hale getirmek.
Yol bilmek : Gelenek ve töre bilmek.
Yol görünmek : Bir yerden ayrılacağı, gideceği belli olmak.
Yol göstermek : Birine, yapması gerekeni öğretmek, rehber olmak.
Yol iz bilmek : Nasıl hareket edeceğini, davranacağını bilmek. Görgülü davranmak.
Yol kesmek (vurmak) : Soygun yapmak.
Yol tutmak : Yaşayış ve davranışını, kendine göre kurduğu düzene uygun olarak sürdürmek.
Yol yakınken : Daha zaman varken, durum daha da kötüleşmeden.