Y harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları hangileridir? Açıklamalı olarak sıralanmış ve kolayca kavramanız için “y” harfi ile ilgili başlayan atasözü sözlüğünü derledik. Anlamlarıyla beraber başlayan “y” harfinin atasözü listesi.
Her ülkenin tarihi, kültürü, dili ve atasözleri var. Atasözleri, kültürümüzde oldukça önemlidir. Atasözleri, geçmişte edinmiş tecrübelerden yola çıkarak söylenmiş özlü sözlerdir. Kimin tarafından söylendikleri belli olmaksızın ağızdan ağıza dolaşan, yol gösterici nitelik kazanmış, az kelime ile çok mana ifade eden kültür unsurlarıdır. Ayrıca Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Kimi atasözü gerçek anlamı ile kullanılırken kimisi de mecaz anlamı ile kullanılmıştır. Ancak bütün atasözlerinin ortak amacı ders vermektir. Atasözleri ve deyimlerin birbirleriyle ortak ve birbirinden ayrılan bazı özellikleri vardır. Birbirleriyle ortak olan en önemli özellikleri, her ikisinin de toplum tarafından ortak olarak benimsenen ve kullanılan kalıplaşmış sözler olmalarıdır.
İşte alfabe sırasına göre tek tek harflerle Atasözü ve anlamları…
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.
Güneş gibi ol şefkatte,merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde,cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede ,asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda,mahviyette.
Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.
Mevlana Celaleddin Rumi
İnsanlar nasıl bir kişiliğe sahipse o şekilde gözükmelidir veya nasıl gözüküyorlarsa ona yakışır olmalıdırlar. Aksi takdirde iyi insanlar ise kıymetleri bilinmez, kötü kimseler ise haddinden fazla kıymet kazanırlar ve zarara uğratırlar.
Yabancı koyun kenara yatar.
İnsan yabancılık duygusunu uzun süre üzerinden atamaz. Bir yere yeni gelen kimse, çevredekilere pek yanaşmaz. Zaten onlar da kendisini hemen aralarına almazlar.
Yağına kıymayan, çöreğini yavan (yoz, kuru) yer.
İnsan bir ev yapar, çatısını giydirir. Sıvasını, badanasını ve doğramalarını da yaptırır. Artık ev kullanıma hazır hale gelmiştir. Fakat evin çevre düzenlemesi yapılmaz, onu gelişigüzel gösterecek ufak tefek harcamalardan kaçınılırsa, insan bu evde gönül huzuru ile oturamaz. Bunun gibi, bir iş için gerektiği kadar fedakarlıkta bulunmayan kimse, sonucun kusurlarını hoş görmelidir.
Yağmur tavına ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
Vakti ve zamanında doğru şekilde yapılmayan hiçbir işten ve bu işi yapan kişiden hayır gelmez. İnsanlar karşısındaki kişileri seçerken, kendisine önem veren ve onun için yaptıklarını zamanında hesaplayarak uygulayan kişileri tercih etmelidir. Doğru insanlar, nitelikli insanların hayatlarında çok daha doğru şeyler yapmasına yardımcı olur.
Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi halini bilse hoş değil mi?
Herkesin ve herşeyin bir özelliği, bir niteliği vardır. Bunu, başka türlü göstermeye kalkışmak boştur. Kişinin davranışları, kendi durumuna uygun olmalıdır.
Yağmurlu gün tavuk su içmez.
İnsanlar ellerinde mevcut bulunan dünya mallarını veya manevi varlıklarını farklı yerlerde tekrardan aramazlar. Hükmettikleri yada sahip oldukları bu değerleri ellerinde olmadıkça ararlar.
Yakın (hayırlı) dost (komşu) hayırsız akrabadan (hısımdan) yeğdir (iyidir).
İnsana en yakın olan kimseler her zaman akrabaları değildir. Nice akarabalar vardır ki, uzakta yaşar ve bize her zaman ulaşamazlar. Kimileride vefasız olabilir. Oysa, ilgi ve iyiliklerini bizden esirgemeyen komşu ve dostlarımız, hiçbir ilgisini görmediğimiz hısımlarımızdan bize daha yakındır.
Yalancı kim? İşittiğini söyleyen.
Her insan duyduğuna inanır ve bunu önüne gelene söylerse bilmeyerek bir yalana ortaklık etmiş olur. Bundan dolayı bir kimse, her işittiğini, doğruluğuna tam olarak kanaat getirmeden başkasına anlatmamalıdır. İşittiği şey doğru değilse yada ağızdan ağıza geçerken değişikliğe uğramışsa bu kendinin uydurduğu bir yalan sayılır.
Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.
Yalan söylemek çirkin ve ayıptır. Fakat yalan söylemeyi adet haline getirmek daha tehlikelidir. Yalan söylemeyi adet edinen kişinin sözlerine kimse inanmaz. Öyle ki bir gün evinde yangın çıksada “imdat, evim yanıyor!” diye bağırsa, inanıp yardımına koşan olmaz. Çünkü onun daha önce yalan söylediği çok görülmüştür.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
Yalanı uzun süre doğru diye yutturmak mümkün değildir. Bir kimsenin söylediği söz yalan ise durum çok geçmeden anlaşılır ve söyleyenin yalancı olduğu ortaya çıkar. Ayrıca hayatını yalancılık üstüne kurmuş kişiler, yalanlarına destek olacak tedbirler alır ve bunun için bir çok masraf yapmaktan çekinmezler.
Yalancının şahidi şıracı olur.
Kötü ve işe yaramaz insanların çevresindeki insanlarda aynı niteliktedir. Bu dünyada kötülük ile sınanmaya geldiysek şunu unutmamalıyız; kötüler bolca bulunur ve bu kötü insanların yanındada kötü insanlar kesinlikle bulunacaktır. Haklı yere zor durumda kalan arsız bir insanın yardımına, yine aynı niteliklere sahip başka bir arkadaşı koşacak ve onun bu durumdan kurtulması için bahsettiklerini destekleyecektir. Biz bu duruma inanmamalı, konuya hakim bir şekilde kimseyi konuşturtmamalı, gerekiyorsa farklı durumlar içinde aynı şeyi yapmalıyız.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner.
Yanlış ve hata yapmak biz insanlar içindir. Yanlış bir yolda olduğunu anlayan kimse, bu uğurda ne kadar emek ve para harcamış olursa olsun geri dönüp doğru yola yönelmelidir. Ortaya çıkan bir yanlışlık geç de olsa düzeltilmelidir. Yanlışta ısrar etmek hoş karşılanmaz. Yanlış eninde sonunda ortaya çıkar.
Yanlız kalanı kurt yer.
Bir meselede yanlız kalan, yardımcısı bulunmayan kimse kendini tehlikelerden koruyamaz. Yaşadığımız hayat bizi toplu hareket etmeye, sorunları birlikte çözmeye mecbur etmektedir.
Yanlız öküz, çifte (boyunduruğa) koşulmaz.
İnsanın tek başına yapabileceği işler olduğu gibi, bunu yanlız başına başaramayacağı işlerde vardır. Bir yardımcımız bulunmaz, işin bir ucundan tutanımız olmaz ise bazı işleri yapamayız. Bundan dolayı iki kişi ile yapılması gereken bir işi tek başına yapmaya kalkışmak yanlıştır.
Yanlız taş duvar olmaz.
Bir yapı, değişik malzemelerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bir millet, bir araya gelen insanların meydana getirdiği bir topluluktur. Nasıl, bir tek taş ile örtülmezse, insanda tek başına önemli bir iş başaramaz. Başkalarıyla ilişki kurmak iş birliği yapmak zorundadır.
Yanlızlık Allah’a mahsustur (yaraşır).
Yer yüzündeki birçok canlı gibi, insanda tek başına hayatını sürdüremez. Yaşamak için diğer insanlarla iş bölümü içinde olmak zorunluluğu vardır. Toplumsal bir varlık olan insan, düşüncede ve katı hayat şartlarını göğüslemede tek başına kalırsa çok yıpranır. Ancak hiçbir şeye gereksinim duymayan Allah’tır ki, teklik sıfatı ancak ona yaraşır.
Yapı taşı, yapıdan (yerde) kalmaz.
Bir taş bile, eğer onda kullanılma özelliği varsa, ustanın dikkatinden kaçmaz ve alınarak duvarın bir yerine konulur. Bunun gibi, değerli kimsede boşta kalmaz. Kendisine bir iş veren bulunur.
Yar, yıkıldığı gün tozar.
Bir felaket, ancak meydana geldiği anda büyük bir tepki ve şaşkınlık yaratır. Bir süre sonra unutulur gider. Bazı kişilere göre ise bu atasözü, umduğundan fazla üzülen, gururu kırılan kadının hiç beklemeden gideceği anlamına da gelmektedir.
Yara, sıcakken sarılır.
Bir sıkıntıyı hafifletmek, bir acıyı dindirmek için gereken yardım fazla geciktirilmemelidir. Erken yapılan yardım can kurtarabilir, insanları çok zor anlarından kurtarabilir.
Yaralı tavşana sıkı atılmaz.
Derdi olan ve bunu çözümleyemeyen insanların üzerine gitmemeli, onlara zaten bu derdinin içinde ayrıca dert olunmamalıdır. Kişi bize muhtaç olsa bile yardımcı olmak çoğu zaman daha doğru bir davranıştır.
Yarası olan gocunur.
Bir konu hakkında söylenen sözden, takınılan tavırdan, bu konu ile şöyle yada böyle ilgisi bulunan kimse alınır. Konu ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi bulunmayan kimse ne alınır, nede gocunur.
Yardımcının yardımcısı olur.
Kişiler mertebe itibariyle bir üstün altında her zaman bulunur. Üst asta görevini bildirir, ast ise kendinden ast olana. Tıpkı dükkanlarda ustanın müşteriye, kalfanın ustaya, çırağında kalfaya yardım ettiği gibi.
Yarım elma, gönül (hatır) alma.
İnsan gönlü en ufak bir iyilikle bile kazanılabilir. Yeter ki gönül almasını bilelim. İnce yaratılışlı ve akıllı kimseler bilir ki, gönül almak, hatır sormak için küçük bir armağan bile yeterlidir. Önemli olan, değerli armağan götürmek değil, arayıp sormuş olmaktır. Armağan küçük de olsa, gönül almaya yarar. Hatırlanıp aranmış olmak o kimse için daha değerlidir.
Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder.
Bir işi ehline yaptırılmalıdır. Eğer iş, ehline yaptırılmaz da taklitçilere yaptırılırsa, istenilen gibi değil, ters bir sonuç verir. Nitekim hekim dururken, hekimlik taslayan birinin tedavisine başvurulması, insanın hayatına mal olabilir. Dini bilgisi yetersiz kimse de, kendi görüşlerini din sanarak bize aktarır da; bizim dinden soğumamıza sebep olabilir. Uzmanına yaptırılmayan işler, insanı büyük zararlara sokar. Alanında derme çatma bilgisi olan bir doktor, insanın ölümüne yol açabilir. Bilgisiz din adamı da yanlış öğütlerle insanın dini inanışlarında sapmalara yol açar.
Yarına kalan davadan korkma.
Zaman, bir çok acıların ve kırgınlıkların unutulmasına en etkili ilaçtır. Bir olay meydana geldiğinde, bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda iki tarafta çok sinirli olur. İnsanlar, ilk öfkenin etkisiyle olmadık hatalar yapmaya kalkarlar. Oysa görüşme ertelenir, tartışma dondurulursa, iki tarafında sinirleri yatışır ve anlaşmazlık konusu olan sorunu daha serin kanlı olarak ele alırlar.
Yarınki kazdan, bugünkü tavuk yeğdir.
Veresiye pahalı satmaktansa, peşine ucuz satmak herzaman iyidir. Yarının ne getireceği yada borçlunun sözüne ne kadar sadık olduğu önceden bilinemez.
Yaş kesen, baş keser.
Ağacın çeşit çeşit yararları vardır. Dünya üzerindeki yeşillik, yeryüzündeki hayatın akciğeri gibidir. Bunları düşünmeden, sadece odun sağlamak için ağaç kesen kimse, insan canına kıymış kadar büyük bir suç işlemiş olur. Ağaçların sağladığı yararlar saymakla bitmez. Gereksiz yere ağaç kesmek, insan öldürmek kadar kötü bir davranıştır. Ormanlarımızı korumalı, onlardan en iyi şekilde yararlanmanın yollarını bulmalıyız.
Yaşın yanında kuruda yanar.
Sosyal yada etnik bir grubu cezai bir sisteme maruz ettiğimizde yanında suçsuzlarda bu cezadan etkilenirler. Suçsuz olmalarıyla beraber cezaya tabii olmaları, adaletsiz gibi görünen bir sistem gibi gözükse bile, bulundukları grubu düzeltmemeleri veya düzeltmek için çaba göstermemeleri, bu gruba dahil olmalarına neden olur. Örneğin askerlik yapan bir bölüğün bir cezayı topluca ödemesi gibi bir konu söz konusudur. Buradaki maksat aslında herkese ceza vermek değil, sosyal yardımlaşmayı arttırmak, birlik ve bütünlüğü sağlamaktır.
Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir.
Fazla güçlü olmadığı halde çalışan, birşeylerle meşgul olan kimse, güçlü olupta çalışmayandan daha başarılı olur. / Güçlü ve kuvvetli olmadıkları halde kimseye muhtaç olmamak için çalışan ve geçimlerini sağlamak için gayret gösterenler; soylu olup, güçlü olupta tembel tembel oturanlara yeğlenirler.
Yatanın, yüreğine borcu var.
Çalışmayanın kazancı olmaz. O, her zaman veresiye alışveriş eder yada hazırdan yer. Bunun için sürekli olarak çalışanlara ve üretime doğrudan katılanlara borcu vardır. / Çalışmadığı halde dünya nimetlerinden yararlanan kimse, bu kolaylığı, çalışıp üreten kimselere borçludur.
Yattığı ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü.
Bazı kişiler diğer insanlara özenmeyi, onları örnek almayı severler. Bulundukları ortamın ve şartların farkında olmadan, kişilikleri gereği daha lüks insanlar gibi davranır, etrafındaki insanları rahatsız etmeyi becerirler. Kişi kendisi gibi olmalı, içinde bulunduğu değerleri yitirmemeli, ulaşamayacağı noktalarda hayali olarak yaşayıp çevresindeki insanları kaybetmemelidir.
Yavaş (yumuşak huylu) atın çiftesi (tekmesi) pek olur.
Sabırlı ve yumuşak huylu insanlar pek kolay kızmazlar. Ama kızdıkları zaman kendilerinden beklenmedik sert tepkilerde bulunurlar.
Yavaş (yumuşak) huylu atın çiftesi pek (yavuz) olur.
Yumuşak, uysal kimselerin kızması korkunç olur. İnsan, bir yere kadar sabır ve uysallık gösterir. Tahammül sınırını zorlayan her olay karşısında insanlar tepki gösterirler. Özellikle uysal kimselerin böyle durumlardaki davranışlar, aşırı bir öfkenin patlaması biçiminde ortaya çıkar. Herşeye kızan kimse ise, bu derecede öfkelenmez.
Yavuz (yürük) at, yemini (yavuz it ününü) kendi artırır.
Görevini başarıyla yürüten kimse, bunun karşılığını bugün alamıyorsa bile birgün mutlaka çalışkanlığının mükafatını görür. Kıymeti bilinip ödüllendirilince de görevini daha büyük bir çaba ile yapar. Kendisine verilen işi hakkıyla yapan kişi, bunun karşılığını mutlaka alır; gücü daha çok artar.
Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır.
Bazı kimseler suçlu olduğu halde kendilerini güçlü hissederler. Onları böyle düşünmeye sevkeden, kendi şarlatanlıkları ve edepsizlikleridir. Böyle kimseler zarar verdiği kişiyi susturmak bir yana, onu suçlu çıkarırlar. Kimi suçlular aynı zamanda serseri ve edebsiz de olurlar. İşledikleri suçlarını zarar verdikleri kimselere yüklemeye çalışırlar.
Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.
Türlü sıkıntılarla yetiştirdiğimiz, büyüttüğümüz gençler, birgün gelir bizi beğenmezler.
Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
Yazın keyifli yerlerde tembel tembel oturan kimse, kışın yiyecek bulamaz. / Gençliğinden kazanç peşinde koşmayıp zevke dalan kimse, hastalığında ve ihtiyarlığında perişan olur. Yazın güneş altında tarlasını ekip biçen kimse, kışlık yiyeceğini hazırlamış olur. Gençken çalışıp mal mülk edinen kimse yaşlanınca rahat eder.
Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.
Çalışma ve hasat mevsimi olan yazda yan gelip gölgede yatan kimse, herkes çuvalını doldururken tembellik yapmanın cezasını kışın aç kalmakla çeker. İnsan hayatını gençliğinde, henüz gücü yerindeyken kurar. Gençken bir şeyler kazanmayıp zevkleri peşinde koşan kişi, hastalığında ya da yaşlılığında bunun acısını çeker. İnsanlar yarınlarını bugünlerden hazırlamalıdır.
Yazın gölge kovan, kışın karın ovar.
Yazın çalışmayıp keyif ve zevk ile vakit geçiren kimse, nasıl kışın aç kalırsa, çalışma gücü ve ortamı bulunduğu halde zamanını değerlendirmeyen ve geleceğini düşünmeyen kişide çalışma imkanı kalmadığı, iyice yaşlandığı zaman öyle perişan olur.
Ye kürküm ye.
Güzel ve pahalı giyimli olmak, şık ve zengin görünümlü takılar takmak itibarı arttırır. Bu itibar aslında içindeki kişiye değil, dışındaki görünüşüne olan hürmettendir. İlk itibar güzel etki bırakır sözüyle bu konuyu pekiştirmemiz gereklidir. Ayrıca bunun ne kadar saçma bir davranış olduğunu herkes bilse bile, sonuç genelde bu şekilde olmaktadır. İfran ve erdem sahibi insanlar iç güzelliğe, kişiliğe önem verdiklerinden, bizde iç güzelliği, içinde olanları görmeliyiz.
Yeğniği yel alır, ağır yerinde kalır.
Uçarı, züppe kimseler hiçbir yerde barınamazlar. Böyleleri şunun bunun oyuncağı olurlar. Oysa ağırbaşlı, nerede nasıl davranacağını bilen kimse tedirgin edilemez.
Yel gelen deliği kapamalı.
Bir durumda meydana gelen tehlikeye karşı vakit geçirmeden önlem alınmalıdır.
Yel, kayadan ne koparır (aparır).
Zayıf yaratılışlı ve kimliği gelişmemiş kimseler, küçük bir esintide başını eğen yulaf bitkisi gibi hemen etkilenirler. Derme çatma işlerde böyledir. Sağlam karakterli kimseler ile sağlam temele dayanan işler ise, önemsiz etkilerle sarsılmazlar.
Yemeyenin malını yerler (üstünede bir bardak su içerler).
Cimrinin yemeye kıyamayıp biriktirdiği dünyalığı o öldükten sonra mirasçılar pay eder ve bir güzel yerler.
Yenecek aş, buğundan belli olur.
Adam olacak çocuğun bokundan belli olması gibi, yenecek yemekte kokusundan kendisini belli eder. Kötü ve ucuz malzemeler ile yapılan yemek kokusunda bunu barındırır, insanları cezbetmez. Aksi durumda ise sonuç tam tersidir. Ayrıca bu atasözümüz her alaka için kurgulanabilir. Yapılacak işin doğru gözükmesi, insanların temiz olması veya okuyacak çocuğun ders çalışması gibi bariz örnekler verilebilir.
Yeni testi suyu soğuk tutar.
Yeni ve kulllanılmamış bir ürün işini daha doğru icra eder. Testi eskidikçe kaplamasını yitirir, içindeki suyu daha az yalıtarak çabuk ısınmasına, sıcak ise soğumasına neden olur. Ayrıca eski bir arabanın derdinin bitmemesi ile yeni ve sorunsuz bir arabanın hiç sorun çıkartmaması gibi bir durum söz konusudur. İnsanlarda tıpkı böyledir. Yaşlı insanlar genç insanlara nazaran çok daha aktif fiziksel iş yapabilirler.
Yenilen pehlivan güreşe doymaz.
Allah insanları yaratılış itibariyle hırslı ve düşkün olarak yaratmıştır. Amacına ulaşmak isteyen bir kişi başarısız olursa onu tekrar deneyecek, daha hırslı biri ise sürekli deneyerek sonuca ulaşana kadar uğraş gösterecektir.
Yerdeki yüze basılmaz (kimse basmaz).
İnsanın kendini, haddini bilmesi kadar büyük erdem yoktur. Bundan dolayı alçakgönüllü olanları kimse hor görmez, tepelemez. Herkes onları korur.
Yerin kulağı var.
Ağızdan çıkan söz sır olmaktan çıkar. Bir konu, iki kişi arasında gizli olarak konuşulsa bile duyulur. Çok geçmeden hiç hatır ve hayale gelmeyen kimselerin onu işittiği görülür. Sanki üzerinde yaşadığımız toprak, herkesin kulağıdır. Gizli yapılan işler ya da söylenen sözler bir süre sonra duyulur. Bu nedenle gizli bir iş yaparken ya da gizli bir şey söylerken, bunları başkalarının da öğrenebileceğini göz önünde tutmalı ve tedbirli olmalıyız.
Yiğidi öldür, hakkını yeme.
Kimi erdemli insanlar o kadar doğru şeyler yaparlar ki; yaptıkları kötü bir durumda veyahut yanlışta insanlar tarafından kendisine mal edilmez. Bu yanlış onun tüm bu iyiliklerini bir anda silip yok etmez. Kimse doğru bir insanın hakkını yemek istemez.
Yiğidin malı meydandadır.
Cömert insan, sürekli akan ırmak gibidir. Böyle kimsenin malı herkesin yararlanmasına açıktır.
Yiğidin sözü, demirin kertiği.
Dürüst ve mert kimse sözünden dönmez. Bu söz, demirin kertiği gibi sağlam, besbelli ortadadır; değişmez. Mert insan sözünden dönmez; ne pahasına olursa olsun sözünü yerine getirmeye çalışır. Demirin kertiği nasıl görülüyorsa, ortadaysa, yiğidin sözü de değişmez.
Yiğit arkasından vurulmaz.
Bir kişinin zayıf anını kollamak ve bunu fırsat bilerek onu saf dışı etmek gerçek insanın yapacağı bir iş değildir. Bir kimseyi yokluğunda ve savunmasını yapamayacağı bir durumda kötülemeye, yıkmaya çalışmak yiğit kimsenin işi değildir. / Mert olan, yüzyüze dövüşür; arkadan vurmaz.
Yiğit meydanda belli olur.
Sözle meydan okumak, atıp tutmak kolaydır. Asıl marifet, iş başında, “buyrun, hünerinizi gösterin” dendiğinde kendini göstermektir.
Yiğit yarasına yiğit katlanır.
Bir güce, eşit bir güçle karşı konulabilir. Yiğitten gelen ağır saldırıyı ancak yiğit olan kaldırabilir.
Yıl harmansız kalmaz.
Allah insanları yaratırken bu dünya üzerindeki rızıklarınıda beraberinde yaratır. Ona göre bir dünya döngüsü yeniden oluşur. Yeni insanlar geldikçe ve yenileri bu dünyadan gittikçe herkesin yaşayacağı olaylarda bilinmemek üzere değişir. Ancak şu bir gerçektir ki; kişiler yaptıkları ve yapacakları tüm emeklerden, geçirdikleri herandan bir pay alacak, kendilerine biçilmiş hayatlarından birşey kazanacaktır.
Yıl uğursuzun.
Dünyanın sanki durusu gitmiş, bulanığı kalmıştır: Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, arsız, yüzsüz, niteliksiz ve hodgam kişiler el üstünde tutulmaktadır. Bunun sonucu olarak, bu düşük ve bayağı kimseler işlerini, dürüst ve namuslu kimselerden daha iyi yürütmektedirler.
Yılana yumuşak diye el sunma.
İnsan, yumuşak huylu görünen herkese aldanmamalı, “bu adam halim selimdir, ondan bana zarar gelmez” diye düşünmemelidir. Bundan dolayı zararsız sanılan herşeye yanaşılmamalı; tehlikeli bir durumla karşılaşılabileceği düşünülmelidir.
Yılanın başı küçükken ezilmeli (ezilir).
Büyüyeceği önceden belli olan bir tehlike, daha başta önlenmelidir. Düşman, güçlenip büyük zarar verecek duruma gelmeden etkisiz hale getirilmeli, başı ezilmelidir. Büyük zararlara yol açabilecek tehlikeleri önceden sezip gerekli önlemleri almalı, söz konusu tehlikeyi ortadan kaldırmaya çalışmalıyız. Düşmanın güçlenerek büyük felaketler yaratabilecek duruma gelmesi önlenmelidir.
Yılanın sevmediği ot, deliğinin ağzında biter.
İçi fesat dolu, başkalarına kötülük yapma aşkıyla tutuşup duranlar, karşılarında her zaman hoşlanmadıkları şeyleri bulurlar. Eğer kötü niyetli kimse her istediğini kolaylıkla gerçekleştirebilseydi, herhalde dünya iyilere zindan olurdu.
Yırtıcı (alıcı) kuşun ömrü az olur.
Başkalarına saldırmayı, sağa sola sataşmayı huy edinen kişilerin düşmanları çok olur. Çok geçmeden bu düşmanlarda onun işini bitirir, canına kıyarlar.
Yiyen bilmez doğrayan bilir.
Herhangi bir durumun yaşantısını süren kişiler, bu durumun nasıl oluştuğunu, nasıl bu hale geldiğini bilemez. Bunu ancak bu işi yapan, buna emek harcayan insanlar bilir.
Yoğurdum (ayranım) ekşidir diyen olmaz.
Kişiliği tam oturmamış ve ahlaken olgunlaşmamış kimse malını kötülemeye, kendini tenkit etmeye yanaşmaz. Başkaları onu ve eylemlerini tenkit ederse buna da tahammül göstermez. Bu hal, hamlığın ta kendisidir.
Yoksul ala ata binse selam durmaz.
Sonradan görme erdemsiz kişiler, bir varlığa kavuşursa herkese tepeden bakmaya başlar, selam bile vermez. Ne eskisi kadar samimi olur, nede dertlerine deva. Bu sebeple bu gibi insanlardan uzak durmalı, varlık gördükten sonra değişebilecek kişilere karşı samimi olmamalıyız.
Yoktan yonga çıkmaz.
Kişinin başkasına yardım edebilmesi varlıklı olmasına bağlıdır. Yoksul kimseden başkasına yardım beklenemez. Bunun gibi bilgisiz kimseden birşey öğrenmek mümkün değildir.
Yol bilen kervana katılmaz.
Bir işi kendi başına yapabilecek, bir engeli tek başına aşabilecek olan, başkalarının yardımına gerek duymaz.
Yol sormakla bulunur.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek, sormamak ayıptır. Bir işte izlenecek doğru yol bilenlerden sorulmakla öğrenilir.
Yol yürümekle, borç ödemekle tükenir.
Bir işte süreklilik esastır. Yol nasıl yürümekle, borç ödemekle bitirilirse, yapılacak herhangi bir iş üzerinde sürekli olarak çalışmakla başarılır.
Yol yürümekle, borç vermekle biter.
Yolu bitirmek için yürümek gerekir; borç da ödemekle tükenir. Bu atasözünün başka bir görüşü ise; iş ancak iyi bir çalışmayla sonuçlandırılır olarak yorumlanabilir.
Yolcu yolunda gerek.
Yolculuk yapacak olan kimse artık başka işlerle vakit geçirmemeli, bir an önce yola çıkmalıdır. Yolda giderken de, orada burada vakit geçirmemeli, yoluna devam etmelidir.
Yoldan (yol ile) giden yorulmaz.
Her işin bir yolu, yöntemi vardır. Birşeyi yeniden keşfediyormuş gibi davranmadan, bilinen ve herkesin uyguladığı yol ve yönteme göre davranılmalıdır. Bir işi yoluyla, yötemiyle yapan kimse güçlük çekmez.
Yoldan kal, yoldaştan kalma.
Yolculukta arkadaş çok önemlidir. İnsan, iyi bir arkadaşla yolculuk yapmak için, gerekirse yolculuğunu geri bırakmalıdır. Hayat yolu içinde durum böyledir.
Yolu sormak, kaybolmaktan iyidir.
Nitelikli insanlar bir işe atılmadan önce onu her zaman bir bilene sormalıdır. Doğru kişilerin geçmişinde yaptığı işlerin tecrübesini almak, yapılacak veya girişilecek bu işten en az zararla çıkılmasını sağlar.
Yörüğün göçü gide gide düzelir.
Kimi insanlar işlerini işe başladıktan sonra çözmeyi düşünürler ve bu aslında doğru sayılabilir bir yoldur. Kişiler sorunlarını ve problemlerini mevcut sıkıntı içinde çözdüğü sürece tecrübe sahibi olur, yaşayarak öğrenir ve erişkin bir duruma gelir.
Yularsız ata binilmez.
Herşey bir kurala bağlı olursa işler yolunda gider. Bir kurala ve disipline bağlı olmayan işin başına geçmek doğru değildir.
Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir.
İnsan yurdunu sever. Ülkenin zengin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bulunmasını sevinçle karşılar. Fakat üzerinde rahat yaşamadıktan sonra yurdu verimli olmuş, zengin olmuş neye yarar?
Yürük at yemini kendi arttırır.
Görevini başarıyla yürüten kimse, bunun karşılığını bugün alamıyorsa bile birgün mutlaka çalışkanlığının mükafatını görür. Kıymeti bilinip ödüllendirilince de görevini daha büyük bir çaba ile yapar.
Yürük ata kamçı değmez.
İşini dürüst yapan, gücü yettiği kadar çalışan ve onu yeterlikle yapan kişiyi sıkıştırmak gerekmez.
Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
Durmadan iş ve yer değiştiren kimse eşya alamaz, dünyalık edinemez. İşleyen demirin pas tutmaması gibi, çalışan ve sürekli hareket eden bir cisim bozulmaz, sürekli çalışan insan beynide zayıflamaz. Herhangi bir özelliğimizi veya eşyamızı kaybetmek istemiyorsak onu kendi alanında sürekli çalıştırmalı, işletmeli ve pas tutmasını engellemeliyiz. Sürekli olarak iş değiştiren bir kimse başarı kazanamaz; mal mülk edinemez.
Yuvayı dişi kuş yapar.
Bir evin oluşumunu, direncini, gelişmesini ve refahını kadın sağlar. Çünkü kadınlar evinden sorumlu, çocuklarından, kocasından mükelleftir. Yuvasını yapanda kadındır, günümüzde çoğunlukla bozanda kadındır. Erkekler ise Allah güç verdiği için çalışma işini yürütürler.
Yuvayı yapan dişi kuştur.
Ülkemizde çalışan genellikle erkeklerdir. Parayı kazanan erkek olmakla birlikte, harcamalarda da birinci derece etkili olan ve evin işlerini çekip çeviren kadındır. Bir evin yönetimini, geçim düzenini ve ailenin mutluluk içinde yaşamasını kadın sağlar. Ailede, her bireyin ayrı görevleri ve yerleri vardır. Kadın ailenin ekonomisini düzenler. O tutumlu olursa aile de huzurlu ve mutlu olur.
Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur.
Yönetimin altında bulunan kimseye ikide birde “şunu yap, bunu yapma” diye emir verip durma. Böyle yapmakla iyi sonuç alırım sanma; aksi halde onu arsız edersin. Yiyecek ve para bakımından sıkıntıya düşürme; çünkü hırsızlığa itmiş olursun.
Yüz yüzden utanır.
Bir kimseden bir istekte bulunacaksak, bunu doğrudan doğruya kendimiz söylemeliyiz. Böylesi daha etkili olur. Birini aracı koyarsak bu denli etkili olmaz.
Yüzü güzel olanı değil huyu güzel olanı sev.
Her insan dışının güzelliği kadar iç güzelliğe sahip değildir. İyi arkadaşları, uzun süreli dostları yada bir ömür geçirilecek eşleri seçerken yüzünün güzelliğinden ziyade iç güzelliğede önem vermeli, buna göre bir seçim yapmalıyız. İnsanların görünüşüne kapılmadan sağlıklı kararlar almalı, karşımızdakini çok iyi tanımalıyız.
Yüzü güzel olanın huyu (da) güzeldir.
Yüz, için aynasıdır. Temiz çehre ve yüz güzelliği; hoşgörülü, iyi niyetli, uyuşma taraftarı, temiz yaratılışlı insanlarda bulunur. Bundan dolayı peygamberimiz Hz. Muhammed “sizin hayırlınız güzel çehreli olanınızdır” buyurmuştur. Bunun gibi, içinde kötülük yatan kimsenin bu duygularıda yüzüne vurur, kendisini çirkinleştirir. Bundan dolayı yüzünü güzel bulduğumuz kimsenin huyununda güzel olduğu hemen anlaşılır.